Şiir, Sadece: 2014-03-30

5 Nisan 2014 Cumartesi

Yeis

Akşam üstleri geliyor
Tam insanlar işten çıkarken,
Salkım salkım tramvaylardan
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor
Namussuz, akşam üstleri geliyor.

Neremden yakalıyor, bilmiyorum
Ben tam sevmeye hazırlanırken
On altı yaşındaki sevgilimi.
Elini elimle tutmak
Yirmi dört saatte bir
Sıcak bir lâf dinlemek isterken..
Rezil…
Tam o saatlerde geliyor!


Sait Faik

O ve Ben

Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için…
Yaşamak; bütün âdetlerden uzak
Yaşamak…
Hayır değil, değil sıcak;
Dudaklarının hâtırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım,
Sesini işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz.
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz edemem.
Bana su, bana ekmek, bana zehir;
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım,
Sensiz edemem!


Sait Faik

Kalplere

Hiç unutma o kızı
Hiç rastlamadığın
Belki rastlayacağın
Öldükten sonra.

Hiç unutma o kızı
Belki de bekledi
Rastlamayı sana
Ömrü boyunca.

Hiç unutma o kızı
Özleye geldiğin
Unutma hiç onu
Onu seviyorsun.

Hiç unutma o kızı
Yalnız odur çünkü
Aslında sevdiğin
Sevdiğin kızda.


Gunnar Reiss - Andersen
Çeviren: Ata Karatay

4 Nisan 2014 Cuma

O Kalp, O Ateş Nerde?

Ağaçların yeşile, denizin laciverde
Tekrar erdiği vakti, hatırlarsın, şafaktı;
İlkbahar bahçelerde nemli, yaprak yapraktı,
Seninle buluşmuştuk yine her günkü yerde.

Varlığın ellerime bıraktığın ellerde
Yine sesin sıcaktı, hülyalı yüzün aktı,
Bilmiyordun, gelişim artık son olacaktı.
Nerde eski sabahlar, o kalp, o ateş nerde?

O gün veda. teselli, esefle dolu sözler
Söylemek, ‘oyun bitti!’ demek isteğindeydim.
Lâkin seni görünce sustum, başımı eğdim,
Kaçtım.

Bilmem ardımdan nasıl baktı o gözler.
Şimdiyse geliyorum.
Barış, affediver de..
Fakat eski sabahlar. o kalp, o ateş nerde.


Hamit Macit Selekler

Şopen Bitişik Odada

Yine dertli komşum Şopen'den çalıyor
Ve benim bitirmem gerek şu şiiri

Sen bilirsin Tanrım!

Tam güzel bir deyiş yakalamıştım ki
O bin güçlükle gelen kelimeler
Melodiye dönüp uçuverdiler
Ne varsa alıp götürdü musiki

Masam bile titreşimler içinde org gibi!

Kalemim de ayak uydurmuş tempoya gidiyor
Şopen ve ben kardeşler gibiyiz şimdi sarmaş dolaş,
Görülmemiş bir göz kamaştıran gül tomurcuğu
Belirmiş notalardan doğru kağıtlarımda

Ama ne olurdu bir an susabilseydi musiki!

Ey Tanrım, sen ey ulaşılmaz
Sen ey yüce olan yücelerden
Benim de diyeceklerim var çünkü
Benim de
Ölmeden!


Olaf Bull
Çeviren: Ata Karatay

3 Nisan 2014 Perşembe

Kal

Gün soldu, vakit geç, gitme bırak, kal
Omuzlarında şal, başında örtü,
Odamda hülyâlı bir akşam üstü
Gölgeler içinde renk ve dudak kal.

Gidersen sana da kırılacak, kal
-Gönlüm ki, böyle her gidene küstü-
Ve deme ‘buradan bir akşam üstü
‘Giderken ardımda hıçkırarak, kal!’

Madem, günlerimiz, sevgilim, kısa,
Madem. dudakların yandığı lâhza
İçin ruhumuzda bir özleyiş var,

Kal, çizsin hülyâmız mat ufkumuza
Gümüşlü sabahlar, altın akşamlar,
Soluk bir gül ıtrı gibiyken bahar…


Hamit Macit Selekler

Dua

İlk damlasından sonra gözyaşının
Çözülen buzullar gibi
Yavaş yavaş
Acılar diner
Tanrım içerimde donup kalmış
Gözyaşlarımı erit
Ne olur
Geri ver!


Sigbjörn Obstfelder
Çeviren: Ata Karatay

2 Nisan 2014 Çarşamba

Onar Mısra

Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.
Gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam…
Göklerin ateşini kalbime boşaltarak
Benim içimde yaktı sanki gurubu akşam.
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.
Gündüzden, gürültüden ve kainattan ırak,
Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak,
Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,
Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak..

Eriyor fırtınanın hızı pencerelerde,
Soba ılık bir hava dağıtıyor içerde,
Ateşin karşısında yüzün kızıllaşıyor.
Yanan ince dalların hafif çıtırtıları
Bize unutturuyor dışarda yağan karı,
Saadet içimizden bir sel gibi taşıyor.
Ah bu kış geceleri, bu en güzel geceler!
Bir yığın sözden fazla tesir eden heceler:
Canım, kızım, yavrucum, benim bir tane yavrum,
Seni bilsen ne kadar, ne kadar seviyorum.

İnanmak, ah, bir çocuk saffetiyle inanmak…
Gözlerin, sevgilinin, dalınca gözlerine
Bütün muhabbetine ve bütün sözlerine
Nihayetsiz bir huzur hasretiyle inanmak.
Şüpheyi içerinde kırıp ta bir dal gibi,
İnanmak deli gibi, inanmak aptal gibi,
Her yalana kananın illetiyle inanmak..
İnanmak fazilete, şeytana ve ahrete,
Ve mesut olmak için inanmak saadete,
İnanmak, ah, bir çocuk saffetiyle inanmak…


Yaşar Nabi Nayır

Görüyorum

Mavi gökyüzünü görüyorum
Kül rengi bulutları görüyorum
Kızıl güneşi görüyorum

İşte evren
İşte vatanı yıldızların
Su damlacıkları gibi

Yüksek evleri görüyorum
Binlerce pencere görüyorum
Uzaktaki kilisenin kulesini görüyorum

İşte yeryüzü
İşte vatanı insanların
Kül rengi bulutlar toplanıyor, güneş kayboluyor

Güzel giyinmiş adamlar görüyorum
Kendimi yıldızlarda sanıyorum
Yeryüzünde her şey ne kadar garip


Sigbjörn Obstfelder
Çeviren: Muzaffer Uyguner

1 Nisan 2014 Salı

Seni Düşünmek

Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...


Nazım Hikmet

Yitik Ada

Sandalım kayıyor
Şimdi denizde
Yemyeşil kıyılı
O ada'ya doğru.
Tüm gözlerden ırak
Yetişmiş çiçekler
Yabancı yabancı
Bana bakıyorlar.

Oysa kalbimde de
Bir büyülü bahçe
Şu ada'da olan
Çiçeklerle dolu.
Yanyana gelince
Fısıldaşıyorlar
Gülüp söylüyorlar
Çocuklar misali.

Herhalde bir gün
Zaman doğarken
Varlığın burada
Bir ak Şpir'miş
İşte yeniden
Ta eskilerden
Gelen kokular
Rüyalarlayım.

Gözlerim kapalı
Bir uzak anıdan
Başım düşüvermiş
Senin omuzuna
Gece büyümekte
Ada üzerinde
Denizde kükrüyor
NİRVANA, yok oluş


Knut Hamsun
Çeviren: Ata Karatay

31 Mart 2014 Pazartesi

Vera'nın Uykudan Uyanışı

İskemleler ayakta uyuyor
masa da öyle
serilmiş yatıyor sırtüstü kilim
yummuş nakışlarını
ayna uyuyor
pencerelerin sımsıkı kapalı gözleri
uyuyor sarkıtmış boşluğa bacaklarını balkon
karşı damda bacalar uyuyor
kaldırımda akasyalar da öyle
bulut uyuyor
göğsünde yıldızıyla
evin içinde dışında uykuda aydınlık
uyandın gülüm
iskemleler uyandı
köşeden köşeye koşuştular
masa da öyle
doğrulup oturdu kilim
nakışları açıldı katmer katmer
ayna seher vakti gölü gibi uyandı
açtı kocaman mavi gözlerini pencereler
uyandı balkon
toparladı bacaklarını boşluktan
tüttü karşı damda bacalar
kaldırımlar akasyalar ötüştü
bulut uyandı
attı göğsündeki yıldızı odamıza
evin içinde dışında uyandı aydınlık
doldu saçlarına senin
dolandı çıplak beline ak ayaklarına senin


Nazım Hikmet

Yüzük

İlkin
Fırlattım sevgili yüzüğü
Moldavya bozkırında uzaklara.
Tepeler aştım
Bulmak için onu.
Böylece öğrendim koşmayı.

İlkin
Düşürdüm sevgili yüzüğü
Dibine denizin.
Daldım kabaran dalgalara
Onu bulmak için.
Böylece öğrendim yüzmeyi.

İlkin
Savurdum sevgili yüzüğü
Yıldızlara.
Sıçradım ardı sıra
Bulmak için onu.
Böylece öğrendim uçmayı.


Grigore Vieru
Çeviren: Ataol Behramoğlu