Oradan geldi zorba.
García Moreno’ydu adı.
Eldivenli çakal, papaz odasının
sabırlı yarasasıdır o,
kül ve acı toplar
ipek şapkasında
ve akıtır pençeleriyle
kanını Ekvator ırmaklarının.
O güzelim rugan ayakkabılara
çakılmış küçücük ayaklarıyla
dans ediyor suçun tam ortasında,
istavroz çıkarırken ve balmumu sürünürken
sunağın önündeki merdivenlerde,
paltosunun etekleri bulanmış
resmi geçitlerin kutsal suyuna
yeni kurşuna dizilmişleri sürüklüyor arkasından,
parçalıyor ölülerin bağırlarını,
kaçan kemiklerini yönlendiriyor onların
tabutlara doğru, giyinmiş tüylere bürünmüş
elbisesini büyücünün.
Yerlilerin köylüklerinde akıyor
ölçüsüzce kan, hüküm sürüyor korku
bütün caddelerde ve karanlık yerlerde
(yankılanan ve gecede çağlayan kaygı
yaşıyor çanların altında) ,
ve Quito’nun üzerinde ağır basıyor
manastırların kalın duvarları,
yalçın, dokunulmaz, mühürlenmiş.
Her şey uyuyor kornişlerdeki
oksitlenmiş altından çiçek süsleriyle
asılı duran takdis edilmiş
merteklerinde uyuyor melekler,
her şey uyuyor papazsı
bir dokumada, her şey acı çekiyor
altında zar gibi gecenin.
Fakat uyumuyor zulüm.
Beyaz bıyıklı zulüm
dolaşıyor eldivenleriyle ve pençeleriyle
ve şişe geçiriyor karanlık yürekleri
gücün parmaklıklarında.
Bir gün ışık bir hançer gibi
sızana dek saraya,
açılır yelek ve bırakır bir şimşeği
lekesiz gömleğe.
Böyle terk etti García Moreno
bir kez daha sarayı
aceleyle mezarları teftişe,
gayretli bir cenaze levazımatçısı,
fakat bu sefer yuvarlandı ta
katliamın dibine, tutuldu
o rutubetli morgda
isimsiz kurbanlarının arasında.
Pablo Neruda
Evrensel Şarkı
García Moreno’ydu adı.
Eldivenli çakal, papaz odasının
sabırlı yarasasıdır o,
kül ve acı toplar
ipek şapkasında
ve akıtır pençeleriyle
kanını Ekvator ırmaklarının.
O güzelim rugan ayakkabılara
çakılmış küçücük ayaklarıyla
dans ediyor suçun tam ortasında,
istavroz çıkarırken ve balmumu sürünürken
sunağın önündeki merdivenlerde,
paltosunun etekleri bulanmış
resmi geçitlerin kutsal suyuna
yeni kurşuna dizilmişleri sürüklüyor arkasından,
parçalıyor ölülerin bağırlarını,
kaçan kemiklerini yönlendiriyor onların
tabutlara doğru, giyinmiş tüylere bürünmüş
elbisesini büyücünün.
Yerlilerin köylüklerinde akıyor
ölçüsüzce kan, hüküm sürüyor korku
bütün caddelerde ve karanlık yerlerde
(yankılanan ve gecede çağlayan kaygı
yaşıyor çanların altında) ,
ve Quito’nun üzerinde ağır basıyor
manastırların kalın duvarları,
yalçın, dokunulmaz, mühürlenmiş.
Her şey uyuyor kornişlerdeki
oksitlenmiş altından çiçek süsleriyle
asılı duran takdis edilmiş
merteklerinde uyuyor melekler,
her şey uyuyor papazsı
bir dokumada, her şey acı çekiyor
altında zar gibi gecenin.
Fakat uyumuyor zulüm.
Beyaz bıyıklı zulüm
dolaşıyor eldivenleriyle ve pençeleriyle
ve şişe geçiriyor karanlık yürekleri
gücün parmaklıklarında.
Bir gün ışık bir hançer gibi
sızana dek saraya,
açılır yelek ve bırakır bir şimşeği
lekesiz gömleğe.
Böyle terk etti García Moreno
bir kez daha sarayı
aceleyle mezarları teftişe,
gayretli bir cenaze levazımatçısı,
fakat bu sefer yuvarlandı ta
katliamın dibine, tutuldu
o rutubetli morgda
isimsiz kurbanlarının arasında.
Pablo Neruda
Evrensel Şarkı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder