Sayfalar

13 Nisan 2013 Cumartesi

Yüreğim İçin Yeterli Olan

“Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı”dan


Yüreğim için yeterli olan göğsünde senin,
özgürlüğün için yeterli olan kanatlarımda benim.
Ağzımdan yükselecek göğe
senin ruhunda uyuklayan.

Sende bulunmaktır her günün yanılsaması.
Çiçeklerin taçlarına çiyin gelmesi gibi geliyorsun.
Yokluğunla kazıyorsun altını ufuğun.
Dalga gibi kaçışta sürekli.

Derdim ki, şakırdın rüzgârda,
çamlar ve direkler gibi.
Benziyorsun onlara, yüksek ve sessiz.
Ve birden, bir hançer saplayışıyla, üzüyorsun birini.

Dostça koruyarak yaşlı bir yol gibi.
İçinde oturur özlemin sesleri ve yankıları.
Uyanışımda habersizce kaçar zamanlara
ruhunda duran ve uyuyan kuşlar.


Pablo Neruda

12 Nisan 2013 Cuma

A Mis Obligaciones

Cumpliendo con mi oficio
piedra con piedra, pluma a pluma,
pasa el invierno y deja
sitios abandonados,
habitaciones muertas:
yo trabajo y trabajo,
debo substituir
tantos olvidos,
llenar de pan las tinieblas,
fundar otra vez la esperanza.

No es para mí sino el polvo,
la lluvia cruel de la estación,
no me reservo nada
sino todo el espacio
y allí trabajar, trabajar,
manifestar la primavera.

A todos tengo que dar algo
cada semana y cada día,
un regalo de color azul,
un pétalo frío del bosque,
y ya de mañana estoy vivo
mientras los otros se sumergen
en la pereza, en el amor,
yo estoy limpiando mi campana,
mi corazón, mis herramientas.

Tengo rocío para todos.


Pablo Neruda

Yüz Yıl Yaşamak

Bu yüzyıl sığınmacı olarak
yaşadım savaştan savaşa,
kitaplarda içtim kanı,
gazetelerde, televizyonda
ve evde,
trende, ilkbaharda,
acılarımın İspanya’sında.

Avrupa unuttu her şeyi,
resim sanatını ve peynirlerini,
Rimbaud’yu ve Rotterdam’ı,
dağıtmak için salkımlarını
üzerimize, masum Amerikalılar,
ve kirletmek için bizi
dünyanın kanıyla.

Ey siyah Avrupa, aç gözlüsün
aç yılanlar gibi,
kaburgalarını görene dek
senin çağdaş coğrafyanda
ve sunarsın diğer askerlere
ruhsuz ışığını,
bir kelime dahi anlamadan
diğerlerine öğretmeye çalışan
her zaman asker olanlara:
yalnızca kirletebilirler
Kuzey Amerika tarihini kanla.

Fakat yalnızca bu kadar değil,
hayır, daha çok, daha,
yalnızca şimdi hakkında değil
ya da yarın yaşayacağımız hakkında,
hayır, işte böyle işliyor akıl
ki patlatıyoruz sahip olduklarımızı,
eziyoruz havada tuttuğumuz
kristal cam gibi,
gömüyoruz burnumuzu kana
ve hakaretler yağdırıyoruz birbirimize.

Onca soruyla geldim ben
yaşarken kahraman olan ben,
eşzamanlı denizin kıyısında,
ve fırlattım yanıtlarımı suya
kimseyle dövüşmemek için,
artık bir şey sormayana dek
ve tam bir yüzyıllık ölüm
getirdi beni buraya, bir şey söylemeyen
denizin ne dediğini duyayım diye.


Pablo Neruda

11 Nisan 2013 Perşembe

Haldun Taner'e

Baktım sana Yahya gibi Teşvikiye'den
Çimler seni etmiş olmalı ki teşvik
Küplüceye (taa) gidiyordun...
Yürüyordun aramızda
Yürüyordun aramızdan...

Giderayak
Sen belki de
İnsan Haldun
Çokbigüzel
Çokbigüzel
Çokbigüzel
Yepyeni bir İstan-buldun.


Can Yücel

İki Parça

1.

Tabureyi döndür, dedi yıllardır görmediği hapis
kocası. 40 kiloluk verem kadın döndü üstünde
oturduğu tabureylen. Görüşteki gardiyan sordu
kadına: "Ne halt ediyon?" diye. Kadın: "Kocama
gösteriyorum vücudumu," dedi.

Ve tabureylen döndü allah döndü
On beş dakka bitinceye dek

2.

Bilmiyet, yeni asalet! İlerleme. Dünya ileri ileri
gidiyor! Peki niye dönmüyor ki?


Can Yücel

* Birinci parça "Cumhuriyet" gazetesinde çıkan "Kocasından Ayrı Kalan Kadınlar" dizisinden. İkinci parça da Rimbaud'nun "Cehennemde Bir Mevsim" adlı kitabının "Kanı Bozuk" bölümünün ikinci parçasından.

Bitkisel

Adı Yeşil bir genç kızdı
Çıktı birgün aşkmerdiveninden
   - Yaprakları ince uzun
   İki keçeli basamak
   Sivrilerek uca doğru ışığa -
Çıktı... çıktı...
İnmemek üzre bidaha


Can Yücel

10 Nisan 2013 Çarşamba

Yaklaşan Gelecek

Bir Türk hala bütün Cihana,
Bin Türk Lirası da
Bir Dolara bedel


Can Yücel

Bir Arkadaş Niçin?

Aşağıda yatıyorum
Sokağa bakan pencerenin orda
Bir ses birden olmaz bir olay oluyor
Kulağımın dibinde
Bir bahar dalı cama vuruyor
Tezer


Can Yücel

Amentü

Cahit Külebi'ye


Oturmuşum yay burcunun
İki çeşme meydanına
Ağlıyorum aya doğru
Gülüverin oklarıyla

Ay ki ayıp
Utanmıyor dolunundan
Açıkta kalmış bak kıçı
Töbe diyim gökyüzünün

Yatıyorum şimden geri
İki gözüm ben pusuya
Dönene dek kahpe karı
Ay dördünde bir ayçaya

Diyim ki ben de ona 
Ayı gördüm allah
Amentü billah
Ve öyle bi gülüyüm ki

Şu önümüzdeki aya 
Başım girmeden belaya
Ağlamaya güle güle
Geçeyim öbür dünyaya


Can Yücel

Gelecek Olsun

Beş yıldır damdaymış tüh be
Epiy damlanmış olacak ki
Bizim eve damladı
Dama oynamıya

Biz de Ruhileri çağırdık
Bigüzel demlendik


Can Yücel

9 Nisan 2013 Salı

Denli

Deniz ki pirinç semaver
En sakin deminde çayın
Çınnnn!

Mineli fincan elinde
Kıraathanesine
Yeats ile Pavese'nin
Buyrun!..

Dönis ki Güzel'in sevgilisi
Görmedim dişçiymiş keriz
Kıskancımın dalgaları içinden
Kalan iki köpek dişimi
Damat, siz çeker misiniz?

Deniz ki Güler'le Güzelbahçe'deydik
Patladı Eşek imbatı
Bu poyraz lekesi, bu liken
Dönünce dehşet lodosa
Huu dedim, huuuu
Secdeyettim laciverdiye

Deniz ki Hemingway'den mürebbiye
Saldı mıydı üstümüze aslanlarını
Göynümüzün en hayvan hayvanat bahçesinden
En LİYON'suz yeleleriyle

Aslan olalım hepimiz!
Öfkesiz sevgi
Denizsiz kara
Erkeksiz karı
Eteksiz erkek
Olmayalım,
Öyle ölmeyelim diye!


Can Yücel

8 Nisan 2013 Pazartesi

Susss-Ma!

Bütün bu çıngıldaklar
Pencerenin ağzına asılı,
Bütün bu fırıldaklar
Bütün bu pervaneler
Bütün bu değirmenler,
Bütün bu uçurtmalar ve uçaklar
Poyrazın doğrultusunda...
Gülibrişim mimoza ve manolya, kavak
Yaprakları dahil,
Bütün bu kıpır kıpır insanlar
Elleri kolları ve kulaklarıyla
Ve erken öten bir horozun sesiyle
Kaçmışlar öbür dünyaya şimdiden
Seslerini bırakmışlar geriye
Bu ölümlü dünyaya yadigar...


Can Yücel

Ozan

Düşmanlarını yıkandır ozan
Ozanın öz gerçeğidir ana
Sever, kardeşidir insan
Ve yanar tüter insan uğruna

Kimsenin harcı olmayanı
O becerir, özgürlüğe vurgun.
Ozandır o, halkın ozanı,
Ozanı anayurdunun!


Sergey Yesenin
Türkçesi: Azer Yaran