VII.
Mutluyum ben gecede, pırıl pırıl gecede;
Ah mutlu kıldı beni divan uzun zevklerimle;
Söylendi bereketli mumlarla kim bilir kaç kelime;
Ne ki ışıklar olmadığında başlar mücadele;
Şimdi çıplak göğüsleriyle güreşir benimle,
Tuniği saçıldı gecikmeyle;
Ve sonra dudaklarını koyarak üstüne
Açtı uykuya düşen göz kapaklarımı; ve ağzı "miskin!" demekte.
Defalarca kucaklaşmalarımızda kollarımız sürekli değişmekte,
Sayısız öpüşleri dudaklarımdan vazgeçememekte.
Venüs'ü körleştiren bir harekete dönüştürme,
Gözlerdir aşkın rehberi,
Paris çıplak almıştı Menelaus'un yatağından gelen Helen'i,
Endymion'un çıplak bedeniydi, Diana için parlak bir olta yemi,
En azından bu hikâye böyleydi.
Dolanırken kaderlerimiz birbirine, aşkla doyurduk gözlerimizi;
Çünkü hiçbir gün dönmezken geri
Gelir üstümüze bir gün ve uzun bir gece.
Salsın üstümüze tanrılar zincirlerini
Ki hiçbir günün gücü yetmesin onları çözmeye.
Ahmaktır zamanla sınırlandıran aşkın çılgınlığını,
Çünkü güneş sürecektir siyah atları,
Toprak getirecektir arpadan buğdayı,
Evvel aşk bilecektir yatıştırmayı,
Nehir devinecektir çeşmeye,
Yüzecektir balıklar kuru sellerde.
Hayır, şimdi bu olurken, bitmesin hayatın meyvesi.
Kuru çelenkler düşürür taçyapraklarını,
Örülür sepetlerde sapları,
Bugün soluyacağız biz aşıkların büyük nefesini,
Yarınsa içine tıkacak kader bizi.
Bütün öpüşlerini versen bile
Verdiğin azdır gene de.
Acılarımı başkasıyla değiştiremem de
Onun acısıyla ölürüm,
Eğer böylesi geceleri bana bahşederse,
Uzundur yıl hesabı, uzundur ömrüm,
Eğer daha çok bahşederse bana,
Tanrı'yım ben an itibarıyla.
Ah mutlu kıldı beni divan uzun zevklerimle;
Söylendi bereketli mumlarla kim bilir kaç kelime;
Ne ki ışıklar olmadığında başlar mücadele;
Şimdi çıplak göğüsleriyle güreşir benimle,
Tuniği saçıldı gecikmeyle;
Ve sonra dudaklarını koyarak üstüne
Açtı uykuya düşen göz kapaklarımı; ve ağzı "miskin!" demekte.
Defalarca kucaklaşmalarımızda kollarımız sürekli değişmekte,
Sayısız öpüşleri dudaklarımdan vazgeçememekte.
Venüs'ü körleştiren bir harekete dönüştürme,
Gözlerdir aşkın rehberi,
Paris çıplak almıştı Menelaus'un yatağından gelen Helen'i,
Endymion'un çıplak bedeniydi, Diana için parlak bir olta yemi,
En azından bu hikâye böyleydi.
Dolanırken kaderlerimiz birbirine, aşkla doyurduk gözlerimizi;
Çünkü hiçbir gün dönmezken geri
Gelir üstümüze bir gün ve uzun bir gece.
Salsın üstümüze tanrılar zincirlerini
Ki hiçbir günün gücü yetmesin onları çözmeye.
Ahmaktır zamanla sınırlandıran aşkın çılgınlığını,
Çünkü güneş sürecektir siyah atları,
Toprak getirecektir arpadan buğdayı,
Evvel aşk bilecektir yatıştırmayı,
Nehir devinecektir çeşmeye,
Yüzecektir balıklar kuru sellerde.
Hayır, şimdi bu olurken, bitmesin hayatın meyvesi.
Kuru çelenkler düşürür taçyapraklarını,
Örülür sepetlerde sapları,
Bugün soluyacağız biz aşıkların büyük nefesini,
Yarınsa içine tıkacak kader bizi.
Bütün öpüşlerini versen bile
Verdiğin azdır gene de.
Acılarımı başkasıyla değiştiremem de
Onun acısıyla ölürüm,
Eğer böylesi geceleri bana bahşederse,
Uzundur yıl hesabı, uzundur ömrüm,
Eğer daha çok bahşederse bana,
Tanrı'yım ben an itibarıyla.
Ezra Pound
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder