Sayfalar

8 Nisan 2012 Pazar

Nazım'ın Yüreği

Usanınca gerçeklerin yalanından, 
kaygan, yüzsüz baskıdan, 
tunç Nâzım'ı anımsarım 
ve sesini 
   biraz hançerimsi : 
      "Merhaba kardaşım... 
   Ne o, neden yüzün asık öyle 
      Boş ver! 
   Yoksa şiir mi takıldı bir yerde? 
      Gel, birlikte bitirelim. 
   Paran mı yok? 
      Bakarız bir çaresine, dert değil. 
Kız mı? 
      Aldırma bulunur..." 
Oysa asıl kendisinde var bir şey, 
   içini kemiren yüz çizgilerinden dehşetle akan : 
      "Hepsi iyi de, 
         şu yürek ağrısı... 
      Adam sen de 
         ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..." 
Kimisi için şiir bir roldür, 
Kimisine bir dükkân, 
   kazançtır. 
Onun içinse ağrıdır şiir, 
   rol değil. 
Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte. 
Üzerine titreyen doktoru bir gün, 
hani pek de güvenemiyerek, 
tenbih etmişti bana : 
   "Bakın" demişti, 
   "Keskin konulardan kaçının ki 
   ağrımasın Nâzım'ın yüreği..." 
Hey gidi doktor... 
   Hastanız gitti. 
Yaramadı çabalarınız. 
Yüreğiyse onun 
   gizli gizli çarparak 
   sürdürdü ağrısını 
      ölümünden sonra da. 
İçimdeki acı için ağrıyor, 
Türkler için, Ruslar için ağrıyor, 
kendisi gibi mapusta özgür olanlar için 
özgürlükte mapus gibiler için 
   ağrıyor. 
Hapisane acılarıyla yanan o yürek 
   - ölümden sonra bile - 
      dinlemiyor doktorları, 
korkak olduğumuz zaman 
   ağrıyor. 
neme gerek dersek ağrıyor. 
Onun gibi açık yürekle : 
   "Merhaba kardaşım..." 
   diyemezsek ağrıyor... 
Varsın ağrısın 
   hepsi için yüreklerimiz, 
   tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği. 


Yevgeni YEVTUŞENKO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder