Sayfalar

31 Ekim 2014 Cuma

Dörtlükler

I

sarılırsan hayata bir çocuk sevincinde
bin bir rengiyle bahar çiçek açar bahçende
zaman ak telleriyle okşasa da başını
kolay ölür mü insan umut varsa içinde


II

dupduru bir yürekle sevebilmek ne güzel
bir gönüle bin gönül verebilmek ne güzel
bunca yarım kalmışlık içinde bir an oldu
yoğrulup bütünleştik diyebilmek ne güzel


III

karışırken saçların saçlarıma o akşam
hüzünlü bir ırmakta yıkanıyordu zaman
yalnızlık sarılırken tükenmiş sevgilere
kimsesizliğimizdi paylaştıkça çoğalan


IV

ne bir hoşçakal dedin ne de yüzüme baktın
oysa biliyordum sen dünden daha sıcaktın
tanıktır yüreğimiz yaşadık bu sevdayı
ve bilmedi hiç kimse bende neler bıraktın


V

ne kaygılar ne ölüm ne zulmü karanlığın
çaresiz komaz beni senin yokluğun kadar
insanım tükenirim içinde yalnızlığın
gel çiçeklensin evren erisin uzaklıklar


VI

açar mıydı çiçekler güzelliğe varmasa
çürür giderdi tohum toprağa sarılmasa
açlık ölüme gebe analar çocuklara
sabah olmazdı insan yarına inanmasa


VII

geçmiş yaratıyorken bağrında geleceği
günışığı siliyor yeryüzünden geceyi
nasıl doğarsa yaşam ölümün kendisinden
yalan da emziriyor memesinde gerçeği


VIII

boyun eğmekten farksız bu kavgada yan çizmek
hep zamana sığınmak hep yarını beklemek
oysa malûmdur zaman bir devim içre vardır
koyulsa da karanlık yola çıkıla gerek


IX

gece biter miydi gün ateşler yakmasaydı
nesil sürer miydi can bedene akmasaydı
var etmektir en kutsal gerçeği var olmanın
devran döner miydi kul emek katmasaydı


X

aşktır ölümlerin varamadığı 
o en gizli tapınağı insanın 
açar kapısını güzelliğine 
insanı insanda aramaların 


XI

o sessiz çığlıktır deli taylarla koşar 
aykırı rüzgârdır eslak yelelerinde 
yangındır o en derin okyanuslarda başlar 
yaşar karlı dağların sonsuz hürriyetinde 


XII

tutsak bir öfkedir aşkın tarihi 
yalınlığın bilgesi her gün yeniden yazar 
kırmızı bir güldür, kanar avuçlarında 
sevda sararmış bir gül olur ağlar 


XIII

iki taşın arasında yaşandı bu aşk 
iki uçurum boyu, öyle derin ve çıplak 
şimdi içim kanatsız bir sarıca 
artık hiçbir kovuğpa sığmayacak 


XIV

rüzgârın kollarına düşerken 
ebediyyen seninim diyordu yaprak 
sarı saçlarını okşayan dala 
güz ayrılık şarkısını unutuverdi


Ayten Mutlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder