Sayfalar

24 Kasım 2014 Pazartesi

Köy

Selam olsun sana, ıssız köşe,
Çabaların, ilhamın, huzurun sığınağı,
Mutluluk ve unutulmuşluğun göğsünde,
Günlerimin görünmeden aktığı yer.
Ben, seninim: Değiştim,
Çarların ahlaksız sarayını,
Göz kamaştıran ziyafetleri,
Eğlenceleri, yanılgıları,
Değiştim sakin hışırtısına meşelerin,
Ovaların sessizliğine,
Özgür aylaklığıma, düşlerin sevgilisine.
Ben, seninim: Seviyorum şu loş bahçeyi;
Serinliğini ve çiçeklerini.
Bu kır; kokulu tınazlarla bezeli,
Aydınlık derecikler şırıldar,
Çalılıklar arasında.
Her yerde, yaşayan resimler önümde.
Buradan gördüğüm,
İki gölün tozmavi enginliği,
Balıkçının, kimi zaman beyazlanan yelkeni,
Onların da ötelerinde,
Sıra sıra tepeler,
Yol yol sürülmüş mısır ekili tarlalar,
Uzaklara serpilmiş evcikler,
Islak kıyılarda gezinen sürüler,
Dumanlı ahırlar, yeldeğirmeninin kanatları,
Her yerde emek ve doymuşluğun izleri.
Burada, gürültülü zincirlerimden kurtulmuş,
Öğreniyorum, gerçekliğin içinde,
Ebedî huzuru bulmayı.
Özgür ruhumla, yasayı,
Taparcasına sevmeyi.
Cahil yığınların homurtusuna,
Kulak asmamayı.
Boynu bükük yakarışı,
Yakınlıkla cevaplamayı.
Ve imrenmemeyi,
Kaderine caninin, ya da,
Sahte büyüklüğüne budalanın.

Yüzyılların kâhinleri,
Sorarım size!
Burada,
Haşmetli birliktelikte,
Duyulan mutlu sesiniz, defeder,
Tembelliğin suratsız uykusunu.
Çabaya özenen ateşler doğuyor içimde,
Ve yaratıcı fikirleriniz,
Görüyor ruhumun derinlerini.
Ama bir korkunç düşünce burada,
Ruhumu üzüyor.
Şu çiçeklenmiş dağlar
Ve mısır tarlaları arasında,
Her insanlık dostunun farkedeceği,
Dehşetli görüntüsü cehaletin, her yerde.
Görülmeden gözyaşları,
Duyulmadan iniltileri,
Kaderin seçtikleri mahvolurken,
Vahşi kibir burada,
Duygusuz, kanunsuz.
Sahip çıktı sopa zoruyla,
Emeğe, mülke, çiftçinin zamanına.
Başkasının pulluğuna yaslanıp,
Kırbaca hükmetti.
Burada, cansızlaşmış kölelik,
Amanvermez dizginlerinde malsahibi efendinin,
Doludizgin sürünüyor.
Herkes burada, mezara kadar sürüklüyor,
Eziyetli boyunduruğu.
Ümitleri, hevesleri beslenmemiş,
Körpe kızlar çiçekleniyor,
Caninin iştahına uygun.
İhtiyar babaların tek dayanağı,
Genç oğulları,
Çabanın yoldaşları,
Kulübelerinden çıkıyor,
Bitkin kölelerin kalabalığı,
Ve çoğalmaya gidiyor.
Ah! Keşke kalbe dokunan bir sesim olsa.
Neden yanar göğsümde,
Bu meyvesiz ateş?
Ve neden vermemiş kader bana,
Tatlıdillilik denen korkunç armağanı?
Görecek miyim, ah, dostlarım,
Ezilmemiş bir halk?!
Çar'ın kuruntusu gibi,
Yıkılmış bir kölelik?
Ve doğacak mı yurdum üstüne,
Aydınlık özgürlüğün,
Güzel şafağı, sonunda?


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1819

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder