Sayfalar

26 Kasım 2014 Çarşamba

Peygamber

Gönül susuzluğundan kavrularak,
Kasvetli çölde üzgün sürüklenirken,
Altıkanatlı melek Serafim*,
Yolağızında göründü birden.
Gezdirdi, tüy kadar hafif parmaklarını
Uyku gibi gözbebeklerimde.
Bilge gözbebeklerim büyüdü;
Ürkmüş bir dişi kartalınkiler kadar.
Kulaklarınla dokundu;
Ve kulaklarım uğultu ve çınlamayla doldular.
Ve duydum ben de göklerin titremesini,
Meleklerin yüksek uçuşunu,
Denizdeki sürüngenlerin sualtı gezintisini,
Ovadaki söğütlerin amaçsız yaşamını.
Ağzıma bastırıp,
Tuttu, kopardı
Boş laflar eden, kurnaz ve günahkar dilimi.
Ve bilgelik yılanının iğnesini,
Suskun ağızıma yerleştirdi.
Kanlı sağ eliyle.
Göğsümü yardı kılıcıyla,
Söktü küt küt atan yüreğimi.
Ve sonra yarık göğsüme,
Alev Alev yanan
Bir kömür parçasını koydu.
Ceset gibi yatıyorken çölde.
Tanrı'nın sesi geldi birden;
"Kalk! Ayaklan peygamber,
Gör ve duy!
Emrime uy ve gez denizleri, dünyayı,
Tutuştur sözlerinle insan yüreklerini".


Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Seçme Şiirler
1826-1828


* Haberci melek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder