Sayfalar

24 Ekim 2014 Cuma

Alacanım

Ah, nerede benim altından avaze sesim!
Yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı
Avaze sesim!

Şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan
Bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı
Feryattan kimseler ölmez, denirken
Duvarlardan geçtim
Artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi
Şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi
Bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim!

Alacanım
Mil yeşili gözlerin
Dindirdi gözlerimi
Kaç körü birden öldürdün bende
Mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm
Ben yandıkça
Ezber ettin ayazın demirini
Alacanım,
İndi mi göğsüne heves?
Hangi duvarın halısında
Gördün, bildin, vurdun beni
Kaç ormandan geçti
İçinde kaybolduğumuz o büyük takip
İçimizde bunca gurbet dururken
Yol ettik uzaktaki sılayı
Şimdi buradayız
Kanlar içinde
Alacanım
İndi mi göğsüne heves?

Etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim
Seyreldi tenim sahtiyan tarih
Mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm,
Alacanım,
İndi mi göğsüne heves?

Alacanım,
Rahat et, ben gölgene ilişeyim
Her belanı ben göreyim
Yüreğimi ihbar et,
Bana bir uçurum ver, gideyim
Alacanım
İndi mi göğsüne heves?
Biliyorsun adımın kıblesini
Bir meşhur hafızla, meşhur bir şehvet
Alacanım,
Şuramda sinsi bir sızı
Gel öldüğümü farz et
Senden gelen her harabe
Canımdan uçurduğum şahin
Pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim
Bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim
Alacanım,
İndi mi göğsüne heves?

Alacanım,
Yakılmış bir köyün adıydı adın
Görmedi kimse
İçinde bende yandım
O gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman
Nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman
Mardin'im, Midyat'ım
Ah benim altından avaze sesim
Kardeşlerimdi ölen de, öldüren de
Aranızdaki duvarda
Gömülü kaldım

Etimden uçurduğum uçurum
Meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum
Bir hafızken eskiden
Mecnun kaldım şimdi
Aşktan, senden, kendimden
N'olur sevmeden öldürme beni
Alacanım,
Söyle, indi mi göğsüne heves?


Murathan Mungan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder