Sayfalar

6 Aralık 2014 Cumartesi

Şeyh Bedrettin Destanı VIII

8. 

Anastası Deliormanda Bedreddinin ordugâhında bırakıp ben ve rehberim Geliboluya
indik. Bizden önce buradan denizi yüzerek geçen olmuş. Galiba bir dildâde
yüzünden. Biz de denizi yüzerek karşı kıyıya vardık. Lâkin bizi bir balık gibi
çevik yapan şey bir kadın yüzünü ay ışığında seyretmek ihtirası değil, İzmir
yoluyla Karaburuna, bu sefer şeyhinden Mustafaya haber ulaştırmak işiydi.
İzmire yakın bir kervansaraya vardığımızda, padişahın on iki yaşındaki oğlunun
elinden tutan Bayezid Paşanın Anadolu askerlerini topladığını duyduk.
İzmirde çok oyalanmadık. Şehirden çıkıp Aydın yolunu tutmuştuk ki bir bağ
içinde, bir ceviz ağacı altında, bir kuyuya serinlesin diye karpuz salmış
dinlenen ve sohbet eden dört çelebiye rastladık. Her birinin üstünde başka çeşit
libas vardı. Üçü kavukluydu, birisi fesli. Selâm verdiler. Selâm aldık.
Kavuklulardan birisi Nesrî imiş. Dedi ki:
Halkı ibahet mezhebine davet eden Börklücenin üzerine Sultan Mehemmed Bayezid
Paşa'yı gönderir. 
Kavuklulardan ikincisi Şükrüllah bin Sihâbiddin imiş. Dedi ki:
Bu sofinin başına birçok kimseler toplandı. Ve bunların dahi şer'i Muhammediye
muhalif nice işleri âşikâr oldu.
Kavuklulardan üçüncüsü Âşıkpaşazâde imiş. Dedi ki:
- Sual: Ahir Börklüce paralanırsa imanla mı gidecek, imansız mı?
- Cevap: Allah bilir anın çünkim biz anın mevti halini bilmezüz..
Fesli olan çelebi İlâhiyat Fakültesi tarihi kelâm müderrisiydi. Yüzümüze baktı.
Gözlerini kırpıştırarak kurnaz kurnaz gülümsedi. Bir şey demedi.
Biz hemen atlarımızı mahmuzladık. Ve bir bağ içinde, bir ceviz ağacı altında,
bir kuyuya saldıkları
karpuzları serinletip sohbet edenleri nallarımızın tozları arkasında bırakarak
Aydına, Karaburuna,
Börklücenin yanına vardık.


Nazım Hikmet
Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder