Kardeşler!
Sancıyan bir sessizlik bırakıyor geride
birer birer gidenlerimiz: kanlı, hırçın, çıkarsız..
Ve artık, yetmiyor dilde ışıması,
kavranışı sığmıyor koyna;
saplanışlar istiyor elde hançer,
o zifir karanlığın
göğsüne göğsüne saplanışlar.
...
Kardeşler!
Kolları-pazuları
kırıla-ısırıla
damla damla emilen işçiler için;
aşsız-ışıksız,
suyu-samanı yağmalanmış,
bezgin, dayanaksız köylüler için
çağrışan kardeşlerim!
Gece yarılarına kadar grevlerden
haber bekleyenler!
Candaşlarım!
...
Ucu-bucağı göze gelmek ufkuna
nefes nefese varılan bu kavganın
aslı-astarı sadece haklılıktır;
vursa da, usul usul yayılsa da kızıllığı
beyaz örtülere kurşun yaralarının,
balkıyan o sesi dinleyin bağırlarından
eller üstünde gidenlerimizin;
coşkun ve isyankardır
ve direşken ve dövüşkendir onların
halkın kardeşi olan yürekleri.
...
Kardeşler!
Unutmayın! Yolumuz puslu-pusuludur.
Düşmanı sevindirir tökezleyen her adım.
Zorlu bir dönemeçte
düşmanca kaçışanlar da unutulmasın.
Yüreği duralatan bir zehir varsa eğer
o zehri tezelden kusmalı bu kalabalık;
duralamak hayatın yaralarıdır.
...
Bakın! Zırhlarla çevirmiş,
tel örgüler ve taş duvarlarla halkın çevresini;
doğrulsun istemiyorlar bin yıldır ezilenler.
Kardeşler! Hızın, özverinin, hareketin kardeşleri!
Sırdaşlarım!
Bilgi ve dövüşkenlik
bilgi ve dövüşkenlik bizi bekliyor.
Nabzına kulak verin çeliğin,
yağmurun, kayalığın, denizin nabzına kulak verin;
görün, nasıl nefes alıyor sevinç,
sabır nasıl da çarpıntılı.
...
İşte! Alınları çocukların. Barınaklarımız bizim.
İşte! Yas kundağı analar. Sessizce donatıyorlar bizi.
İşte! Gencecik anısı ölenlerin. En canlı yığınaklar bize.
İşte! Ezilenler. Bayraklarımız.
...
Kardeşler! Halkın kardeşleri!
Yoldaşlarım!
Başlayınca bu yolun onurlu yolculuğu
ancak yaşamakla varılan duyguda konaklanır
ve ancak yürüyerek söylenir şarkılarımız,
çünkü adım adım derinleşti ezgisi,
bilekte, dizbağında, dudakta ateşlendi.
Ve koşa-kucaklaya
ve sara-sarmalaya
ve yumruklaya-yumruklaya
haklı ve mazlum olanın uyuşuk omurunu
uyarmak için kuvvetli ve zalime karşı
nice sarp yerden geçildi buraya kadar.
Ve buradan, daha da dikleşerek,
dinmeden-dinlenmeden,
dişe-diş
dövüşe dövüşe yürünecek...
Sancıyan bir sessizlik bırakıyor geride
birer birer gidenlerimiz: kanlı, hırçın, çıkarsız..
Ve artık, yetmiyor dilde ışıması,
kavranışı sığmıyor koyna;
saplanışlar istiyor elde hançer,
o zifir karanlığın
göğsüne göğsüne saplanışlar.
...
Kardeşler!
Kolları-pazuları
kırıla-ısırıla
damla damla emilen işçiler için;
aşsız-ışıksız,
suyu-samanı yağmalanmış,
bezgin, dayanaksız köylüler için
çağrışan kardeşlerim!
Gece yarılarına kadar grevlerden
haber bekleyenler!
Candaşlarım!
...
Ucu-bucağı göze gelmek ufkuna
nefes nefese varılan bu kavganın
aslı-astarı sadece haklılıktır;
vursa da, usul usul yayılsa da kızıllığı
beyaz örtülere kurşun yaralarının,
balkıyan o sesi dinleyin bağırlarından
eller üstünde gidenlerimizin;
coşkun ve isyankardır
ve direşken ve dövüşkendir onların
halkın kardeşi olan yürekleri.
...
Kardeşler!
Unutmayın! Yolumuz puslu-pusuludur.
Düşmanı sevindirir tökezleyen her adım.
Zorlu bir dönemeçte
düşmanca kaçışanlar da unutulmasın.
Yüreği duralatan bir zehir varsa eğer
o zehri tezelden kusmalı bu kalabalık;
duralamak hayatın yaralarıdır.
...
Bakın! Zırhlarla çevirmiş,
tel örgüler ve taş duvarlarla halkın çevresini;
doğrulsun istemiyorlar bin yıldır ezilenler.
Kardeşler! Hızın, özverinin, hareketin kardeşleri!
Sırdaşlarım!
Bilgi ve dövüşkenlik
bilgi ve dövüşkenlik bizi bekliyor.
Nabzına kulak verin çeliğin,
yağmurun, kayalığın, denizin nabzına kulak verin;
görün, nasıl nefes alıyor sevinç,
sabır nasıl da çarpıntılı.
...
İşte! Alınları çocukların. Barınaklarımız bizim.
İşte! Yas kundağı analar. Sessizce donatıyorlar bizi.
İşte! Gencecik anısı ölenlerin. En canlı yığınaklar bize.
İşte! Ezilenler. Bayraklarımız.
...
Kardeşler! Halkın kardeşleri!
Yoldaşlarım!
Başlayınca bu yolun onurlu yolculuğu
ancak yaşamakla varılan duyguda konaklanır
ve ancak yürüyerek söylenir şarkılarımız,
çünkü adım adım derinleşti ezgisi,
bilekte, dizbağında, dudakta ateşlendi.
Ve koşa-kucaklaya
ve sara-sarmalaya
ve yumruklaya-yumruklaya
haklı ve mazlum olanın uyuşuk omurunu
uyarmak için kuvvetli ve zalime karşı
nice sarp yerden geçildi buraya kadar.
Ve buradan, daha da dikleşerek,
dinmeden-dinlenmeden,
dişe-diş
dövüşe dövüşe yürünecek...
Nihat Behram
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder