Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün
1. Sabâ lutf itdün ehl-i derde dermandan haber virdim
1. Sabâ lutf itdün ehl-i derde dermandan haber virdim
Ten-i mecruha candan cana canandan haber virdün
2. Hazân-ı gamda gördün ıztırâbın bülbül-i zârun
2. Hazân-ı gamda gördün ıztırâbın bülbül-i zârun
Bahar eyyamı tek gül-berg-i handandan haber virdün
3. Sözüni vahy-i nazil ger disem men hiç küfr olmaz.
3. Sözüni vahy-i nazil ger disem men hiç küfr olmaz.
Cihanı dutmuş iken küfr îmandan haber virdün
4. Süleyman mesnedinden dîv-i güm-reh rağbetin kesdün
4. Süleyman mesnedinden dîv-i güm-reh rağbetin kesdün
Denizde hâtem-i hükm-i Süleyman'dan haber virdün
5. Didiler yâr uşşâkun gelür cem' itmeğe gönlin
5. Didiler yâr uşşâkun gelür cem' itmeğe gönlin
Meğer kim yâra uşşâk-ı perişandan haber virdün
6. Fuzûlî rüzgârın tîre gördün şâm-ı hicranda
6. Fuzûlî rüzgârın tîre gördün şâm-ı hicranda
Nesîm-i subh tek hurşîd-i rahşandan haber virdün
Fuzuli
1. Ey sabah rüzgârı! Lütf ettin, dertlilere dermandan haber verdin. Yaralı vücuda candan, cana canandan (sevgiliden) haber verdin.
2. Gam sonbaharında inleyen bülbülün ıstırabını gördün. Bahar günleri gibi gülen gül (açılmış gül) yaprağından haber verdin.
Bülbülün güle aşık olduğu, daima onun aşkıyla inlediği hususundaki sembolik aşk hikayesine telmih yapılmıştır. Hazan ile bahar, zar (ağlayan, inleyen) ile handan (gülen) arasında tezat vardır.
3. Eğer sözüne gökten inmiş vahiy dersem hiç küfür sayılmaz. Küfür cihanı tutmuşken sen imandan haber verdin.
Vahy ile iman arasında tenasüp, iman ile küfr arasında tezat var. dır. Aşağıdaki notta yazıldığı üzere Fuzull'nin vahye benzettiği Kanuni'nin sözüdür.
4. Süleyman peygamberin mevkiinden yolunu şaşırmış devin rağbetim kestin. Denizde Süleyman hükmünün mühründen haber verdin.
Süleyman peygamberin kıssasına telmih yapılmıştır. Hz. Süleyman yüzüğü (mühür) ile bütün canlılara (insan, cin, peri hatta hayvanlara) hükmedermiş. Bir ara bir dev Hz. Süleyman'ın yüzüğünü çalıp denize atmış. Hz. Süleyman yüzüğü bir balığın karnında bulup tekrar tahtına oturmuş. Bu beyitteki Süleyman adının tevriyeli olarak kullanıldığı ve gazelin öteki beyitlerinden de anlaşıldığı üzere Kattunî'nin Bağdat'ı alması üzerine yazıldığı kanaatmdayım. Nitekim Kanunî'ye yazdığı kasidelerinde bulunduğu yeri (Irak-ı Arab) küfrün sardığı güçlü ve adil Osmanlı padişahının gelmesi ile küfrün son bulduğunu söylemiştir.
5. Yar âşıkların gönlünü toplamaya (huzura kavuşturmaya) geliyor dediler. Meğer sevgiliye perişan âşıklardan haber verdin.
6. Ayrılık akşamında Fuzull'nin günlerini karanlık gördün. Sabah rüzgarı gibi parlayan güneşten haber verdin
Rüzgar kelimesi tevriyeli olup zaman ve yel anlamında kullanılmıştır. Yel anlamıyla nesini arasında iham-ı tenasüp sanatı vardır. Subh (sabah) ile sam (akşam), tire (karanlık) ile rahşan (parlak) arasında tezat vardır.
2. Gam sonbaharında inleyen bülbülün ıstırabını gördün. Bahar günleri gibi gülen gül (açılmış gül) yaprağından haber verdin.
Bülbülün güle aşık olduğu, daima onun aşkıyla inlediği hususundaki sembolik aşk hikayesine telmih yapılmıştır. Hazan ile bahar, zar (ağlayan, inleyen) ile handan (gülen) arasında tezat vardır.
3. Eğer sözüne gökten inmiş vahiy dersem hiç küfür sayılmaz. Küfür cihanı tutmuşken sen imandan haber verdin.
Vahy ile iman arasında tenasüp, iman ile küfr arasında tezat var. dır. Aşağıdaki notta yazıldığı üzere Fuzull'nin vahye benzettiği Kanuni'nin sözüdür.
4. Süleyman peygamberin mevkiinden yolunu şaşırmış devin rağbetim kestin. Denizde Süleyman hükmünün mühründen haber verdin.
Süleyman peygamberin kıssasına telmih yapılmıştır. Hz. Süleyman yüzüğü (mühür) ile bütün canlılara (insan, cin, peri hatta hayvanlara) hükmedermiş. Bir ara bir dev Hz. Süleyman'ın yüzüğünü çalıp denize atmış. Hz. Süleyman yüzüğü bir balığın karnında bulup tekrar tahtına oturmuş. Bu beyitteki Süleyman adının tevriyeli olarak kullanıldığı ve gazelin öteki beyitlerinden de anlaşıldığı üzere Kattunî'nin Bağdat'ı alması üzerine yazıldığı kanaatmdayım. Nitekim Kanunî'ye yazdığı kasidelerinde bulunduğu yeri (Irak-ı Arab) küfrün sardığı güçlü ve adil Osmanlı padişahının gelmesi ile küfrün son bulduğunu söylemiştir.
5. Yar âşıkların gönlünü toplamaya (huzura kavuşturmaya) geliyor dediler. Meğer sevgiliye perişan âşıklardan haber verdin.
6. Ayrılık akşamında Fuzull'nin günlerini karanlık gördün. Sabah rüzgarı gibi parlayan güneşten haber verdin
Rüzgar kelimesi tevriyeli olup zaman ve yel anlamında kullanılmıştır. Yel anlamıyla nesini arasında iham-ı tenasüp sanatı vardır. Subh (sabah) ile sam (akşam), tire (karanlık) ile rahşan (parlak) arasında tezat vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder