Hayır, ilkbahardan beklenmiyorsunuz,
ne taçyaprağının susuzluğunda
ne de dut renkli balda
lif lif örülüyorsunuz asmalarda ve salkımlarda,
fakat fırtınada, paçavralaşmış kubbede
çatlağın üstünde köpüklenen suda,
şafağın delik deşik ettiği yarda,
ve her şeyden önce düellonun
yeşil mızraklarında, denizin ıssız
genişliklerindeki o çözülen yalnızlıkta.
Tuzun nişanlısı, fırtınanın güvercinleri,
bütün dünyanın kirli kokusuna
çevirdiniz denizle ıslanmış sırtınızı,
ve o yabanıl ışıkta sundunuz
kaçışların göksel geometrisini.
Dokunulmazsınız, sadece siklonsu bir damlayla
özdeş olan değil fırtına rüzgârının
dallarına uçan: sadece o değil
inşa eden yuvasını hiddetin yamaçlarında, fakat
aynı zamanda dolgun karın deniz martısı da,
guanay kargasının gölgesi köpüğün üstünde,
platinin gümüş parıltılı coşkun suyu.
Bir düğüm gibi toparlanmış pelikan
bıraktı kitlesini aksın diye denize,
ve kehanet yelken açtığında
albatrosun yayılmış genişliklerine,
ve fırtına kırlangıcının rüzgârı dağılırken
devinimdeki sonsuzluğun üzerine,
uzağında o yaşlı karabatakların,
o zaman ayağa kalktı yüreğim kabında
ve gönderdi şarkının açılışını
denizlerin ve tüylerin üzerine.
Ver bana göğsünüzde taşıdığınız donmuş kalayı
o fırtınayla çalkalanan kayalıklarda,
ver bana deniz kartallarının
pençelerinde toparlanan gücü,
ya da bütün gelişime ve bütün konaklamalara
karşı koyan o kımıltısız biçimi,
korunmasız turuncu çiçeklerin rüzgârını
ve o muazzam anayurdun tadını.
ne taçyaprağının susuzluğunda
ne de dut renkli balda
lif lif örülüyorsunuz asmalarda ve salkımlarda,
fakat fırtınada, paçavralaşmış kubbede
çatlağın üstünde köpüklenen suda,
şafağın delik deşik ettiği yarda,
ve her şeyden önce düellonun
yeşil mızraklarında, denizin ıssız
genişliklerindeki o çözülen yalnızlıkta.
Tuzun nişanlısı, fırtınanın güvercinleri,
bütün dünyanın kirli kokusuna
çevirdiniz denizle ıslanmış sırtınızı,
ve o yabanıl ışıkta sundunuz
kaçışların göksel geometrisini.
Dokunulmazsınız, sadece siklonsu bir damlayla
özdeş olan değil fırtına rüzgârının
dallarına uçan: sadece o değil
inşa eden yuvasını hiddetin yamaçlarında, fakat
aynı zamanda dolgun karın deniz martısı da,
guanay kargasının gölgesi köpüğün üstünde,
platinin gümüş parıltılı coşkun suyu.
Bir düğüm gibi toparlanmış pelikan
bıraktı kitlesini aksın diye denize,
ve kehanet yelken açtığında
albatrosun yayılmış genişliklerine,
ve fırtına kırlangıcının rüzgârı dağılırken
devinimdeki sonsuzluğun üzerine,
uzağında o yaşlı karabatakların,
o zaman ayağa kalktı yüreğim kabında
ve gönderdi şarkının açılışını
denizlerin ve tüylerin üzerine.
Ver bana göğsünüzde taşıdığınız donmuş kalayı
o fırtınayla çalkalanan kayalıklarda,
ver bana deniz kartallarının
pençelerinde toparlanan gücü,
ya da bütün gelişime ve bütün konaklamalara
karşı koyan o kımıltısız biçimi,
korunmasız turuncu çiçeklerin rüzgârını
ve o muazzam anayurdun tadını.
Pablo Neruda
"Evrensel Şarkıdan"
"Evrensel Şarkıdan"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder