Birinci zumreyi teskil eden zavalli avam,
Biraksalar devam edecek tatli uykusuna devam.
Bugun nasibini yerlestirince kursağına;
'Yarın' nedir? Onu bilmez, yatar donup sağına.
Yıkılsa arş-ı hükümet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesi değil; çünkü 'hepsi Allah'tan! '
Ne hükmü var ki, esasen yalancı dünyanın?
Ölürse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nın.
Fena kuruntu değil! Ben derim, sorulsa bana:
'Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana! '
...
Biraksalar devam edecek tatli uykusuna devam.
Bugun nasibini yerlestirince kursağına;
'Yarın' nedir? Onu bilmez, yatar donup sağına.
Yıkılsa arş-ı hükümet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesi değil; çünkü 'hepsi Allah'tan! '
Ne hükmü var ki, esasen yalancı dünyanın?
Ölürse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nın.
Fena kuruntu değil! Ben derim, sorulsa bana:
'Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana! '
...
İkinci zumreyi teskil eden cemaat ise,
Hayata kuşkun olandır ki: saplanıp ye'se,
'Selametin yolu yoktur... Ne yapsalar boşuna! '
Demişte hırkayı çekmiş bütün bütün başına.
Bu türlü bir hareket mahz-i küfr olur, zira:
Talepte amir olurken bir ayetinde Huda;
Buyurdu: 'Kesmeyiniz ruh-u rahmetimden ümid;
Ki musrikin olur ancak o nefhadan nevmid.'
Bu bir; ikincisi: ye'sin ne olsa esbabi,
Onun atalet-i kulliyedir ki icabi,
Hayata kuşkun olandır ki: saplanıp ye'se,
'Selametin yolu yoktur... Ne yapsalar boşuna! '
Demişte hırkayı çekmiş bütün bütün başına.
Bu türlü bir hareket mahz-i küfr olur, zira:
Talepte amir olurken bir ayetinde Huda;
Buyurdu: 'Kesmeyiniz ruh-u rahmetimden ümid;
Ki musrikin olur ancak o nefhadan nevmid.'
Bu bir; ikincisi: ye'sin ne olsa esbabi,
Onun atalet-i kulliyedir ki icabi,
...
Osmanlı'daki 4 zümreden 3 cüsü
Osmanlı'daki 4 zümreden 3 cüsü
...
Bu züppeler acaba hangi cinsin efradı?
Kadın desen, geliyor arkasindan erkek adı;
Hayır, kadın değil; erkek desen, nedir o kılık?
Demet demetken o saçlar ne muhtasar o bıyık?
Sadası baykuşa benzer, hirami saksağana;
Hulasa, züppe demiştim ya, artık anlasana!
Fakat bu kukla herif bir büyük seciyye taşır,
Ki, haddim olmıyarak, 'Aferin! ' desem yaraşır.
Nedir mi? Anlatayım: öyle bir metaneti var,
Ki en savulmıyacak ye'si tek birayla savar.
Sinirlerinde teessür denen fenalık yok,
Tabiatında utanmakla aşinalık yok.
Bilirsininiz, hani, insanda bir damar varmış,
Ki yüzsüz olmak için mutlaka o çatlarmış,
Nasılsa 'Rabbim utandırmasın! ' duası alan,
Bu arsızın o damar zaten eksik anlından!
Cebinde gördu mü üç tane çil kuruş nazlım,
Tokatliyan'da satar mutlaka, gider de çalım.
Eğer dolandırabilmişse istenen parayı;
Görür mahalleli ta karnavaldan maskarayı!
Beyoğlu'nun o mulevves muhit-i fahisine
Dalar gider, takilip bir sefilin peşine.
'Haya, edeb gibi sözler rusum-u fasidedir;
Vatanla aile, hatta, kuyud-u zaidedir.'
Diyor da hepsine birden kuduzca saldırıyor..
'Ayıp değil mi? ' demişsin... Acep kim aldırıyor!
Namaz, oruç gibi şeylerle yok alış verişi;
Mukaddesat ile eğlenmek en birinci işi.
Duyarsanız 'kara kuvvet' bilin ki: imandır.
'Kitab-ı kohne' de -haşa- Kitab'ı Yezdan'dır.
Üşenmeden ona Kuranı anlatırsan eğer,
Su ezberindeki esmayi muttasil geveler:
'Kurun-u maziyeden kalma cansız evradı
Çekerse, doğru mu yirminci asrın evladı? '
Nedir alakası yirminci asr-ı irfanla
Bu şaklaban herifin? Anlamam ayıp değil a!
Meta'-i fazlı mı varmış elinde gösterecek?
Nedir meziyyeti, görsek de bari öğrensek.
Hayır! Mehasin-i Garb'ın birinde yok hevesi;
Rezail, oldu mu lakin, siaridir hepsi!
Bütün kebaire tiryaki bir kopuk tanırım.
-Ne oldu bilmiyorum şimdi, sağ değil sanırım-
Kumar, senaatin akşamı, irtikap, içki...
Hulasa defter-i a'mali öyle kapkara ki:
Yanında leyl-i cehennem, sabah-ı cennettir!
'Utanmıyor musun. Ettiklerin rezalettir! '
Denirse kendine, milletlerin ekabirini
Sayardı göstererek hepsinin kebairini:
'Filan içerdi... Filan fuhşa munhemikti...' diye
Mulevvesatini bir bir rical-i maziye
İzafe etmeye baslardi paye vermek için.
'Peki! Fezaili yok muydu söylediklerinin? '
Diyen çıkarsa 'muverrihlik etmedim! ' derdi.
Şu züppeler de, bugün aynı ruhu gösterdi.
Fransız'ın nesi var? Fuhşu, bir de ilhadı;
Kapıştı bunları 'yirminci asrın evladı! '
Ya Alman'ın nesi var zevki okşayan? Birası;
Unuttu ayranı, ma'tuda dondu kahrolasi!
Heriflerin, hani dünya kadar bedayii var:
Ulumu var, edebiyyati var, sanayii var.
Giden birer avuç olsun getirse memlekete;
Döner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.
Kucak kucak taşıyor olmadik mesaviyi;
Beğenmesek 'medeniyyet! ' diyor; inandık iyi!
'Ne var, biraz da maarif getirmiş olsa...' desek
Emin olun size 'hammallık etmedim? ' diyecek.
...
Bu züppeler acaba hangi cinsin efradı?
Kadın desen, geliyor arkasindan erkek adı;
Hayır, kadın değil; erkek desen, nedir o kılık?
Demet demetken o saçlar ne muhtasar o bıyık?
Sadası baykuşa benzer, hirami saksağana;
Hulasa, züppe demiştim ya, artık anlasana!
Fakat bu kukla herif bir büyük seciyye taşır,
Ki, haddim olmıyarak, 'Aferin! ' desem yaraşır.
Nedir mi? Anlatayım: öyle bir metaneti var,
Ki en savulmıyacak ye'si tek birayla savar.
Sinirlerinde teessür denen fenalık yok,
Tabiatında utanmakla aşinalık yok.
Bilirsininiz, hani, insanda bir damar varmış,
Ki yüzsüz olmak için mutlaka o çatlarmış,
Nasılsa 'Rabbim utandırmasın! ' duası alan,
Bu arsızın o damar zaten eksik anlından!
Cebinde gördu mü üç tane çil kuruş nazlım,
Tokatliyan'da satar mutlaka, gider de çalım.
Eğer dolandırabilmişse istenen parayı;
Görür mahalleli ta karnavaldan maskarayı!
Beyoğlu'nun o mulevves muhit-i fahisine
Dalar gider, takilip bir sefilin peşine.
'Haya, edeb gibi sözler rusum-u fasidedir;
Vatanla aile, hatta, kuyud-u zaidedir.'
Diyor da hepsine birden kuduzca saldırıyor..
'Ayıp değil mi? ' demişsin... Acep kim aldırıyor!
Namaz, oruç gibi şeylerle yok alış verişi;
Mukaddesat ile eğlenmek en birinci işi.
Duyarsanız 'kara kuvvet' bilin ki: imandır.
'Kitab-ı kohne' de -haşa- Kitab'ı Yezdan'dır.
Üşenmeden ona Kuranı anlatırsan eğer,
Su ezberindeki esmayi muttasil geveler:
'Kurun-u maziyeden kalma cansız evradı
Çekerse, doğru mu yirminci asrın evladı? '
Nedir alakası yirminci asr-ı irfanla
Bu şaklaban herifin? Anlamam ayıp değil a!
Meta'-i fazlı mı varmış elinde gösterecek?
Nedir meziyyeti, görsek de bari öğrensek.
Hayır! Mehasin-i Garb'ın birinde yok hevesi;
Rezail, oldu mu lakin, siaridir hepsi!
Bütün kebaire tiryaki bir kopuk tanırım.
-Ne oldu bilmiyorum şimdi, sağ değil sanırım-
Kumar, senaatin akşamı, irtikap, içki...
Hulasa defter-i a'mali öyle kapkara ki:
Yanında leyl-i cehennem, sabah-ı cennettir!
'Utanmıyor musun. Ettiklerin rezalettir! '
Denirse kendine, milletlerin ekabirini
Sayardı göstererek hepsinin kebairini:
'Filan içerdi... Filan fuhşa munhemikti...' diye
Mulevvesatini bir bir rical-i maziye
İzafe etmeye baslardi paye vermek için.
'Peki! Fezaili yok muydu söylediklerinin? '
Diyen çıkarsa 'muverrihlik etmedim! ' derdi.
Şu züppeler de, bugün aynı ruhu gösterdi.
Fransız'ın nesi var? Fuhşu, bir de ilhadı;
Kapıştı bunları 'yirminci asrın evladı! '
Ya Alman'ın nesi var zevki okşayan? Birası;
Unuttu ayranı, ma'tuda dondu kahrolasi!
Heriflerin, hani dünya kadar bedayii var:
Ulumu var, edebiyyati var, sanayii var.
Giden birer avuç olsun getirse memlekete;
Döner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.
Kucak kucak taşıyor olmadik mesaviyi;
Beğenmesek 'medeniyyet! ' diyor; inandık iyi!
'Ne var, biraz da maarif getirmiş olsa...' desek
Emin olun size 'hammallık etmedim? ' diyecek.
...
Mehmet Akif Ersoy
(Fatih Kürsüsünde - 1914)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder