Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün
1. Gönül yetdi ecel zevk-i ruh-ı dil-dâr yetmez mi
Ağardı mûy-ı ser sevdâ-yı zülf-i yâr yetmez mi
2. Yetürdi başımı gerdûn ayağa bârı mihnetden
2. Yetürdi başımı gerdûn ayağa bârı mihnetden
Hayâl-i halka-i gîsû-yı anber-bâr yetmez mi
3. Sana yetdi ecel peymânesin nûş itmeğe nevbet
3. Sana yetdi ecel peymânesin nûş itmeğe nevbet
Hevâ-yı çeşm-i mest ü gamze-i hun-hâr yetmez mi
4. Yeter oldı kulağa bang-i rıhlet dehr bağından
4. Yeter oldı kulağa bang-i rıhlet dehr bağından
Ne durmışsen temâşâ-yı gül-i ruhsâr yetmez mi
5. Yeter cem' eyle bâr-ı ma'siyet tağyir-i etvâr it
5. Yeter cem' eyle bâr-ı ma'siyet tağyir-i etvâr it
Haya kıl yoh mıdur insaftın ol kim var yetmez mi
6. Hidâyet menziline yetdiler sa'y ile akranım
6. Hidâyet menziline yetdiler sa'y ile akranım
Dalâlet içre sen kaldım sana ol âr yetmez mi
7. Fuzûlî dime yetmek menzil-i maksûda müşkildür
7. Fuzûlî dime yetmek menzil-i maksûda müşkildür
Dutan dâmâm-ı şer'-i Ahmed-i Muhtar yetmez mi
Fuzuli
1. Ey gönül! Ecel geldi yaklaştı, sevgilinin yanağının zevki artık yetişmez mi? Saç ağardı, yârin saçının sevdasını çekmen kâfi değil mi?
2. Felek, mihnet yükünden başını ayağına erdirip seni iki büklüm etti. Sevgilinin anber gibi koku saçan saçının halkasını daha ne kadar hayal edip duracaksın?
Sırtında ağır yük taşıyan kimsenin başı nerdeyse ayağına yaklaşır, vücudu bir halka biçimini alır. Felek Fuzûlî'ye öyle çok mihnet yüklemiştir kt onu taşımaktan beli bükülmüş, vücudu âdeta bir halkaya benzemiştir. Böyle olduğu halde hâlâ güzellerin saçının halkasının hayâli ile vakit geçirmektedir.
3. Ecel kadehini içme nöbeti sana geldi. Sevgilinin sarhoş gözünün ve kan içen süzgün yan bakışının arzusu yetişmez mi?
Sevgilinin gözüne mest (sarhoş) sıfatının verilmesi baygın bakışı dolayısıyledir. Divan şiirinin güzellik anlayışına göre de baygın bakış beğenilir. Peymâne, nûş etmek, mest kelimelerinde tenasüp vardır.
4. Dünya bağından kulağına göç davulunun sesi geldi. Daha ne duruyorsun, gül gibi yanağı seyrettiğin» yetişmez mi?
Eskiden kervanlar belli bir süre yolculuktan sonra dinlenmek için konaklarlar, yola çıkılacağı zaman herkesin hazırlanıp toplanması için davul çalınarak duyurulurmuş.
5. Günah yükünü topladığın yetişir, tavrını değiştir. Utan, insafın yok mu, mevcut günahın sana kâfi değil mi?
6. Yakınların çalışarak doğruluk yerine eriştiler. Yanılgı içinde sen kaldın, bu utanç, sana yetişmez mi?
7. Fuzûlî! istenilen yere ulaşmak güçtür deme. Ahmed-i Muhtar (Hz. Muhammedi in şeriatının eteğine yapışan istediği yere ulaşmaz ma? (Elbette ulaşır).
2. Felek, mihnet yükünden başını ayağına erdirip seni iki büklüm etti. Sevgilinin anber gibi koku saçan saçının halkasını daha ne kadar hayal edip duracaksın?
Sırtında ağır yük taşıyan kimsenin başı nerdeyse ayağına yaklaşır, vücudu bir halka biçimini alır. Felek Fuzûlî'ye öyle çok mihnet yüklemiştir kt onu taşımaktan beli bükülmüş, vücudu âdeta bir halkaya benzemiştir. Böyle olduğu halde hâlâ güzellerin saçının halkasının hayâli ile vakit geçirmektedir.
3. Ecel kadehini içme nöbeti sana geldi. Sevgilinin sarhoş gözünün ve kan içen süzgün yan bakışının arzusu yetişmez mi?
Sevgilinin gözüne mest (sarhoş) sıfatının verilmesi baygın bakışı dolayısıyledir. Divan şiirinin güzellik anlayışına göre de baygın bakış beğenilir. Peymâne, nûş etmek, mest kelimelerinde tenasüp vardır.
4. Dünya bağından kulağına göç davulunun sesi geldi. Daha ne duruyorsun, gül gibi yanağı seyrettiğin» yetişmez mi?
Eskiden kervanlar belli bir süre yolculuktan sonra dinlenmek için konaklarlar, yola çıkılacağı zaman herkesin hazırlanıp toplanması için davul çalınarak duyurulurmuş.
5. Günah yükünü topladığın yetişir, tavrını değiştir. Utan, insafın yok mu, mevcut günahın sana kâfi değil mi?
6. Yakınların çalışarak doğruluk yerine eriştiler. Yanılgı içinde sen kaldın, bu utanç, sana yetişmez mi?
7. Fuzûlî! istenilen yere ulaşmak güçtür deme. Ahmed-i Muhtar (Hz. Muhammedi in şeriatının eteğine yapışan istediği yere ulaşmaz ma? (Elbette ulaşır).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder