Sayfalar

10 Eylül 2014 Çarşamba

Denize Düşen Saat

Ne de kasvetli bir ışık var havada
ve ansızın sarılaşan ne çok boyut,
çünkü düşmüyor rüzgâr
ve soluk almıyor yapraklar.

Denizde tutuklu kalmış bir pazardır,
batmış bir gemi gibi bir gün,
pulun saldırdığı bir damla zaman
zalimce kuşanmış o saydam nemde.

Kapalı gözlerimizle ağlarken, koklamak istediğimiz
bir giyside ciddice yığılmış aylar vardır,
ve yeşille dinlenen suyun
basit kör bir işaretinde yıllar vardır, ne parmakların
ne de ışığın tutuklu kılabildiği çağlar vardır,
parçalanmış bir yelpazeden daha pahalı,
mezardan çıkarılmış bir ayaktan daha da sessiz,
balıkların geçip gittiği hüzünlü bir mezarda
o çözünmüş günlerin düğün zamanı vardır.

Düşüyor sonsuzca zamanın yaprakları
gökyüzüne benzeyen uçucu şemsiyeler gibi,
etrafımda büyüyor neredeyse
kimsenin görmediği bir çan gibi,
su altında kalmış bir gül, bir denizanası, uzun
ve çatlamış bir yürek atışı:
fakat bu değil, ancak hissediyor ve yıpranıyor,
sessiz ve kuşsuz şaşkın bir iz,
rayihadan ve zürriyetten bir soluk.

Tarlada yosuna yayılmış ve elektrikli biçimiyle
bir kalçaya çarpan saat,
koşuyor gevşekçe ve yaralanmış o dalgalanıp duran
korkunç suyun altında, içsel bir dalgayla titreyen.


Pablo Neruda
Yeryüzünde İkinci Konaklama

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder