Kılınç dinlence bulduğunda ve duygusuz
İspanya'nın oğulları, hayalet gibi,
yabanıl ormanlardan ve uzak eyaletlerden
gönderdiler kağıt dağlarını bir yakınma çığlığıyla
saraya, düşünceli monarka:
bütün öykü ağızdan ağıza yayıldıktan sonra
Toledo'daki sokakta
ya da Guadalquivir'in yokuşunda,
ve hortlaksı fâtihlerin partal
gemi donanımı
itildiler liman girişleri boyunca,
ve en son ölüler yatırıldılar tabuta
kiliselerde kanla oluşturulmuş
resmi geçitler için,
erişti yasa ırmakların dünyasına,
geldi dükkân sahibi para kesesiyle.
Sabahın enginliği karardı,
erkek-etekleri ve örümcek-ağları dağıttı
karanlığı, iğvayı, şeytanın
ateşini insan meskenleri arasına.
Bir kandil aydınlattı
sonsuz kar ve bal levhalarıyla dolu,
koskoca Amerika'yı
ve yüzyıllarca batık bir sesle konuştu insan,
öksürdü koştururken sokaklarda
ve haç işareti yaptı avlanırken para için.
İspanyol asıllı geldi dünyanın caddelerine.
Zayıflamış haçlar arasında çekti içini aşktan,
temizlerken deliği
ve ararken hayatın
saklı patikasını
kilise masasının altında.
Balmumu ışığın tohumunda mayalandı
kent siyah cübbeler altında
ve kazınmış balmumundan
biçimlendirildi cehennemsi mahalleler.
Amerika, bir zaman mahogni-ağacının tacıydı
yarayla dolu bir köpüklenişti,
gölgelerle dolup taşan bir ordu hastanesi,
ve serinliğin yaşlı, yayılmış bölgelerinde
büyüdü kurtçuğun alçakgönüllülüğü.
Altın yükseltti havaya çıbanlarını
katı çiçeklerini, suskun asma-kütüklerini,
batık karanlığın binalarını.
Bir kadın irin topladı
ve irinle dolu olan bardağı boşalttı her gün
gökyüzü onuruna,
açlık dansederken altın
Meksika madenlerinde
ve Peru'nun Anddağı'na özgü yüreği
ağladı usulca kömürle
paçavraların altında.
Bu kasvetli günün karanlığında
yarattı dükkân-sahibi imparatorluğunu,
idareli kullanarak kafirin ateşini aydınlattı
ve toplayarak kırıntıları,
şimdi bir köz yalnızca, kabul ettiği
küçük bir kaşık İsa.
Ertesi gün, hazırlarken onlar
entarilerini, hatırladı hatunlar
çılgına çevrilmiş bedenlerini,
ateşle dövülmüş ve yutulmuş,
mahkeme-bekçisi araştırırken
küçük lekeyi yakılanın ardından:
yağ-izi, kül ve kan
köpeklerin yaladığıydı.
İspanya'nın oğulları, hayalet gibi,
yabanıl ormanlardan ve uzak eyaletlerden
gönderdiler kağıt dağlarını bir yakınma çığlığıyla
saraya, düşünceli monarka:
bütün öykü ağızdan ağıza yayıldıktan sonra
Toledo'daki sokakta
ya da Guadalquivir'in yokuşunda,
ve hortlaksı fâtihlerin partal
gemi donanımı
itildiler liman girişleri boyunca,
ve en son ölüler yatırıldılar tabuta
kiliselerde kanla oluşturulmuş
resmi geçitler için,
erişti yasa ırmakların dünyasına,
geldi dükkân sahibi para kesesiyle.
Sabahın enginliği karardı,
erkek-etekleri ve örümcek-ağları dağıttı
karanlığı, iğvayı, şeytanın
ateşini insan meskenleri arasına.
Bir kandil aydınlattı
sonsuz kar ve bal levhalarıyla dolu,
koskoca Amerika'yı
ve yüzyıllarca batık bir sesle konuştu insan,
öksürdü koştururken sokaklarda
ve haç işareti yaptı avlanırken para için.
İspanyol asıllı geldi dünyanın caddelerine.
Zayıflamış haçlar arasında çekti içini aşktan,
temizlerken deliği
ve ararken hayatın
saklı patikasını
kilise masasının altında.
Balmumu ışığın tohumunda mayalandı
kent siyah cübbeler altında
ve kazınmış balmumundan
biçimlendirildi cehennemsi mahalleler.
Amerika, bir zaman mahogni-ağacının tacıydı
yarayla dolu bir köpüklenişti,
gölgelerle dolup taşan bir ordu hastanesi,
ve serinliğin yaşlı, yayılmış bölgelerinde
büyüdü kurtçuğun alçakgönüllülüğü.
Altın yükseltti havaya çıbanlarını
katı çiçeklerini, suskun asma-kütüklerini,
batık karanlığın binalarını.
Bir kadın irin topladı
ve irinle dolu olan bardağı boşalttı her gün
gökyüzü onuruna,
açlık dansederken altın
Meksika madenlerinde
ve Peru'nun Anddağı'na özgü yüreği
ağladı usulca kömürle
paçavraların altında.
Bu kasvetli günün karanlığında
yarattı dükkân-sahibi imparatorluğunu,
idareli kullanarak kafirin ateşini aydınlattı
ve toplayarak kırıntıları,
şimdi bir köz yalnızca, kabul ettiği
küçük bir kaşık İsa.
Ertesi gün, hazırlarken onlar
entarilerini, hatırladı hatunlar
çılgına çevrilmiş bedenlerini,
ateşle dövülmüş ve yutulmuş,
mahkeme-bekçisi araştırırken
küçük lekeyi yakılanın ardından:
yağ-izi, kül ve kan
köpeklerin yaladığıydı.
Pablo Neruda
"Los libertadores"den, "Canto General"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder