Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Mefâ'îlün
1. Meni zikr itmez il efsâne-i Mecnûn'a mâildür
Ne benzer ol mana derdi anun takrire kâbildür
2. Beyâbân-gerd Mecnûn'dan gam ü derdüm su'al itmen
2. Beyâbân-gerd Mecnûn'dan gam ü derdüm su'al itmen
Ne bilsün bahr hâlin ol ki menzilgâhı sâhildür
3. Menüm tek olabihnez şöhre-i şehr-i belâ Mecnûn
3. Menüm tek olabihnez şöhre-i şehr-i belâ Mecnûn
Kabul eyler mi bu rüsvalığı her kim ki âkildür
4. Ne müşkil hâli olsa âşıkun ma'şûk ider çâre
4. Ne müşkil hâli olsa âşıkun ma'şûk ider çâre
Ger ol bî-derd bilmezse bu hâli hâl müşkildür
5. Firak eyyamı seyl-âb-ı sirişkümden haber dutmaz
5. Firak eyyamı seyl-âb-ı sirişkümden haber dutmaz
Kıyamet mâcerâsmdan gör ol zâlim ne gâfrldür
6. Fakîh-i medrese ma'zûrdur inkâr-ı ışk itse
6. Fakîh-i medrese ma'zûrdur inkâr-ı ışk itse
Yoh özge ilmine inkârumuz bu ilme câhildür
7. Fuzûlî il seni Mecnûn'dan efzûn dir melâmetde
7. Fuzûlî il seni Mecnûn'dan efzûn dir melâmetde
Muna münkir degül Mecnûn dahi malûle kâildür
Fuzuli
1. El beni anmaz, Mecnun'un efsanesine ilgi gösterir. Mecnun bana nasû benzer, onun elerdi anlatılabilir (benimkisi ise dille ifade edilemezdi).
2. Benim gamımı ve derdimi çölde dolasan Mecnûn'dan sormayın. Sahilde oturan denizin tehlikeli durumunu ne bilsin.
3. Mecnun benim gibi belâ şehrinin meşhuru olamaz. Akıllı olan kimse bu rüsvalığı kabul eyler mi? (Mecnun'un aklı başında olmadığı için aşk şehrinde benim gibi rezil rûsva olmamıştır.)
4. Âşığın durumu ne kadar güç olsa, sevgili ona çare bulur. Eğer dertsiz (sevgili) bu durumu bilmezse işte o zaman durum güçtür.
5. Ayrılık günleri gözyaşı selinden (sevgilinin) haberi yoktur. Bak, o zalim kıyamet gününün macerasından (sorgu sualinden) nasıl gafildir.
Macera tevriyeli olup kelimenin kök anlamı akan şey demektir. Mecaz anlamı, insanın başından geçen olaydır. Maceranın kök anlamı ile gözyaşı seli arasında ihamı tenasüp vardır.
6. Medrese fakihi (hukuk bilgini) aşkı inkâr etse mazurdur. Onun diğer ilimleri bildiğini inkâr etmiyoruz ama bu ilimde (aşk ilmi) cahildir.
7. Fuzûli, el senin Mecnûn'dan daha çok ayıplandığını söylüyor Bunu Mecnun da inkâr etmez, doğruyu kabul eder.
«Bunu Mecnun da inkâr etmez» sözünde Mecnun sözü tevriyeli-dir. Deli dahi doğruyu ,akla uygun olanı inkâr etmez anlamında da kullanılmıştır.
2. Benim gamımı ve derdimi çölde dolasan Mecnûn'dan sormayın. Sahilde oturan denizin tehlikeli durumunu ne bilsin.
3. Mecnun benim gibi belâ şehrinin meşhuru olamaz. Akıllı olan kimse bu rüsvalığı kabul eyler mi? (Mecnun'un aklı başında olmadığı için aşk şehrinde benim gibi rezil rûsva olmamıştır.)
4. Âşığın durumu ne kadar güç olsa, sevgili ona çare bulur. Eğer dertsiz (sevgili) bu durumu bilmezse işte o zaman durum güçtür.
5. Ayrılık günleri gözyaşı selinden (sevgilinin) haberi yoktur. Bak, o zalim kıyamet gününün macerasından (sorgu sualinden) nasıl gafildir.
Macera tevriyeli olup kelimenin kök anlamı akan şey demektir. Mecaz anlamı, insanın başından geçen olaydır. Maceranın kök anlamı ile gözyaşı seli arasında ihamı tenasüp vardır.
6. Medrese fakihi (hukuk bilgini) aşkı inkâr etse mazurdur. Onun diğer ilimleri bildiğini inkâr etmiyoruz ama bu ilimde (aşk ilmi) cahildir.
7. Fuzûli, el senin Mecnûn'dan daha çok ayıplandığını söylüyor Bunu Mecnun da inkâr etmez, doğruyu kabul eder.
«Bunu Mecnun da inkâr etmez» sözünde Mecnun sözü tevriyeli-dir. Deli dahi doğruyu ,akla uygun olanı inkâr etmez anlamında da kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder