Bir çınar altında geçer her gecem,
Konuşur, dururum orda rüzgârla;
Her akşam sularla uyur düşüncem,
Her gece uyanır yarasalarla.
Eşyayı al kana boyar bir gurup
Ve gece giydirir ölüm rengini,
Hem düşüncemizle ufku doldurup
Hem kalbe boşaltır bütün engini.
Akisler silinir bir bir denizden,
Gece eşya uyur ve rûh uyanır!
Gündüz, uzaklaşan ne varsa bizden,
Göz, şimdi bir adım ilerde sanır...
Güneşten gizlenen inci yıldızlar
Şimdi bir sır gibi çıkar meydana,
Ve yalnız masalda görünen kızlar
Benimle yollarda yürür yanyana.
Ve sen, ey kumralım, güzel kumralım,
Şeklini gizlerken akşamdan bile,
Elâ gözlerinde o sonsuz alım,
İnersin rûh olup gece sahile.
O zaman dalarız birlikte artık:
Karşıki ufuklar bize yaklaşır,
Göze sonsuzluğu serer karanlık,
Ve sükût esrarlı bir mânâ taşır.
Sıcak nefesinle erir kederim,
Erir göğsümdeki o taş yığını,
Ve şafak sökerken duyar, titrerim,
Elinin elimden ayrıldığını.
Konuşur, dururum orda rüzgârla;
Her akşam sularla uyur düşüncem,
Her gece uyanır yarasalarla.
Eşyayı al kana boyar bir gurup
Ve gece giydirir ölüm rengini,
Hem düşüncemizle ufku doldurup
Hem kalbe boşaltır bütün engini.
Akisler silinir bir bir denizden,
Gece eşya uyur ve rûh uyanır!
Gündüz, uzaklaşan ne varsa bizden,
Göz, şimdi bir adım ilerde sanır...
Güneşten gizlenen inci yıldızlar
Şimdi bir sır gibi çıkar meydana,
Ve yalnız masalda görünen kızlar
Benimle yollarda yürür yanyana.
Ve sen, ey kumralım, güzel kumralım,
Şeklini gizlerken akşamdan bile,
Elâ gözlerinde o sonsuz alım,
İnersin rûh olup gece sahile.
O zaman dalarız birlikte artık:
Karşıki ufuklar bize yaklaşır,
Göze sonsuzluğu serer karanlık,
Ve sükût esrarlı bir mânâ taşır.
Sıcak nefesinle erir kederim,
Erir göğsümdeki o taş yığını,
Ve şafak sökerken duyar, titrerim,
Elinin elimden ayrıldığını.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder