Sayfalar

13 Eylül 2014 Cumartesi

Deniz Kasidesi

Deniz kuşatır burada adayı.
Ama ne deniz?
Coşkundur hep.
Evet der önce,
sonra hayır,
sonra hayır yeniden,
ve hayır der.
Evet der
mavide,
püskürtüsünde denizin.
Öfkeyle
hayır der
ve hayır yeniden.
Sakin olamaz deniz.
Kekeler:
benim adım deniz der.

İnandıramazsa kayalıkları
yapıştırır tokatlarını
öpücüklerle çarpar, ıslatır ve yumuşatır.
Yedi yeşil köpeğin
ya da yedi yeşil kaplanın
ya da yedi yeşil denizin
yedi yeşil diliyle,
vurur göğsüne,
heceleyerek adını.

Ey deniz,
budur senin adın.
Ey okyanus yoldaş,
ne zamanını tüket
ne de suyunu.
Öfkeleneceğine
yardım et bize.
Bizler sıska balıkçılarız.
Kıyının aç ve üşümüş adamlarıyız.
Ve sen bize düşmansın.
Öyle hiddetli vurma.
Öyle yüksek sesle bağırma.
Aç yeşil sandıklarını,
gümüş armağanlar koy ellerimize.
Ver bize bugün
gündelik balığımızı.

Gümüş, cam veya aydan yapılsın,
burada her bir evde istenen balıktır.
Zavallılar için doğmuştur balık dünya mutfaklarına.
Dalgalarının altındaki ıslak soğuk aydınlıkta
tutma balıkları ey cimri deniz.
Bırak balıkları ellerimizin yanına.
Bırak balıklarını
ve bir gün bitirmek için dünyasal yoksulluğu
yardım et bize ey okyanus,
ey yeşil ve derin baba.

Bize sonsuz buğdaylarını ve boğanı ver,
metallerini, ıslak görkemini ve dolu yemişlerini ver,
hayatların hasadı için izin ver bize.

Baba deniz, zaten biliyoruz kendine verdiğin adı.
Tüm martılar dağıtır kumlarda adını:
şimdi, iyi davran bize.
Savurma yeleni, korkutma kimseyi.
Kırma güzelim takma dişini göğü ısıracağım diye.

Şanlı tarihini bırak şimdi bir kenara.
Her bir erkek için, her bir çocuk için, her bir kadın için
ver bize gündelik balığımızı.
Küçük ya da büyük
gönlünden ne koparsa artık.

Tüm dünya caddelerinde
tuzlu balık dağıtmak için
seslen.
Yoksullar seni duysun diye
seslen.
Seni duyanlar
belirsin hele maden ağzında:
'Koca deniz balık dağıtır bizlere”
desinler hele.

Ve sonra zamana gülümseyerek
karanlığın altına dönecek onlar.
Ve caddeler ve ormanlar
şeneltilecek gülümseyen insanlarla.
Kuşanacak dünya mavi bir giysiyi.

Ama bir itirazın varsa,
pek niyetli değilsen böyle yapmaya
bekle o zaman bizi.
Düşünüp düzene koyalım
bütün önemli işlerimizi hele.

Alazlı bıçaklarla keseceğiz dalgalarını.
İçine dalacağız senin.
Elektrikli bir atın üstünde
köpüğünde zıplayacağız.
Bağırsakların dibini oyarak çökerteceğiz seni.

Atomik bir iplik tutacak senin belini.
Bahçende çimento ve çelik bitkileri ekeceğiz.
Bağlayacağız ayaklarını ve ellerini.
İnsanlar sana tükürerek yürüyecek
evcilleştirecek senin ruhunu.
Büyük sorunumuzu aşama aşama çözeceğiz.

Seni zorlayacağız deniz.
Dünyayız bizler.
Mucizeler yapmaya zorlayacağız seni.
Kavgamız için, kendimiz için
balık olacak, ekmek olacak ve mucize olacak.


Pablo Neruda

12 Eylül 2014 Cuma

Deniz Kızı İle Sarhoşların Masalı

Bütün herifler içerdeydi
girdiğinde o çırılçıplak
herifler içiyordu, ona tükürmeye
başladılar
daha yeni çıkmıştı nehirden, birşey
anlamıyordu
yolunu yitirmiş bir deniz kızıydı
küfürler aktı parıldayan teninde
açık saçık sözler yağdılar altın
memelerine
ağlamadı çünkü bilmiyordu ağlamayı
çıplaktı çünkü bilmiyordu giysileri
dağladılar gövdesini sigaralar, yanık
mantarlarla
yuvarladılar meyhanede kahkahalar
atarak
konuşmadı çünkü bilmiyordu
konuşmayı
uzak bir aşkın rengindeydi gözleri
kolları ikiz safirlerdi
dudakları titriyordu mercan ışığında
sonunda çekip gitti kapıdan
güçbela girdiği nehirde tertemiz oldu
yağmurda beyaz bir taş gibi pırıl pırıl yine
yüzdü bakmadan arkasına
yüzdü hiçliğe, yüzdü ölüme.


Pablo Neruda

11 Eylül 2014 Perşembe

Deniz Kızlarının Gözyaşlarını

Deniz kızlarının gözyaşlarını
kehribarın barındırdığı doğru mudur?

Kuştan kuşa uçan
bir çiçeğin adı ne olsa gerek?

Asla olmasın daha iyi değil midir geç olmasından?

Ve niçin karar verdi peynir
Fransa’da büyük işler yapmaya?


Pablo Neruda
Sorular Kitabı

10 Eylül 2014 Çarşamba

Deniz ve Yaseminler

Senin küçük elinden filizlendi daha önce
kendi özlerini
coğrafyanın hayretine dağıtan
varlıklar.
Böylelikle dönüştü Camõens
her daim çiçeklenen
bir yasemin dalına.
Soyunu alazlandırdı o ruh
berrak üzümlü
bir asma bahçesi gibi.
Guerra Junquerio’nun boyun eğmez
özgürlükten oluşan gövdesi
düştü dalgalarda,
şarkısında sürüklemişti deniz kendisiyle,
ve diğerleri çoğalttı
gül çalılarından ve salkımlardan ışıltını
sanki senin dar ülkenden
bütün dünya için
tohum eken
büyük eller filizlendi.

Fakat gene de
gömdü zaman seni.
Papaz gibi toz,
yığılmış Coimbra’da,
düşmüş yüzünün
okyanussu portakalına
ve örtmüş belinin ışıltısını.


Pablo Neruda
Üzümler ve Rüzgâr
1954

Denize Düşen Saat

Ne de kasvetli bir ışık var havada
ve ansızın sarılaşan ne çok boyut,
çünkü düşmüyor rüzgâr
ve soluk almıyor yapraklar.

Denizde tutuklu kalmış bir pazardır,
batmış bir gemi gibi bir gün,
pulun saldırdığı bir damla zaman
zalimce kuşanmış o saydam nemde.

Kapalı gözlerimizle ağlarken, koklamak istediğimiz
bir giyside ciddice yığılmış aylar vardır,
ve yeşille dinlenen suyun
basit kör bir işaretinde yıllar vardır, ne parmakların
ne de ışığın tutuklu kılabildiği çağlar vardır,
parçalanmış bir yelpazeden daha pahalı,
mezardan çıkarılmış bir ayaktan daha da sessiz,
balıkların geçip gittiği hüzünlü bir mezarda
o çözünmüş günlerin düğün zamanı vardır.

Düşüyor sonsuzca zamanın yaprakları
gökyüzüne benzeyen uçucu şemsiyeler gibi,
etrafımda büyüyor neredeyse
kimsenin görmediği bir çan gibi,
su altında kalmış bir gül, bir denizanası, uzun
ve çatlamış bir yürek atışı:
fakat bu değil, ancak hissediyor ve yıpranıyor,
sessiz ve kuşsuz şaşkın bir iz,
rayihadan ve zürriyetten bir soluk.

Tarlada yosuna yayılmış ve elektrikli biçimiyle
bir kalçaya çarpan saat,
koşuyor gevşekçe ve yaralanmış o dalgalanıp duran
korkunç suyun altında, içsel bir dalgayla titreyen.


Pablo Neruda
Yeryüzünde İkinci Konaklama

9 Eylül 2014 Salı

Denizin İşçileri

Valparaiso'da davet etti beni
denizin işçileri: ufak tefek ve haşindiler,
ve onların kavrulmuş yüzleri
Pasifik Okyanusu'nun coğrafyası gibiydi: kocaman suların
derininde bir girdaptılar onlar, bir dalganın kası,
fırtınada deniz kanatlarından bir sürüydü onlar.
Onları yoksul küçük tanrılar olarak görmek güzeldi
yarı çıplak, yetersiz beslenmiş; güzeldi
görmek onları kavgada ve hızla yürürken
yandaki okyanusun insanlarıyla,
başka sefil limanların erkekleriyle,
ve güzeldi işitmek onları,
aynı dili konuşuyordu hepsi de, İspanyollar ile Çinliler
Baltimore'de ve Kronstadt'da konuşulan dili.
Ve Enternasyonal'i söylediklerinde ezgiledim içimden:
yüreğimden kopan bir ilahiyi,
'Kardeşler' diye seslenmek istedim onlara,
ama şarkıya dönüşen tek bir şefkat vardı bende
onların şarkısıyla ağzımdan denize ulaşan.
Beni kendilerine eşit saydılar, güç dolu bakışlarıyla
kucakladılar beni,
tek bir sözcük söylemeden baktılar bana ve şarkı söylediler.


Pablo Neruda
América, no invoco tu nombre en vano
Canto General

8 Eylül 2014 Pazartesi

Denizin O Gürleyen Kahkahasında

Denizin o gürleyen kahkahasında
bir tehlike hissetmiyor musun?

Gelinciğin kanayan ipeğinde
bir tehdit görmüyor musun?

Elma ağacının sadece elmanın içinde
ölmek için çiçeklendiğini görmüyor musun?

Unutuşun şişeleriyle birlikte
ağlamıyor musun kahkahayla kuşatıldığında?


Pablo Neruda
Sorular Kitabı