Sayfalar

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Oğluma

Biliyorsun ki, oğlum, ortada ne sen varsın,
Ne seni yeryüzüne getirecek bir anne:
Bir gün cihâna gelmen mukadderse, anlarsın,
Bu gelişten gözümü, göynümü yıldıran ne?

Her gün saban başında topladığın kederler
Seni yorgun çıkarır sabahın altısına
Çalışkan ellerine bakanlar kirli derler,
Leke derler alnında güneş karaltısına.

İnce belin bükülmez zamanın dizlerinde,
Öpülen eteklere ayağını silersin.
Yoksulluğun yüzerek sonsuz denizlerinde
Gördüğün her kıt'aya açıktan diş bilersin.

Ayağından çarıklar dökülür parça parça,
Gözyaşların çürütür gömleğinin kolunu.
Bir lokmanın ardında dolaşır haftalarca,
Sürgün gibi gezersin kendi Anadolu'nu!

Fazilet arkadaşın, hakikat yoldaşınla
Seyredersin yabancı bir ufkun baharını,
Bulutları delsen de yükselen dik başınla
Sonunda bir dişiye maledersin varını.

Akşamları bir camın önünde, seni değil,
Elindeki çıkını gözetliyen karındır.
Hakkın önünde eğil, zulmün önünde eğil!
Taçlar bile cihanda eğilen başlarındır...

Derdim, omuzlarına yük olmasın bu varlık,
Derdim, oğlum ne Haktan, ne kuldan bir şey umsun.
Nasip olmaz kimseye bu kadar bahtiyarlık
Ki sen benim doğmamış, doğmayacak oğlumsun!


Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder