Döndüm eve... Şili karşıladı beni
çölün sarı yüzüyle.
Acı çekerek dolandım
yanmış bozkır ayının kumlu kraterinde
ve buldum gezegenin en çorak bölgesini,
asmasız bu basit ışığı, bu kusursuz boşluğu.
Bomboş? Fakat bitkisiz, toynaksız, gübresiz
sere serpe açmıştı toprak çıplaklığını
ve uzakta uzun soğuk çizgisinde
kuşlar doğuyordu ve özenle oluşturuyordu göğüsleri.
Fakat daha çok uzaklarda altını kazıyordu insanlar sınırların,
sert metalleri çıkarıyorlardı, dağılmış çoğu
acı tahılın unu gibi,
başkaları ateşin terli yüceleri gibi
ve insanlar ve ay, her şey sarmaladı beni ölü çiyinde
düşlerin boş izini kaybedene dek.
Issızlık çekti beni tümüyle, ve cüruf insanı
çıktı mağarasından dışarı, sıyrıldı sessiz ıstırabından
ve anladım yitik halkımın acılarını.
Caddelerden ve bölgelerden geçerken ve konuşurken
gördüklerim hakkında, biliyordu halk toprak izini taşıyan
ağrılı ellerimi, korunmasız yoksulluğun
meskenleri, kuru ekmek ve unutulan ayın
yalnızlığı.
Ve yan yana çıplak ayaklı kardeşimle
geçersiz kılmak istiyordum kirli mangırların krallığını.
Takip edildim, fakat kavgamız devam ediyor.
Gerçekler aydan daha yüksekte durur.
Büyük bir gemiye bakar gibi bakıyorlar, madenlerin
adamları, durup geceyi gözlemlerken.
Ve karanlıkta paylaşılıyor sesim
yeryüzünün en katı ağaç gövdesi arasında.
Pablo Neruda
Yo soy
Canto General
1944
çölün sarı yüzüyle.
Acı çekerek dolandım
yanmış bozkır ayının kumlu kraterinde
ve buldum gezegenin en çorak bölgesini,
asmasız bu basit ışığı, bu kusursuz boşluğu.
Bomboş? Fakat bitkisiz, toynaksız, gübresiz
sere serpe açmıştı toprak çıplaklığını
ve uzakta uzun soğuk çizgisinde
kuşlar doğuyordu ve özenle oluşturuyordu göğüsleri.
Fakat daha çok uzaklarda altını kazıyordu insanlar sınırların,
sert metalleri çıkarıyorlardı, dağılmış çoğu
acı tahılın unu gibi,
başkaları ateşin terli yüceleri gibi
ve insanlar ve ay, her şey sarmaladı beni ölü çiyinde
düşlerin boş izini kaybedene dek.
Issızlık çekti beni tümüyle, ve cüruf insanı
çıktı mağarasından dışarı, sıyrıldı sessiz ıstırabından
ve anladım yitik halkımın acılarını.
Caddelerden ve bölgelerden geçerken ve konuşurken
gördüklerim hakkında, biliyordu halk toprak izini taşıyan
ağrılı ellerimi, korunmasız yoksulluğun
meskenleri, kuru ekmek ve unutulan ayın
yalnızlığı.
Ve yan yana çıplak ayaklı kardeşimle
geçersiz kılmak istiyordum kirli mangırların krallığını.
Takip edildim, fakat kavgamız devam ediyor.
Gerçekler aydan daha yüksekte durur.
Büyük bir gemiye bakar gibi bakıyorlar, madenlerin
adamları, durup geceyi gözlemlerken.
Ve karanlıkta paylaşılıyor sesim
yeryüzünün en katı ağaç gövdesi arasında.
Pablo Neruda
Yo soy
Canto General
1944
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder