Fâ'ilâtün/Fâ'Uâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün
1. Ey musavvir yâr timsâline suret virmedün
1. Ey musavvir yâr timsâline suret virmedün
Zülf ü ruh çekdün velî tâb u taravet virmedün
2. Işk sevdasından ey nâsih meni men' eyledün
2. Işk sevdasından ey nâsih meni men' eyledün
Yoh imiş aklun mana yahşi nasihat virmedün
3. Dün ki fursat düşdi hâk-i dergehünden kâm alam
3. Dün ki fursat düşdi hâk-i dergehünden kâm alam
N'oldı ey göz yaşı göz açmağa fursat virmedün
4. Göz yumup âlemden isterdüm laçam ruhsâruna
4. Göz yumup âlemden isterdüm laçam ruhsâruna
Camım aldım göz yumup açınca mühlet virmedün
5. Bu mıdur rahmün ki hâlün eyler iken kasd-ı cân
5. Bu mıdur rahmün ki hâlün eyler iken kasd-ı cân
Çıhdı hattun kim anı men' ide ruhsat virmedün
6. Virme hüsn ehline yâ Rab kudreti resmi cefâ
6. Virme hüsn ehline yâ Rab kudreti resmi cefâ
Çün cefâ çekmekde ışk ehline takat virmedün
7. Ey Fuzûlî öldün efgân itmedün rahmet sana
7. Ey Fuzûlî öldün efgân itmedün rahmet sana
Rahm kıldun halka ef gamınla zahmet virmedün
Fuzuli
1. Ey ressam! Yârin resmine (gerçekteki) şekli veremedin. Saç ve yanak yaptın fakat parlaklık ve tazelik veremedin.
Tâb ve taravet, parlaklık ve tazelik demektir. Yüz için kullanılmıştır. Ayrıca tâb zülf ile taravet ruh (yüz) ile ilgilidir. Çünkü tabın bir anlamı da kıvrım, büklümdür. Piç ü tâb, kıvrım kıvrım demektir.
2. Ey nasihatçi! Beni aşk sevdasından men ettin. Akim yokmuş bana iyi nasihat vermedin.
3. Dün senin bulunduğun yerin toprağında muradıma ermem için fırsat düştü. Ey gözyaşı! Ne oldu da bana göz açmaya fursat vermedin.
Göz açmaya fırsat vermemek (veya bulamamak) bir deyimdir. Sevgilinin bulunduğu yerin toprağım âşığın gözüne sürme diye çekmesi Fuzûlî'nin çok kullandığı bir temadır. Ağlarken sürme, yani toprak gözde kalmayacağı için muradına eremeyecektir.
4. Âlemden gözümü kapayıp senin yüzüne açayım isterdim. Canımı aldın, bir göz yumup açmcaya kadar fırsat vermedin.
«Göz yummak» ve «göz açmak» deyimleri mecazi anlamlarıyla kullanılmışta-. Yummak yani kapamak ile açmakta tezat vardır.
5. Yüzündeki ben, cana kastederken ayva tüylerinin çıkıp onu men etmesine izin vermedin. Merhametin bu mu?
Ben ve ayva tüyleri kişileştiirlerek teşhis sanatı yapılmıştır. Tev-riyeli olup karşı çıkmak ve yüzdeki tüylerin çıkması anlamlarındadır.
6. Ya Rabbi! Madem ki, âşıklara cefa çekmek için takat vermedin, güzellere de cefa etme gücünü verme.
7. Ey Fuzûli! Sana rahmet olsun, öldün feryat etmedin. Halka acıdın da feryat ve figanınla zahmet vermedin.
«Rahmet sana» sözü iki anlamda kulanılmıştır: Ölmüş insan için «rahmet olsun» dendiği gibi, birisi iyi bir şey yapınca «babana rahmet» denir. Burada da Fuzûli, halkı feryadıyla rahatsız etmediği için «sana rahmet» sözünü kullanmıştır. Rahmet ve rahm kelimelerinde iştikak, rahmet ve zahmet kelimelerinde cinas sanatı vardır. Tevriyeden yararlanarak ölmek, zahmet, efgan kelimeleriyle iham-ı tenasüp sanatı yapılmıştır.
Tâb ve taravet, parlaklık ve tazelik demektir. Yüz için kullanılmıştır. Ayrıca tâb zülf ile taravet ruh (yüz) ile ilgilidir. Çünkü tabın bir anlamı da kıvrım, büklümdür. Piç ü tâb, kıvrım kıvrım demektir.
2. Ey nasihatçi! Beni aşk sevdasından men ettin. Akim yokmuş bana iyi nasihat vermedin.
3. Dün senin bulunduğun yerin toprağında muradıma ermem için fırsat düştü. Ey gözyaşı! Ne oldu da bana göz açmaya fursat vermedin.
Göz açmaya fırsat vermemek (veya bulamamak) bir deyimdir. Sevgilinin bulunduğu yerin toprağım âşığın gözüne sürme diye çekmesi Fuzûlî'nin çok kullandığı bir temadır. Ağlarken sürme, yani toprak gözde kalmayacağı için muradına eremeyecektir.
4. Âlemden gözümü kapayıp senin yüzüne açayım isterdim. Canımı aldın, bir göz yumup açmcaya kadar fırsat vermedin.
«Göz yummak» ve «göz açmak» deyimleri mecazi anlamlarıyla kullanılmışta-. Yummak yani kapamak ile açmakta tezat vardır.
5. Yüzündeki ben, cana kastederken ayva tüylerinin çıkıp onu men etmesine izin vermedin. Merhametin bu mu?
Ben ve ayva tüyleri kişileştiirlerek teşhis sanatı yapılmıştır. Tev-riyeli olup karşı çıkmak ve yüzdeki tüylerin çıkması anlamlarındadır.
6. Ya Rabbi! Madem ki, âşıklara cefa çekmek için takat vermedin, güzellere de cefa etme gücünü verme.
7. Ey Fuzûli! Sana rahmet olsun, öldün feryat etmedin. Halka acıdın da feryat ve figanınla zahmet vermedin.
«Rahmet sana» sözü iki anlamda kulanılmıştır: Ölmüş insan için «rahmet olsun» dendiği gibi, birisi iyi bir şey yapınca «babana rahmet» denir. Burada da Fuzûli, halkı feryadıyla rahatsız etmediği için «sana rahmet» sözünü kullanmıştır. Rahmet ve rahm kelimelerinde iştikak, rahmet ve zahmet kelimelerinde cinas sanatı vardır. Tevriyeden yararlanarak ölmek, zahmet, efgan kelimeleriyle iham-ı tenasüp sanatı yapılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder