Sayfalar

20 Ekim 2012 Cumartesi

Oranda

Yüzümde hüzünden gölgeler varsa,
O hüzün yüzündendir olsa olsa.

Bilmiyorum, bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa,
Yaşanmadığı okunur, şimdi, daldımsa.

Özledikçe yalnız durup susup baktımsa,
Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa.

Geldiğini umudumla umudla umdumsa,
Geleceğini görüyor biliyordum, anlattımsa.

O geçip-gitti ora' sına, ben göremedim, baktıysa.
Derim ki şimdi, bir daha gelse de, sorsa.

Sözümle, yüzümle, gözümle dedim, duysa.
Bense buramda onu bekledim oysa.

Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa,
İçimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa.


Özdemir Asaf

Onarmak Zordur

Her karşılaşmamızda kendine özgü gülümsemesiyle elini kulağının arkasına koyup eğilir, kulağıma 'onu bir daha oku' derdi Sabahattin Eyuboğlu..


Şarkılar değil de
Hep kulaklar bitiyor,
Onarmak zordur.

Bir yürek üşümüş
Kapamış kapılarını,
Onarmak zordur.

Bir şey yitirilmiş
Hiç eskimeyecektir,
Onarmak zordur.

İnsanIn içine düşen korku
Özgürlüğünden olmuştur,
Onarmak zordur.

Ölümü düşünmek yenilmek,
Sevmek ölümü yenmektir,
Onarmak zordur.


Özdemir Asaf

19 Ekim 2012 Cuma

Ithaka



Ithaca by C.P.Cavafy (with Sean Connery & Vangelis)

Ithaka

As you set out for Ithaka
hope your road is a long one,
full of adventure, full of discovery.
Laistrygonians, Cyclops,
angry Poseidon—don’t be afraid of them:
you’ll never find things like that on your way
as long as you keep your thoughts raised high,
as long as a rare excitement
stirs your spirit and your body.
Laistrygonians, Cyclops,
wild Poseidon—you won’t encounter them
unless you bring them along inside your soul,
unless your soul sets them up in front of you.

Hope your road is a long one.
May there be many summer mornings when,
with what pleasure, what joy,
you enter harbors you’re seeing for the first time;
may you stop at Phoenician trading stations
to buy fine things,
mother of pearl and coral, amber and ebony,
sensual perfume of every kind—
as many sensual perfumes as you can;
and may you visit many Egyptian cities
to learn and go on learning from their scholars.

Keep Ithaka always in your mind.
Arriving there is what you’re destined for.
But don’t hurry the journey at all.
Better if it lasts for years,
so you’re old by the time you reach the island,
wealthy with all you’ve gained on the way,
not expecting Ithaka to make you rich.

Ithaka gave you the marvelous journey.
Without her you wouldn't have set out.
She has nothing left to give you now.

And if you find her poor, Ithaka won’t have fooled you.
Wise as you will have become, so full of experience,
you’ll have understood by then what these Ithakas mean.



Constantine P. Cavafy
Translated by Edmund Keeley and Philip Sherrard

Ιθάκη

Σα βγεις στον πηγαιμό για την Ιθάκη,
να εύχεσαι νάναι μακρύς ο δρόμος,
γεμάτος περιπέτειες, γεμάτος γνώσεις.
Τους Λαιστρυγόνας και τους Κύκλωπας,
τον θυμωμένο Ποσειδώνα μη φοβάσαι,
τέτοια στον δρόμο σου ποτέ σου δεν θα βρεις,
αν μέν’ η σκέψις σου υψηλή, αν εκλεκτή
συγκίνησις το πνεύμα και το σώμα σου αγγίζει.
Τους Λαιστρυγόνας και τους Κύκλωπας,
τον άγριο Ποσειδώνα δεν θα συναντήσεις,
αν δεν τους κουβανείς μες στην ψυχή σου,
αν η ψυχή σου δεν τους στήνει εμπρός σου.

Να εύχεσαι νάναι μακρύς ο δρόμος.
Πολλά τα καλοκαιρινά πρωιά να είναι
που με τι ευχαρίστησι, με τι χαρά
θα μπαίνεις σε λιμένας πρωτοειδωμένους·
να σταματήσεις σ’ εμπορεία Φοινικικά,
και τες καλές πραγμάτειες ν’ αποκτήσεις,
σεντέφια και κοράλλια, κεχριμπάρια κ’ έβενους,
και ηδονικά μυρωδικά κάθε λογής,
όσο μπορείς πιο άφθονα ηδονικά μυρωδικά·
σε πόλεις Aιγυπτιακές πολλές να πας,
να μάθεις και να μάθεις απ’ τους σπουδασμένους.

Πάντα στον νου σου νάχεις την Ιθάκη.
Το φθάσιμον εκεί είν’ ο προορισμός σου.
Aλλά μη βιάζεις το ταξείδι διόλου.
Καλλίτερα χρόνια πολλά να διαρκέσει·
και γέρος πια ν’ αράξεις στο νησί,
πλούσιος με όσα κέρδισες στον δρόμο,
μη προσδοκώντας πλούτη να σε δώσει η Ιθάκη.

Η Ιθάκη σ’ έδωσε τ’ ωραίο ταξείδι.
Χωρίς αυτήν δεν θάβγαινες στον δρόμο.
Άλλα δεν έχει να σε δώσει πια.

Κι αν πτωχική την βρεις, η Ιθάκη δεν σε γέλασε.
Έτσι σοφός που έγινες, με τόση πείρα,
ήδη θα το κατάλαβες η Ιθάκες τι σημαίνουν.


Κωνσταντίνος Π. Καβάφης

Olmayacaksa

O gider buralardan, sen döndüğün bir günde..
Aranırken onu sen başkaları yüzünde.
Işık olur tararsın karanlıkları bir-bir..
O güneş gibi parlar, sen söndüğün bir günde.

Yaşamın aramakla olgunlaşıp yitmiştir;
Kocaman bir ağacın tek bir yemişi gibi..
Karamsar bir öyküdür, bir sence değerlidir;
Yalnız masal ulu'su bir dağ ermişi gibi.


Özdemir Asaf

O Yolda

Geliyor sandığım gidiyor çıktı.
Başlıyor umduğum bitiyor çıktı,
Üstüne-üstüne gittim, ne gidiş
Altına-altına iniyor çıktı.

Uyu büyu,ü dendi, düşüme gittim,
Haydi işe dendi, işime gittim,
Yaşa dendi, yaşıma gittim,
Yendiğim sandığım yeniyor çıktı.

Bozguna benzeyor, saklasam olmaz,
Eskiye yeniden başlasam olmaz,
Yakıştırsam olmaz, yazmasam olmaz,
Maviye boyadım, baktım mor çıktı.

Sapsarı saçlarım vardı, aklaştı,
Anılar üstüste bindi yükleşti,
Bir büyük oyunun sonu yaklaştı,
Tüm yanan ışıklar sönüyor çıktı.

Gözümde bir ışık, çağırıyordu,
Beşikte bir çocuk, bağırıyordu,
Öyle bir düğündü, çan çalıyordu,
Gel çanı sandım git çalıyor çıktı.

Kimler kimler yoktu bizim kervanda,
Birer birer indi hepsi bir handa,
Savurduk sap saman biz bu harmanda,
Bir gidiş yoluydu, dönüyor çıktı.


Özdemir Asaf

O Işık

Ben yoksam, biliyorum, ben sende yokuz..
Sen yoksan, biliyorum, sen bende yokuz..
Ve de gözlerimizde bir o ışık.. ki..
O yoksa, biliyorum, biz bizde yokuz.


Özdemir Asaf

O Gece

O gece ben olmayacağım.
Utancımdan bakamadığım aynalarda
Güldüğünüzü görecek
Anlayacaksınız.

Her gece birinin olmadığı gecedir.
Gecelerinizi karıştıracak gitgide
Olmayanlarınızın çoğalması.
Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece
Korkacaksınız.

Şimdiden düşünüyorum son kalanımızı
Son gidenimizin bu gecesinde.
Ama bir gece olacak, ortalarda bir gece..
İçinde siz de olmayacaksınız,
Ayrıca.


Özdemir Asaf

O Akşam

Ceviz kırıyorlar, bakıyorum;
Kabuğunu kırıyorlar cevizin.
Ceviz çıkıyor..
Sonra oyunlarına dalıyor çocuklar.

Ben de bir ceviz alıyorum
Cevizlerin içinden.
Deniz çıkıyor benim cevizimden,
Açılıyorum.

Gidiyorum o ceviz kabuğunda,
Çocukluğumun oyunsuz bahçelerinden.
Bir akşam o çocuk oyununda
Alnıma yazılan o hüzün denizinden.


Özdemir Asaf

O

Çalıyor o gözlerinden o uzun saçsız boyacı;
Gül-bombalı, atsız-arabasız, sakalsız boyacı.
Dudaklarında bir ıslık var, yakasında bir çiçek,
Solan renkleri boyamakta o boyasız boyacı.


Özdemir Asaf

Noktasız

Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.


Özdemir Asaf

Nokta

Bana yalanlar söylese yetinecektim.
Ama yalan söyledi.


Özdemir Asaf

Nasıl

Kim nereden biliyor?
Kimse bir yerden bilmeyor.
Kimse kimseden bilmeyor.
Kimse bir şey anlatmadı ki.

Herkes kendinden biliyor.
Kimse bir şey anlatmadı ki.
Ben bunları ondan biliyorumsa.
O bunları benden bilmeyor.

Bana kimse durup anlatmadı.
Ben, durun anlatayım dedim.
Anlattımsa alışılmamış.
Kimse bir şey anlamadı.

Bu gece, gecelerden biridir.
Ben, gece gündüz bekledim.
Kimse bunu demedi:
Ben, gece gündüz bekledim.


Özdemir Asaf

Nasıl

Havalarda yakalar da tilcikleri ben,
Atarım gene havalara, havalara atarım,
Ve tutarım da onları tam düşerlerken,
Nasıl atarım, nasıl tutarım anlamam,
Anlamlarına basıp kendimi de atarım,
Seni düşünüyorumsa kendimi tutamam..
Nasıl uçmam, nasıl düşmem anlamam.


Özdemir Asaf

Müzik İçin Övgü

''Bir insan topluluğunun nasıl yönetildiğini
anlamak isterseniz onun müziğine bakın.''

Konfüçyus

Yeni sözler demeye geldim yeni seslerle,
Bağırmalarla değil, canımdan nefeslerle..
Sana kalacak ne var dersen, anlamı derim;
Susmalarında bile bulur seni seslerle.


Özdemir Asaf

Müzik

Burada ben varım, orada o var.
Buraya oradan gelen bu şarkılar,
Atar beni oraya, onu buraya kadar.

Ben orada olurum, o buraya gelince.
Buluşamayacağız bu müzik bitmedikçe.


Özdemir Asaf

Müzik

Müzik geceyi geceyi
Geliyor, aç pencereyi,
Sersin odana duyu,
Uğultulu halıyı,
O doğup büyüdüğü
İnansal doğayı.

Yürüsün eleyi eleyi
Seviler, buğu-buğu,
Gönlü, anıyı, belleği,
Oğsun duyuyu.
Ne sıcak anlatır seslenmeyi;
Yumuşacık sen demeyi.

Isıtır yorganı, sözü, perdeyi.
Işıtır en karanlık odayı,
Açar kilidi, açıyı, kapıyı,
Kaynatır donmuş suyu,
Doldurur boş tencereyi
Çeker sürgüyü,
Çözer bir-bir her düğmeyi.

Ballandırır peyniri, ekmeği,
Unutturur tabancayı, bıçağı,
Süsler masayı,
Ölümsüz kılar çerçeveyi,
Açar sevilere yatağı
Yeğ kılar saklamaya söylemeyi
Fısıldar sevmeyi, sevilmeyi,
Müzik donatır yeri göğü.


Özdemir Asaf

Mum Alevi ile Oynayan Kedinin Öyküsü

Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında
O evde bir de kedi vardı.
Geceler indiğinde kendi havasında
Mum yanar, kedi de oynardı.

Mumun yandığı gecelerden birinde
Kedi oyunlarına daldı.
Oyun arayan gözlerinde
Mumun alevi yandı,
Baktı,
Mumun titrek alevinde
Oyuna çağıran bir hava vardı.

Oyunlarını büyüten kedi büyüdü
Kendi türünde çocukcasına,
Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
Bir baktı, bir daha, bir daha baktı
Mumun alevinin dalgalanmasına
Uzandı bir el attı.
Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..
İlk kez gördüğü mumun yakmasına
İnanmayacaktı.

Kedi, oyunlarında büyüyordu,
Mum, üşüyordu yanmalarında.
Zaman ikili yürüyordu
Aralarında.
Bir ayrışım görünüyordu
Birinin yanmalarında
Öbürünün oynamalarında.

Kedi oyunlarında büyüyordu,
Yitirerek gitgide oyunlarını.
Mum küçülüyordu yanmalarında,
Yitirerek gitgide yakmalarını.

Oynarken büyüyen kedi yanacak,
Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
Büyüyen yana yana anlayacaktı.


Bir mum yanmasından
Ve bir kedi oyunundan
Kaldı sonunda
Bir gecenin tam ortasında
Bir evin bir odasında
Göz-göze susan
İki insan.


Mum yandı bitti,
Kedi büyüdü gitti.
Oyunlar karıştı gecelerde
Suskun uykusuzluklara.

O iki insandan, sonunda
Birinin anılarında kedi,
Birinin dalmalarında mum
Kaldı gitti.

Nerede bir mum yansa şimdi,
Nerede oynasa bir kedi,
Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri..
Bugün dün gibi oluyor,
Dün bugün gibi.
Mum ellerimi tırmalıyor,
Belleğimi yakıyor kedinin elleri.


Özdemir Asaf

Mum

Mum yanıyor, zaman yanıyordu..
Bir tarafındakiler gülüyor,
Bir tarafındakiler ağlıyordu.
Biri vardı aralarında.
Düşünüyor, hayata bakıyordu.

Mum yanıyor, zaman yanıyordu
Erzurumun köylerinde.
Akşamın ve sabahın erken olduğu
Ali Baba dağının eteklerinde
Geniş vakitler yaşanıyordu.

Mum yanıyor, zaman yanıyordu
Hasankale ovasında.
Geceye karşıydı karlı Palandökenler.
Bir adam vardı hayallerin ortasında..
Kar kadar beyazdı ümidler.

Bu adam üç bin on beşde
Yunan medeniyetini okuyordu.
Kaldırıp başını kitaplardan
Kervanlaşmış dağlara bakıyordu..
Bakınca akşam oluyordu.

Hasankale ovasında, Kuruderede
Kilometreler santimleşiyor,
Santimler asırlaşıyordu..
Güneşe ve geceye karşıydı karlı Palandökenler.
O adam hayata bakıyordu.

Bir tarafta ağlayanlar, bir tarafta gülenler..
Bir tarafta bunlar için ölenler..
Mum yanıyor, zaman yanıyordu.
Mumun alevi titreyor,
Umudun alevi titremiyordu.


Özdemir Asaf

Mesaj

Ölebilirim bu genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
Sevgilim,
Seni bir akşamüstü düşündürebilirim.


Özdemir Asaf

Matematik Seksüel

Bir gün, birân bir günün bir anında
Seni sevecek kadar-sana seni anlatsam.

Başımdaysam sonunda-sonundaysam başında,
Yürüyor yenilenen, yorulmayan bir anlam.

Sözcüklerin içinde-sözcüklerin dışında,
Düşünlerinde eksik, yaşamlarında tamam.

Sen de anlamalısın gidiyorken yanında,
Başına vura-vura ben sana anlatamam.

Üşünen gecelerin sıcak karanlığında
İki'den bir'i, bir'den iki'yi çıkaramam.


Özdemir Asaf

Masal Değil

Bastığın yere bakma demiş sanki bir kötü
Baktığın yere basma demiş bir başka kötü

Bilmemek anlamamak olağan bir iş olmuş
Gelmiş ortaya bundan kapkaranlık bir örtü

Bundan öte yıllarda bir kuşak olagelmiş
Işıkdan görünmemiş ne kötü ne de örtü

Çıkmış o ilk adamdan sonra ilk küçük adam
Elinde yanar-döner, yarı-yırtık bir örtü

Işıklar azalırken gözükmüş kuyulardan
Bir sürü, başlarında ve ellerinde örtü

Bastığın yere bakma, baktığın yere basma
Yama yama dikilmiş o parçalanan örtü

Gelmiş “minarelerle kuyular bir” düzeye
Şimdi duyduğun sesler işte bundan ötürü.


Özdemir Asaf

Masal

Biri varmış, ünü yaşamış çalmış..
Biri yokmuş, dünü yaşamış kalmış..
Vermek diye bir şey dururken, saklı;
Biri gelmiş, günü yaşamış almış.


Özdemir Asaf

Masal

Düşünüyordum
Olaylara insan,
İnsanlara olay çıktı
Masalımdan.

Biri varmış, biri yokmuş derken
Yollardan trenlerden,
Sözü aldım getirdim
Dağlardan tepelerden.

Ben de biriktirdim
Hiç'leri hep'e
Bir dağ bozdum
Yaptım binlerce tepe.

Kurdum orada burada
Ev-ev, köyler kentler,
Dağıttım oda oda
Dağıttım birer birer.

Dağıldı tepelere
Dağların onu ardı,
Sevenlere sevilenlere
Artık bir tepe vardı.

Birinde sen, birinde ben
Öbürlerinde onlar vardı.
Aşklar başlayacakken
Sonlar tepelerden başladı.

Başladı ayrılıklar,
Ayrı ayrıydı adları.
Birer birer ayırdılar
Evleri odaları.

Bir zaman oralarda
Seven özleyen kimdi.
Evlerde odalarda
Yaşanmayan bir şimdi.

Bir daha düşünürsem masal
Bozmayacağım dağları.
Düşünmek iyi, düşünmek güzel.
Ama önce iyi çizmeli yolları.

Yakın yakın derine
El ele olsun yürümeleri.
Ayrılığın yerine
Mutluluğun şiiri.


Özdemir Asaf

Masa

Çağırdım geldiler.
Oturmasalar ölürdüm.
Oturdular öldüm.
Anlamadılar.


Özdemir Asaf

Mal Üstüne

Al paranı sattığımı geri ver.
Ver paranı sattığını geri al.


Aldı öldü, sattı öldü..
Kalktı öldü, yattı öldü.


Kimi enini sevdi, kimi boyunu,
Kimi ölünceyedek sıktı suyunu.


Biri son sahibiydi, biri ilk..
Bu oyunu hep birlikte seyrettik.


Sizin için üçün beşin ne değeri var..
Aldatmada aldanmanın da yeri var.


Ömrümün nurusun, canımın yongası..
Şu gördüğümüz yatak-yorgan kavgası.


Kimi der, ayağını yorganına göre uzat,
Kimi der, yorganını ayağına göre uzat.


Dağdan dağa atlamakta bir keçi,
Çaşyırlarda otlamakta birkaçı.


Şunu şunu ayırdım, ne tuttu..
Alıcı satıcıyı, satıcı alıcıyı uyuttu.


Öbür çeşitlerimiz depomuzdadır,
Cafcafımız vitrindeki popomuzdadır.


Bugün peşin, yarın veresiye,
Bahalı sattık, ucuzluk diye diye.


Tasalanma paşam, bir kolayı var;
Size tavşan, bize aslan payı var.


Doymazları mallarıyla aşınırken gördüm,
Taşınmazmalları taşınırken gördüm.


Ver paramı sattığını geri al.
Al paranı sattığımı geri ver.


Özdemir Asaf

Macera

Ben yürümeye başlayınca denizlerin üstünde
Karalarda koşanlar durup bana baktılar.
Ben de gittim
Sığınacağım adaları birer birer batırdım.


Özdemir Asaf

Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.


Özdemir Asaf
1957

Küçük Ev

Hangi eve
Başımızı soktuysak..
Yer yerinden oynadı
Aşkımızdan.

Büyük aşklar
Eve sığmaz diye
Bir şair sözü vardır da,
Ondan.


Özdemir Asaf

Kuramsal Ortam

Ne zaman ora'sı dense,
Aklıma bura'sı gelir.
O bunu benimce bilse;
Yer nasıl oraya gider,
Orası kiminle gelir.

Boşalır bir zaman yer'den,
Bir yaşam iki yön verir.
İkiye boşalan yerden
Burası oraya gider,
Orası buraya gelir.


Özdemir Asaf

Korku

Aldanacaksan sevgilerinde, sâf sevgilerinde
İnsanların yalancı gurularına..
Kalacaksan parlak sözlerin etkisinde,
Kelimelerinle onlara kapılacaksan,
Yaşama!

Oyun yapıp oynarlar seni
Geceleri aralarında.
Şarkı yapıp söylerler dostlarına,
Roman gibi okurlar boş zamanlarında.
Masal yapıp anlatırlar çocuklarına.

Aldanacaksan gecelerinde, kara gecelerinde
Aydınlık dünyaların şen insanlarına.
Yanılıp içini açacaksan,
Derdini gizlemeden durmayacaksan,
Yaşama!

Saklarlar dinlediklerini
En zayıf zamanında vurular seni.
Uyduramazsan fikirlerine
Başıboş hareketlerini
Defe koyup çalarlar seni.


Özdemir Asaf

Kocaman

Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde
Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde
Kâğıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz.
Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda,
Çocukluğumuzla çözdüğümüz...


Özdemir Asaf

Kilit

Bir renk karanlığa adını çiziyordu.
Bir bakış sana adını çiziyordu.
Binlerce sevi geçiyordu geceden..
Biri durmuş, yalnızlığını çiziyordu.

Bir umud bir yarına adını çiziyordu.
Bir yarın bir olur’a adını çiziyordu.
Binlerce belki geçiyordu geceden..
Bir bekleyiş bir yitişe adını çiziyordu.

Bir adım bir gidişe adını çiziyordu.
Bir gülüş bir ezilişe adını çiziyordu.
Binlerce dudak geçiyordu geceden..
Bir öpüş bir gizlenişe adını çiziyordu.

Binlerce göz geçiyordu geceden
Bir geçiş bir yola adını çiziyordu.
Bir yol bir yalana adını çiziyordu.
Bir yer bir saklanışa adını çiziyordu..

Bir ışık bir kaçışa adını çiziyordu.
Adım bir aldanışa kendini çiziyordu
Bir söz bir yanlışa adını çiziyordu.
Binlerce oluş geçiyordu geceden.

Bir korku bir kırgınlığa adına çiziyordu
Bir saklanış bir olmazlığa adını çiziyordu
Bir umgu bir inanca adını çiziyordu
Binlerce düş geçiyordu geceden

Bir ölüm bir yaşama adını çiziyordu
Bir yaşam bir ölüme adını çiziyordu
Binlerce bir geçiyordu geceden
Bir ad bir ada adını çiziyordu

Bir yaşam bir yaşama adını çiziyordu.
Bir ölüm bir ölüme adını çiziyordu.
Binlerce eş geçiyordu geceden..
Bir gece bir göze adını çiziyordu.

Bir göz bir geceye adını çiziyordu
Bir el bir ele adını çiziyordu
Binlerce iki geçiyordu geceden
Bir sunuş bir duruşa adını çiziyordu.


Özdemir Asaf

Ki

Yanılmıyorsam, saygılarla yalnızdım..
Saygılar duymasaydım, yanılmazdım..
Yaslanacak anılarım olsaydı,
Söyleye söyleye, böyle saklamazdım.


Özdemir Asaf

Kımıltı

Bir ışık vardı
Ben ona bakıyordum.
O ışık sallanıyor sanıyordum.
Oysa hemen anladım,
Ki ben kımıldanıyordum.


Özdemir Asaf

Kendisini Unutmuş

Bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti.
Öylesine kalabalıktı ki,
Sevdiğini anlamadı.

Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.

Isıklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamayordu artık.

Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor, tutamayordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamayordu.

Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.

Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadi dışının duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından.

Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı..
Varamadı.
Ora öyle karanlıktı ki.
Öldüğünü anlamadı.


Özdemir Asaf

Kelimeler... Kelimeler...

Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.

Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmeyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.

Gözlerinin önünde bir oyun,ardında bir oyun.
Dışında ne varsa yeni, ne varsa gerçek.
Yeni manzaralarla gelen yeni duygular
Hani, eski keLimelerle olmasa
İnsanın ömrünce devam edecek.
Gözlerin önünde bir oyun, ardında bir oyun.

Anladı, ölmekle yaşamanın birleştiği noktada
Yeni rüzgârlarla esen yeni korkulara
Yeniliklerini bağışlamayan kelimelerin
Nasıl düşman sığınaklar halinde direndiğini.

Anladı, bütün olmuşlarla olanların
Ve bütün olacakların
O kelimelerin içinde
Kendisine varmadan eskidiğini


Özdemir Asaf

Kelebek

Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
ilk isteğin nedir?
Sorusundan.

Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.


Özdemir Asaf

Kedi İdi Adı

Bu adı
Ona kimse vermedi
Çağırdılar, sağırdı, duymadı

Kedinin mırmırları
Onun
Hem düşünmesi,
Hem de duyma’sıdır.

Bunu
Benim yazmam
Da
Benim mırmır’larımdır.

Duyan
Bunu yazmaz
Uyan
Bunu yazan bir kedidir.


Özdemir Asaf

Kasa Masa

Ben çok parayım
Dedi
Kasanın biri
Kasanın birine.

Bir masa, aradan
Ben yasayım dedi
Masanın birine
Öbür bir masadan.

Bir iskemle
Çok yaşayın dedi,
Kapının birine,
Kapı aralığından.

Gerçek bir pencere
İçin için güldü,
Önce dışına, sonra içine,
Umursamadan.


Özdemir Asaf

18 Ekim 2012 Perşembe

Karmaşık Doğru

Beni güldüremeyen
Acıklı değil
Gülünçtür

Ağlayışların çok çoğu
Düşündürücü değil
Gülünçtür

Acıklı
Düşündürür güldürür
Güldürür düşündürür

Solmuş bir gül, örneğin
Sabahları bir düğün
Akşamları ölümdür

Karmaşık, ellerimdeki çiçek
Sabahki akşamki o gerçek
Gülümdür

Bulgularım yere düşünce
Sözcüklerim üşüyünce
Ölüyümdür


Özdemir Asaf

17 Ekim 2012 Çarşamba

Kapısız

Şu oda yok mu, şu oda;
Üç kişiyi öldürdü, biliyorum.
Gözlerimle gördüm öldüklerini.
Odanın suçlu olduğuna yemin ediyorum.

Şu dolap, tutmuş güneşli yeri,
Başdan - başa yaldız.
Yüz yıl indirdi kaldırdı perdeleri
İki ana, bir kız.

Bir komodin vardı,
Önceleri allık pudra oyalardı.
Bir de anası, kesme aynalı,
Cadı gibi yutardı.

Şu konsol, mermeri çatlak,
Bir zamanlar ne yaman şeydi.
Ha bugün ha yarın bir şeyler anlatacak,
Bir kadına işkenceydi.


Özdemir Asaf

16 Ekim 2012 Salı

Kalmak Türküsü

Daha gidilecek yerlerimiz var
Su sohbetinizi dinler gideriz
Coştukça şarkılar, türkülar, sazlar
Rakı mı, şarap mı, içer gideriz

Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz

Söyleyecek sözü olan anlatsın
İsterse içine yalan da katsın
Yeter ki kendinden, bizden söz etsin
Yalanı doğruyu sezer gideriz

Neler gördük neler bu güne kadar
Daha gidilecek yerlerimiz var
Bizi buralarda unutamazlar
Kalacak bir türkü söyler gideriz

Sevgiye var olduk sevdik sevildik
Kavgalara girdik öldük dirildik
Bir anlam fırını içinde pistik
Anlamlı güzeli sever gideriz.


Özdemir Asaf

15 Ekim 2012 Pazartesi

Kaldım

Seni düşlerime aldım,
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım,
Düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Gönlüme aldım, başsız,
Sensiz, yollarda pulsuz,
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım..
Ardında adsız kaldım.


Özdemir Asaf

14 Ekim 2012 Pazar

Kalan

Bir şey kaldı gecelerden birinde
Senden.
Öncesinde bilinmemiş bir şey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar’ın arasında kaçamaklı.

Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.

Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.


Özdemir Asaf