Sayfalar

13 Ağustos 2009 Perşembe

Dedim Dilber Didelerin Islanmış

Dedim dilber didelerin ıslanmış
Dedi çok ağladım sel yarasıdır
Dedim dilber yanakların dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır

Dedim dilber lebin şeker bal olmuş
Dedi bugün bana başka hal olmuş
Dedim dilber ak gerdanın al olmuş
Dedi çiçek soktum gül yarasıdır

Dedim dilber Emrah aklını aldın
Dedi şu cihanda beni mi buldun
Dedim dilber niçin sararıp soldun
Dedi çekdiceğim dil yarasıdır


Erzurumlu Emrah

Şimdengerü Nazlı Yare Küskünüm

Şimdengerü nazlı yare küskünüm
Yıktı hatırımı barışmam gayrı
Alem gelip bana rica ederse
Çevirdim yüzümü görüşmem gayrı

Güzel keklik gibi kafeste olsa
Altın vezni ile cevahir tartsa
Yarim mahşer günü şefaat etse
Giderim mahşere görüşmem gayrı

Bu yıl da Emrahi yarsız kışlasın
Varır isem o yar beni taşlasın
Şimdengerü bildiğini işlesin
Hiç bir umuruna karışmam gayrı


Erzurumlu Emrah

El Çek Tabib El Çek Yaram Üstünden

El çek tabib el çek yaram üstünden
Sen benim derdime deva bilmezsin
Sen nasıl tabibsin yoktur ilacın
Yaram yürektedir sara bilmezsin

Sana derim sana ey kalbi hayın
Kimseler çekmesin feleğin yayın
Yıkıp harab ettin gönül sarayın
Alıp bir taşını koyabilmezsin

Emrah'ım dinledin benim sözlerim
Muhabettin can evimde gizlerim
Ne duruyon ağlasana gözlerim
Bir daha yarini göre bilmezsin


Erzurumlu Emrah

Sabahtan Uğradım Ben Bir Fidana

Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun dedi ki yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır dedi ki yok yok

Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim kalem nedir dedi kaşımdır
Dedim on beş nedir dedi yaşımdır
Dedim daha var mı dedi ki yok yok

Dedim ölüm vardır dedi aynımda
Dedim zulüm vardır dedi boynumda
Dedim gül memeler dedi koynumda
Dedim ver ağzıma dedi ki yok yok

Dedim Erzurum nedir dedi ilimdir
Dedim gider misin dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir dedi kulumdur
Dedim satar mısın dedi ki yok yok


Erzurumlu Emrah

Gönül Gitmek İster Gurbet İllere

Gönül gitmek ister gurbet illere
Velakin bizleri yar eğlendirir
Ezelden mailiz gonca güllere
Bülbül-i şeydayı zar eğlendirir

Bülbül gibi kaldık güller içinde
Gözümüz kan ağlar seller içinde
Biz ehl-i harabız iller içinde
Bizi ancak namus ar eğlendirir

Biz sözüm var aşkare söylenmez
Söylesem de nazlı yarca dinlenmez
Zincir ile bağlasanız eğlenmez
Emrah'ı zülfünde yar eğlendirir


Erzurumlu Emrah

Bir Nazenin Bana Gel Gel Eyledi

Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Beyaz gerdanından ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir

Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derd ü elemi
Her sabah her akşam verir selamı
Almasam incinir alsam incinir

Gene görünüyor yarin illeri
Başamızda esen sevda yelleri
Yarin bahçesinde gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinir

Nereden nereye sevmişim yari
Ateşi komuyor yakıyor beni
Aşık Emrah sever böyle bir canı
Sevmesem incinir sevsem incinir


Erzurumlu Emrah

Güzel Sallanarak Nerden Gelirsin

Güzel sallanarak nerden gelirsin
İşin nedir maslahatın sevdiğim
Kaldır nikabını görem yüzünü
Balaban bakışlı gözün sevdiğim

Ay doğa da altın başın parlaya
Gün değe de top zülüfler terleye
Seni bastırmayım kuru yerlere
Gül döşeyim yollarına sevdiğim

Tan yıldızı gibi parladın çıktın
Gören aşıkların bağrını yaktın
Güzel turna mısın gölden mi kalktın
Al valasın yeşil başın sevdiğim

Benim yarim porsuk bağlar başını
İnci imiş sedef sandım dişini
El yanında baksam yıkar kaşını
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim

Kıymetli ırak uzak dediler
Zülüfü gerdana tuzak dediler
Hay vah Emrah'a yazık dediler
Ağlama hey gözün yaşın sevdiğim


Erzurumlu Emrah

Tutam Yar Elinden Tutam

Tutam yar elinden tutam
Çıkam dağlara dağlara
Olam bir yaralı bülbül
İnem bağlara bağlara

Birin bilir birin bilmez
Bu dünya kimseye kalmaz
Yar ismini desem olmaz
Düşer dillere dillere

Emrah eder bugünümdür
Arşa çıkan tütünümdür
Yara gidecek günümdür
Düşem yollara yollara


Erzurumlu Emrah

Gönül Gurbet Ele Çıkma

Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez

Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez

Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz

Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez

Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz


Erzurumlu Emrah

Şu Karşıdaki Karlı Dağlar

Şu karşıki karlı dağlar
Pare pare duman şimdi
Sevişmesi bir hoş ama
Ayrılması yaman şimdi

Gülün çevresi har m'ola
Çektiğin ah ü zar m'ola
Acep beni anar m'ola
Ol kaşları keman şimdi

Arasam yari bulurum
Yoluna serim veririm
Bir gün görmesem ölürüm
Gör n'eyledi yaman şimdi

Emrah'ım kapıya çıkar
Çıkar da yollara bakar
Aşıkı odlara yakar
Boyu uzun fidan şimdi


Erzurumlu Emrah

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Bana Olan Cefa Senden Değildir

Bana olan cefa senden değildir
Benim kendi bahtım kara sevdiğim
Sana meyil vermek benden değildir
Gönül düştü nedir çare sevdiğim

Bir gonca almışım cemal bağından
Bülbül-veş yad oldum gül budağından
Müjgan oklarından hasret dağından
Ciğerciğim pare pare sevdiğim

Sen gibi canana kurban olursam
Terk-i vücud terk-i cihan olursam
Bir gün de çeşmimden nihan olursam
Garip Dertli diye ara sevdiğim


Dertli

Ela Gözlerini Sevdiğim Dilber

Ela gözlerini sevdiğim dilber
Güzeller cefadan niçin usanmaz
Ne cefadan kaçar ne de rahmeyler
Haktan haya edip kuldan utanmaz

Düşüp gam-ı hicre berbad olanda
Bülbül gibi işim feryad olanda
Bir çeşm-i Şirin'e Ferhad olanda
Figan ü ahıma dağlar dayanmaz

Himmet bize Musa aleyhisselam
Bu aşk u sevdayı ben nasıl kesem
Dertli yar yoluna can verir desem
Gelse mezarımı görse inanmaz


Dertli

Yürü Gönül Yürü Dostundan Kalma

Yürü gönül yürü dostundan kalma
Daim hatırını soruver gitsin
Eski düşman sakın dost olur sanma
Arkasından bıyık buruver gitsin

Eğer arif isen dünyadan el çek
Yalan meydan aldı tükendi gerçek
Baktın bir düşmanın seni serecek
Sakalına piyaz veriver gitsin

Ey Dertli bu alem dost düşman olur
Kişi sevdiğine son pişman olur
Öfke baldan tatlı çok ziyan olur
Hayr et yüzün hake sürüver gitsin


Dertli

Minnet Eyledikçe Aksine Döner

Minnet eyledikçe aksine döner
Etmiyelim çarh-ı devrana minnet
Geceler muhabbet şem'ası yanar
Hacet değil mah-ı tabana minnet

Ezberden okuduk aşk kitabını
Anladık sofunun her sevabını
Saki sundu bize hayat abını
Kalmamıştır ab-ı hayvana minnet

Mü'minler işine münafık şaşa
Münkirler başını ko vursun taşa
Kanaat tacını geyince başa
Ne sultana minnet ne hana minnet

Erenler bezmine girmez namahrem
Bu yolda baş veren olurmuş mahrem
Dost derdinden buldu derdine merhem
Dertli etmez gayri dermana minnet


Dertli

Telli Sazdır Bunun Adı

Telli sazdır bunun adı
Na ayet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde

Venedik'ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allah'ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde

Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde

İçinde mi dışında mı
Burgusunun başında mı
Göğsünün nakışında mı
Şeytan bunun neresinde

Dut ağacından teknesi
Kirişten bağlı perdesi
Beyhey insanın teresi
Şeytan bunun neresinde

Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde


Dertli

Gam Yiyip Ağlama Divane Gönlüm

Gam yiyip ağlama divane gönlüm
Daima bu dünya başa dar olmaz
Hakkın kelamını bırakma dilden
Haktan özge bir adama yar olmaz

Tavlada bağlıdır yiğidin atı
Aslı pak olanın söylenir zatı
Altına batsa da iyi olmaz kötü
Aslı ham demirden cevahir olmaz

Atı olan ata biner atlanır
Er yiğitler her cefaya katlanır
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Kötünün gölgesi hem dalı olmaz

Deli Boran bilin cümleden gani
Hem yaratır alır Allah bu canı
Sen kendini yokla nefsini tanı
Boğaz kırk boğumdur dilde sır olmaz


Deli Boran

Kadir Allahım Kadir

Kadir Allahım kadir
Kullara verme bu derdi
Ben çekerim ben bilirim
Düşmana verme bu derdi

Çeken bilir derdi çeken
Ne bilir geriden bakan
Cuş edip de bendi yıkan
Sellere verme bu derdi

Deli gönül menekşeden
Dertler gelir dört köşeden
Yeller eser her meşeden
Dallara verme bu derdi

Deli Boran yakar yıkılır
Kül olup yere dökülür
Urum'dan Şam'a çekilir
Bellere verme bu derdi


Deli Boran

Evvel Bahar Yaz Ayları Gelende

Evvel bahar yaz ayları gelende
Akar boz bulanık seli Tuna'nın
Bülbüller ötüşür bahçelerinde
Gülü burca burca kokar Tuna'nın

İlkbaharda dalgalanıp coşmuşum
Analar ağlatıp kanlar saçmışım
Ataman dağından yollar açmışım
Yolu serhatlere uğrar Tuna'nın

Kimse bilmez nerdedir onun başı
Eksik olmaz yalısının döğüşü
Akıttı gözünden kan ile yaşı
Gölleri leşilen doldu Tuna'nın

Tuna derler yerdedir anın yüzü
Arzulanıp gider Karadenizi
Cemreler düşünce çözülür buzu
Denizlen cengi var deli Tuna'nın

Deli Boran bunu böyle dedi mi
Bu su böyle akar mıydı kadimi
Taşına koymuşum garip başımı
Yolu serhatlere uğrar Tuna'nın


Deli Boran

Haydi Bire Deli Gönül

Haydi bire deli gönül
Alevden mi dışın senin
Haydi bire deli gönül
Alafırcık işin senin

Yardan sana sade cefa
Sen de bol bol od ver bana
Bozarmış hep yana yana
Kanlı kızıl başın senin

Kalan her kucakta gezme
Rüzgarlardan hile sezme
Vara yoğa gönül çezme
Bine varmış yaşın senin

Deli Boran benzin solmuş
Boğazına zıkkım dolmuş
Döğe döğe gömgök olmuş
Kana kesmiş döşün senin


Deli Boran