Sayfalar

26 Nisan 2014 Cumartesi

Kırık Portreler

I.

Ali'nin oğlu, bir garip hekim,
kaftanı işlemeli, sarığı beyaz,
her zaman bir Kur'an
masanın üzerinde, elinin altında.

Dualar ararım gözlerinde
arapça yazılar.
Yazgısını bulurum orada yalnızca:
Boy boy çukurlar bıraktı bize
aile mezarlığında.


II.

Büyük dedem mi?
Pantolon giyen bir Sahih.
Hayal kırıklığına uğratmıştır beni yalnızca,
Elleri görünmez
resim salonunda çekilmiş fotoğrafta
Ama güçlüdür aynı eller
atları ya da uşakları
kırbaçladığı zaman.

Öfkeyle çevirirdi gramofonun kolunu
iğne dönmeye başlardı .
Malika Pukhraj'ın şarkıları üzerinde,
sarhoş olurdu, parçalardı gömleğini
ve ağlardı plaktaki şarkıcının
"Henüz gencim" diyen sesini
duydukça.


III.

Yakışıklı dedem,
deliliğe kayıp gitti
Srinagar'ın içinde.
Esrar içiyordu
bir karanlık dükkanda.
Sufi'lerden
mistik dizeler okuyordu durmadan ...
Babam alıp onu eve getirdi.

Yaşlandıkça Eflatun'a yöneldi,
homurdanıyordu "Kral - Filozof" diyordu.
Napoleon'sa her zaman ağzında.
Odasına oturmuş nargile içerken
Sibirya karlarının
Fransızların kemiklerini dondurduğunu
söyledi.

Düşlerinin kadehinde
dönüp duruyor Sokrat.

Örümcek ağları sarkıyor
dilsiz sözlerinden
dedelerimin,
örümcek ağları sarıyor
albümlerde
farelerin kemirdiği
yüzlerini
dedelerimin.

Kimse gelmiyor arlık
Kandahar'dan
Sevgili Ali,
çadır kurmak için
Jhelum'un yanına
akağaçların altına sonbaharda
kimse peygamber torunu olduğunu
ileri sürmüyor.

Portren yapayalnız duruyor
tahtaları gıcırdayan bir sofada


Agha Shahid Ali
Çeviren: Özdemir İnce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder