Şiir, Sadece: 2009-01-04

8 Ocak 2009 Perşembe

Görmedim Dünyada Rahat Yüzünü

Görmedim dünyada rahat yüzünü
Yanılıp bu aşka başım koşalı
Bu babta ben gibi cahil olursa
Deryalar menendi biz de coşalı

Hubların cevriyle biz nun'a döndük
İnleriz daima kanuna döndük
Şaşırdık kendimiz Mecnun'a döndük
Bu hicran dağını üste aşalı

Halime bu alem hep güler oldu
Aşkım da yenilmez besbeter oldu
Rakıplar aşkıma aş yerer oldu
O tıfl-ı nevresle biz konuşalı

Karşımızdan geçti bir çeşm-i gazal
Gönlümün mürgunu avladı derhal
Bendesin eyledi billahi abdal
Gerdana sardıkça o beyaz şalı

Aşıklar aşk ile bi-karar olur
Hem aklı başından tarümar olur
Abdi der doğrusu şivekar olur
Seversen cihanda yine Paşalı


Aşık Abdi

Ne Çeker Kulların Serhat İlinde

Ne çeker kulların serhat ilinde
Bilinmez hünkarım görülmeyince
Bunca memleketin kafir elinde
Kaldı inanmadın ayrılmayınca

Kimi şehit oldu kimi giriftar
Kafirin elinden inler zar ü zar
Estergon'la Budin Eğre'yle Uyvar
Ele girmez Şahım yorulmayınca

Gaziler başına takıp çelengi
Kırardı Nemçe'yi Macar Fireng'i
Neylesin kulların edemez cengi
Hal ü hatırları sorulmayınca

Hasan der göklere çıkmıştır ahım
Huda'm bağışlasın çoktur günahım
Tamaşvar kalesin bil padişahım
Vermeyiz kafire kırılmayınca


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Bugün Ben Bir Güzel Gördüm

Bugün ben bir güzel gördüm
Gül cemali ala benzer
Çıkmış bahçede salınır
Boyu selvi dala benzer

Boyu uzun beli ince
Memeler benzer turunca
Yanak lale ağız gonca
Kaşları hilale benzer

Bahçenizde biter badem
Sanma ki ben sana yadem
Eğil gerdanından tadam
Ab-ı şeker bala benzer

Bahçenizde biter üzüm
Sensin benim iki gözüm
Gerdanına yoktur sözüm
Bağdadı merale benzer

Bahçenizde bülbül öter
Aşık Hasan yanıp tüter
Siyah kakül gerdan örter
Lebi kevser bala benzer


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Senin Yazın Kışa Benzer

Senin yazın kışa benzer
Bir sevdalı başa benzer
Çok içmiş sarhoşa benzer
Duman eksilmeyen dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Selviye benzer meşesi
Del'olup aşka düşesi
Top top olmuş menevşesi
Burca burca kokan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Mor menevşe boyun eğmiş
Yapracığı suya değmiş
Yazın kışın kemha geymiş
Kışın sade giyen dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Ben bu dağdan geldim geçtim
Boz bulanık suyun içtim
Ben yarimden ayrı düştüm
Gördünüz mü bakan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar

Yükseklerde yurdun mu var
Şahinlerin kurdun mu var
Bencileyin derdin mi var
Gözyaşları akan dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan ağlar


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Şunda Bir Canane Gönül Düşürdüm

Şunda bir canane gönül düşürdüm
Yanakları dönmüş nar danesine
İnmiş inmiş mah yüzüne dökülmüş
Asılsam zülfünün herdanesine

Tenhaca bulup da halim arzetsem
Dertliyim derdime bir çare kılsam
Ol kiraz dudağın ağzıma alsam
Pek tutup sarılsam gerdanesine

Yüzünü göreli oldum serseri
Sır gümüşüne benziyor her yeri
Meydana getirmiş şöyle dilberi
Aferin doğuran merd anesine

Der ki Hasan yar hayalın görürken
Naz ile bir danem yolda giderken
Şunda bir dilberin methin ederken
Hicabından döktü ter tanesine


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Bilmem Sarhoş Mudur Uykudan Kalkmış

Bilmem sarhoş mudur uykudan kalkmış
Taramış zülfünü gerdane dökmüş
Beyaz ellerine al kına yakmış
Dedim öpüşelim dedi ki yok yok

Dedim servi nedir dedi boyumdur
Dedim bu güzellik dedi soyumdur
Dedim bu cilveler dedi huyumdur
Dedim koçuşalım dedi ki yok yok

Dedim ölüm yok mu dedi aynımda
Dedim öz vebalım dedi boynumda
Dedim turunçların dedi koynumda
Dedim koklaşalım dedi ki yok yok

Dedim yanakların dedi gülümdür
Dedim kakülün dedi sümbülümdür
Dedim Garip Hasan dedi kulumdur
Dedim sarmaşalım dedi ki yok yok


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Eşrefoğlu Al Haberi

Eşrefoğlu al haberi
Bahçe biziz gül bizdedir
Biz şah-ı Merdan kuluyuz
Yetmiş iki dil bizdedir

Adem vardır cismi semiz
Alır abdest olmaz temiz
Halkı dahleylemek nemiz
Bilcümle vebal bizdedir

Erlik midir eri yormak
Irak yoldan haber sormak
Cennetteki sekiz ırmak
Akan coşkun sel bizdedir

Arı vardır uçup gezer
Teni tenden seçip gezer
Zahid bizden kaçıp gezer
Arı biziz dal bizdedir

Kimi süfi kimi hacı
Cümlemiz Hakk'a duacı
Rasul-i Ekrem'in tacı
Aba hırka şal bizdedir

Dervişlerin kökçeğiyiz
Tekkelerin çiçeğiyiz
Hacı Bektaş köceğiyiz
Edeb erkan yol bizdedir

Kuldur Hasan Dede'm kuldur
Manayı söyleyen dildir
Elif Hakk'a doğru yoldur
Cim ararsan dal bizdedir


Tamaşvarlı Gazi Aşık Hasan

Ey Garip Bülbül Diyarın Kandedir

Ey garip bülbül diyarın kandedir
Bir haber ver gül-i zarın kandedir
Sen bu ilde kimseye yar olmadın
Var senin elbet yarin kandedir

Arttı günden güne feryadın senin
Ah ü efgan oldu mutadın senin
Aşk içinde kimdir üstadın senin
Bu senin sabr ü kararın kandedir

Bir enisin yok acep hasrettesin
Rahatı terkeyledin mihnettesin
Gece gündüz bilmeyip hayrettesin
Ya senin leyl ü neharın kandedir

Ne göründü güle karşı gözüne
Ne büründü baktığınca özüne
Kimse mahrem olmadı hiç razına
Bilmediler şehsüvarın kandedir

Gökte uçarken seni indirdiler
Çar unsur bendlerine urdular
Nur iken adın Niyazi verdiler
Şol ezel ki itibaren kandedir


Mısri Niyazi

Bakıp Cemali Yare

Bakıp cemal-i yare
Çağırırım: Dost! Dost!
Dil oldu pare pare
Çağırırım: Dost! Dost!

Aşkın ile dolmuşum
Zühdümü yanılmışım
Mest-i müdam olmuşum
Çağırırım: Dost! Dost!

Mescid ü meyhanede
Hanede viranede
Kabede puthanede
Çağırırım: Dost! Dost!

Sular gibi çağ çağ
Dolaşırım dağ dağ
Hayran bana sayru sağ
Çağırırım: Dost! Dost!

Geldim cihana garip
Oldum güle andelip
Her dem ciğerler delip
Çağırırım: Dost! Dost!

Dünya yanımdan geçip
Yokluğa kanad açıp
Aşk ile daima uçup
Çağırırım: Dost! Dost!

Her görünen dost yüzü
Ondan ayırmam gözü
Gitmez dilimden sözü
Çağırırım: Dost! Dost!

Derya olunca nefes
Parelenince kafes
Ta kesilince bu ses
Çağırırım: Dost! Dost!

Gökler gibi dönerim
Gün gibi dolanırım
Devri ile eğlenirim
Çağırırım: Dost! Dost!

Geldim o dost ilinden
Koka koka gülünden
Niyazi'nin dilinden
Çağırırım: Dost! Dost!


Mısri Niyazi

7 Ocak 2009 Çarşamba

Öğrenmenin Yaşı

YAŞ 5: Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.
YAŞ 7: Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.
YAŞ 12: Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
YAŞ 13: Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini öğrendim.
YAŞ 15: Bazen hayvanların, kalbimi insanlardan daha fazla işittiğini öğrendim.
YAŞ 18: İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıztırab ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.
YAŞ 24: Aşkın kalbimi kırabileceğini, ama buna değer olduğunu öğrendim.
YAŞ 33: Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.
YAŞ 36: Önemli olanın başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.
YAŞ 38: Eşimin beni hâlâ sevdiğini, tabakta iki elma kaldığında küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.
YAŞ 41: Bir insanın kendine olan güveninin, başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.
YAŞ 44: Annemin beni görmekten her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.
YAŞ 46: Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.
YAŞ 49: Herhangi bir işi, yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda, o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.
YAŞ 50: Sevgi, evde üretilmemişse, başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.
YAŞ 53: İnsanların bana, izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.
YAŞ 55: Küçük kararları aklımla, büyük kararları ise kalbimle almam gerektiğini öğrendim.
YAŞ 64: Mutluluğun parfüm gibi olduğunu, kendime bulaştırmadan başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.
YAŞ 70: İyi kalpli ve sevecen olmanın, mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.
YAŞ 82: Sancılar içinde kıvransam bile başkalarına baş ağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.
YAŞ 90: Kiminle evleneceğin kararının hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.
YAŞ 95: Öğrenmem gereken daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.
Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum.

Özdemir Âsaf (1923-1981)