Sayfalar

27 Kasım 2014 Perşembe

Ançar

Çorak ve çıplak bir çölde,
Kızgın sıcağın kavurduğu toprakta,
Ançar*, korkutan bir nöbetçi,
Ve evrende tek başınaymış gibi durmakta.

Susuzluktan çatlayan toprak, 
Doğurduğunda Ançar'ı bir öfke gününde, 
Dallarına ölüm yeşili, 
Köklerine zehir doldurmuştu.

Öğlene doğru kızgın bir eriyik olarak,
Kabuğundan akan zehir,
Akşama doğru katılaşır,
Dönüşür koyu, saydam bir reçineye.

Ne kuşlar yaklaşır yanına onun,
Ne kaplanlar; sadece kara kasırga,
Uğrasa da bir ara bu ölüm ağacına,
O da sıçrayıp çekilir hemen, zehire boğularak.

Eğer yanılıp da bir küçük bulutçuk, 
Islatıverirse dolaşırken, gür ve sık yapraklarını, 
Zehirli sular iner 
Dallarından kızgın kuma, 
Çoktan zehire bulanmış.

Fakat günün birinde, bir adam buyrukla, 
Göndermiş bir başka adamı Ançar'a, 
Adamcağız itaatle çıkıp yola, 
Sabaha karşı dönmüş ağuyla.

Elinde, zehirli reçine damlayan, 
Cansız yapraklı ürkütülü bir dal, 
Ve solgun alnında ter, 
Boşanır soğuk derecikler gibi.

Fenalaşıp, düşüvermiş sonunda adamcağız, 
Kulübenin çardağı altında, hasırlar üstüne. 
Ve ölmüş zavallı kölecik, 
Yenilmez zorbanın ayakları dibinde.

Ve zorba beslemiş o zehirle, 
İtaatkar oklarını.
Bunlarla saçmış ölümü ve yıkımı, 
Sınırötesi komşularına.


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1828


* Özsuyu ve meyveleri zehirli ağaç (Puşkin'in notu).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder