Sayfalar

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Mutlu Aşk Yoktur

Bir şeye gerçekten sahip olamaz adam
Ne yüreğine, ne güçsüzlüğe, ne güce
Açtığında kollarını gölgesi dönüşür haç’a
Mutluluk, parçalanır sarmaya çalışınca
Garip ve sancılı bir ayrılıktır yaşam

Mutlu aşk yoktur

Hayatı silahsız insanlara benzer aynı
Hazır edilmişler değişik bir kadere
Sabah niçin erken kalkarlar boş yere
Kalacaklarsa akşam kararsız ve avare
Söyle bunları aşkım ve tut gözyaşlarını

Mutlu aşk yoktur

Güzel aşkım, tatlı aşkım, incinmiş can
İçimde taşırım seni yaralı kuş gibi adeta
O bizi anlamaksızın izleyenler var ya
O söyleyenler sözcüklerimi ardım sıra
Öldü senin parlak gözlerinde daha o an

Mutlu aşk yoktur.

Vakit yok artık hayatı öğrenmeye
Gece, ağlasın yüreklerimiz beraber
En sıradan şarkı nice felaket ister
Nice pişmanlıktır bir ürperiş için değer
Nice hıçkırık gerekir gitarla bir nağmeye

Mutlu aşk yoktur.

Acıtmayan aşk yoktur
Aşk yoktur ki yaralamasın canı
Aşk yoktur ki soldurmasın insanı
Ve hiçbiri büyük değildir sevmenden vatanı
Gözyaşı akıtmayan aşk yoktur

Aşk yoktur mutlu
Bizim aşkımız fakat bu.


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Terkedilen

Gitme canımın içi hayatım benim
Gökyüzü yitiriyor renklerini sensiz
Tarlalar çöl bahçeler çiçeksiz
Gitme

Gitme rüzgârın gittiği yere
Bütün kuşlar uçuyor işte sensiz
Ve bütün geceler ölçüsüz endazesiz
Gitme

Gitme suyun kaybolduğu yere
Hor görerek mutluluğunu camların
Ve yeşil dünyasını ağaçların
Gitme

Sakın gitme kan gibi
Elime sıçrayan yara açan bende
Sevgili gücüm güçsüzlüğüm işte
Gitme

Gitme ateşin kaçtığı yere
Otun gücü azıcık tükendiğinde
Hemen kül olur o gitsin diye
Gitme

Gitme sakın bulutlara
Fırtınalar dostu güzel kartalım benim
Senin cesaretinden ölebilirim
Gitme

Gitme sakın düşmana
Toprağını ve silahlarını alan
Sadece gözyaşlarının belleğine inan
Gitme

Gitme hayınlık olur bu
Bu nutuklar bu törenler bu şarkılar
Ne yaptığınızı bilen insanlar
Gitme

Gitme sana söylenen yere
Büyük lâflar dinleyip bayraklar üzerine
Bu kanayan yaraya dönüştüğünde
Gitme

Gitme sakın o zorbaya
Onun gücünü meydana getirmeye
Ve sevdiklerin için kelepçeler dövmeye
Gitme

Gitme Tüfeğini al
Köpeğini çağır gölgeleri kovala
Avcı, avcı sensin işte çok sayıda
Gitme

Al tüfeğini


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

İşkence Altında Türkü Söyleyenin Baladı

Tekrarlamak gerekseydi
Bu yolu izlerdim tekrar
Bir ses çıkar demirlerden
Söylediği hep yarınlar

Diyorlar ki iki kişi
Gece ona hücresinde
Fısıldamıştı Teslim ol
Hayattan bıkmışsın işte

Yaşayabilirsin yaşayabilirsin
Bizim gibi yaşayabilirsin
Söyle seni kurtaracak sözcüğü
Yaşayabilirsin üstünde dizlerinin

Tekrarlamak gerekseydi
Bu yolu izlerdim tekrar
Demirlerden çıkan seste
Dile geliyor yarınlar

Tek sözcük aralar kapıyı
Açılır ve çıkarsın Tek söz yeter
Malından olur cellat
Açıl susam Acılarına son ver

Bir tek sözcük bir tek yalan
Değiştirmek için yazgını
Düşün düşün düşün düşün
Sabahlar ne kadar tatlı

Tekrarlamak gerekseydi
Bu yolu izlerdim tekrar
Demirlerden çıkan sesi
Duyar yarınki insanlar

Söyledim işte her şeyi
Örnekse Kral Henri'den
Saltanatım için bir at
Paris için dinsel tören

Yapacak şey yok Gitsinler
Kanı üstüne dökülsün
Buydu onun bütün kozu
Bu masum yokolsun ölsün

Tekrarlamak gerekseydi
Bu yolu izler miydi tekrar
Demirlerden yükselen ses
Yarın yapacaklarım var

Ölüyorum ve kalıyor
Fransa aşkım ve reddim
Ey dostlarım ölürsem de
Bileceksiniz bunu niçin

Gelip götürdüler onu
Almanca konuşmaktalar
Teslim olmak ister misin
O ise sessiz tekrarlar

Tekrarlamak gerekseydi
Bu yolu izlerdim tekrar
Her darbede zincirlerle
Türkü söylesin yarınlar

Mermiler altında türküsünü
Söylerken kan içinde doğruldu
İkinci bir ateşle derhal
İşini bitirmek gerekiyordu

Başka bir Fransız türküsü
Takılıvermiş dudaklarına
Marseillaise'i bitirirken
Bütün insanlık adına


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

29 Mayıs 2015 Cuma

Gül Ve Muhabbet Çiçeği

Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan
Hayranıydı o dilberin
Askerlere tutsak olan
Merdivenlere tırmanan
Aşağıda nöbet tutan
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Adının var mı önemi
Bu nur adımlarındaki
Kilisede olsa biri
Ordan kaçsa bir diğeri
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Hem bağlıydı ikisi de
Dudak kol ve kalpleriyle
Diyorlardı o yaşasın
Ve görecektir yaşayan
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Dolu yağdı mı buğdaya
Titizlik gösteren çılgın
Kavgasını kuran çılgın
Ortak savaşın içinde
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Kalenin üst tarafından
Ateş etti bir nöbetçi
Silahıyla iki kere
Sendeliyor bir tanesi
Düşüp ölecek diğeri
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Hapisteler Hangisinin
Daha berbat kereveti
Hangisidir en çok donan
Fare seçer hangisini
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Âsi ne de olsa âsi
İç dökmemiz matem çanı
Ve zalim sabah geldi mi
Ölüme geçer yaşamdan
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Tekrarlayarak adını
Aldatmadıkları kızın
Ve akıyor kızıl kanı
Aynı renk ve parlaklıkta
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Akıyor ve karışıyor
Sevgi duyduğu toprağa
Yeni mevsim geldiğinde
Misket olgunlaşsın diye
Cennete kalpten inanan
Ve ona hiç inanmayan

Biri koşar biri uçar
Bretanya'dan Jura'dan
Ahududu veya erik
Ötecek cırcır böceği
Flüt veya viyolonsel
Yakıp yıkan çifte sevda
Tarlakuşu ve kırlangıç
Gül ve muhabbet çiçeği


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Fransa'm Benim, Selam Sana

Döneceğiniz vakit zira tam sırasıdır dönmenin
İstediğiniz kadar çiçek olacak
Çiçekler olacak renginde geleceğin
Döneceğiniz vakit çiçekler bulunacak

Yerinizi alacaksınız tatlılığı içinde bir ışığın
Çocuklar acı çekmiş ellerinizden öpecekler yine
Ve her şey yosun olacak altında yorgun ayaklarınızın
Bir müzik kalbinize ve bir sessizlik sizi dinlendirsin diye

Bahçelerin soluk alışı tam doğarken gece
Yaz yaprakları çayırların derinliği
Pencereye uğrayan kırlangıç az önce
Der gibi geldi bana selâm sana Marie

Selâm sana hortlaklardan kurtulmuş Fransa'm
Ey barışa kavuşmuş Sulardan kurtarılmış gemi
Türkü söyleyen ülke Beaugency Vendome Orleans
Çanlar çanlar çalın kuşların akşam duasını e mi

Selâm sana kumru gözlü Fransa'm benim
Acılarım feda olsun sevgim feda olsun sana
Fransa'm benim hem eski hem yeni derdim
Serçe dolu göğün ve kahraman dolu toprağınla

Fırtınaları dinen Fransa'm selâm sana
Benim herzamanki Fransa'm coğrafya seni
Bir avuç gibi açar denizin rüzgârına
Uzaklardan gelen kuş güvenlikte duysun diye kendini

Selâm sana Fransa'm göçmen kuşlar orda
Lille'den Roncevaux'ya Brest'dan Mont-Cenis'ye kadar
Kendi yuvasını terketmenin ilk defa
Ne anlama geldiğini öğrenmiş oldular

Sen vatansın güvercine ya da kartala
Cesaret de türkü de kat kat sende var
Selâm sana Fransa'm buğday da çavdar da
Çeşitlilik güneşinde sende olgunlaşırlar

Selâm sana Fransa'm halk orda beceriklidir
Günleri en güzel kılan işlerde
Ve selâmlamak için uzaklardan kente gelinir
Paris kalbim benim üç yıldır kurşuna dizilmiş boş yere

Mutlu ve güçlü sonunda takmışsınız bir eşarp gibi
Bu gökyüzünü hem tanıktır fırtınanın bir daha çıkmayacağına
Özgürlüktür titreten harpların sessizliğini
Tufanın ötesindeki Fransa'm selâm sana


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Kahramanların Anısına Şaşılacak Derecede Benzeyen Bir Orman Üzerine

Hiçbir şey kitaplardaki gibi sona ermez hiçbir zaman
Bir ölüm bir mutluluk söylenmiş her şeyden sonra
Şövalye güzel kızı kurtarmaz hiçbir zaman

Ve son öpücükte tragedya başlar yeniden
Kısadır insan nefesi ve azıcık sallanmış olsa
Pazar'la uykuya dalar bakarsın pazartesi olmuş birden

Yaşam bir yulaftır rüzgârsa geçer ordan
Kararlı bir akorda varmadan hiçbir zaman
Üçüncü uyaklar gibi tarihin orda devamından

Artık geride kalan günlerin geri gelmeyen aşkı
Her şey bahanedir elbet garip dedikoducuya
Güzel bir havadan söz etmek için yağmur yağdı mı

Ya da ayrıldıkları vakit sonunda sevgililer
Geçirmek için yüzüğü başkalarının parmağına
Bir an bile durmasın gerçekleşmeyecek düşler

İşaretlerin alfabesini o iletir sadece
Gizli bir cümleyi geleceğe yazdırarak
Kızkuşlarının bilmeden kanat çırpışı gibi gökyüzünde

Sokaktan geçen biri ve onu durduran bir başkası
Alışılmış bir tavırla törelere uyarak
Selâm verir gösterir sigarasını

Ve sonra aldığı ateşle uzaklaşır
Ne haberleri var birbirinden Bir nefes bir kıvılcım
İnsan değişir ama ateş de incelik de hep aynı kalır

Efsaneyle dolu gece benek benek yıldızlar
Ezgiydi söylediği birazdan fısıldayacak size
Füg onu tekrarlar borudan viyolonsele kadar

Ve eski bir ormana benzer doğrusu
Bu basit yeşillikler nakısı
Orda uyur tekboynuz ve saka kuşu

Artık ne bir kıpırtı o eski şenlikleri andıran
Ne cinlerin dans ettiği o ay'lı gölet
Ne de bu gün bir yarar var gazete okumaktan

Orda eser yok artık Fransız gizlerinden
Peri kaçmış galiba bir çeşmenin dibine
Ve çiçek solmuş düşerek korsesinden

Artık yünlü kumaşlar var kadife ayarında
Artık başkaları mest menekşe şarabından
Bizim düşlerimizse karantina altında

Fakat güzel bir geçmiş günümüzde de var
Mezarların ortasında sürer hanımeli
Ve ot akşamleyin ateş böceklerini hatırlar

Belleğim notasız bir şarkı gibidir
Şövalyeleriyle dönen bir atlı karınca
Ve öğüttüğü nakarat Arthur devrinden gelir

Zamanın taçyaprağı düşer çalılıklara
Ordan boynuzlarını birdenbire gösteren
Sezar'ın kolyesiyle süslediği geyik çıkar ortaya

Ermin'dir orda gezen pınarın çağladığı yerde
Durup kulak kabartır fısıltılarına ecelerin
İri gözleriyle heyecan veren devlerin dizi dibinde

Yeşil meşeler anıları büyülü dilberlerin
Broceliande şakrak kuşların ünlü barınağı
Yazın gölgesinden de güzel orman bu sensin

Nerede olduğunu bilmem Arnaud de Mareuil dendiğinde
İnsana yolunu şaşırtan imgesel çalılığın
Ve ışık kızıldır sincabın sıçradığı yerde

Sarışın ve esmer Broceliande kollarımız arasında
Mavi Broceliande ki orda ışır keltçe adın
Ve sihirbazlar abrakadabra'larını çizer orda

Broceliande aç dallarını ve karanlığının
Boz mührünü işte koyun postlarıyla geliyorlar
Dua etmek için sular aksın diye

Her yıl Bellenton çeşmesinde


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

28 Mayıs 2015 Perşembe

Les Lilas et Les Roses

O mois des floraisons mois des métamorphoses
Mai qui fut sans nuage et Juin poignardé
Je n’oublierai jamais les lilas ni les roses
Ni ceux que le printemps dans les plis a gardés

Je n’oublierai jamais l’illusion tragique
Le cortège les cris la foule et le soleil
Les chars chargés d’amour les dons de la Belgique
L’air qui tremble et la route à ce bourdon d’abeilles
Le triomphe imprudent qui prime la querelle
Le sang que préfigure en carmin le baiser
Et ceux qui vont mourir debout dans les tourelles
Entourés de lilas par un peuple grisé

Je n’oublierai jamais les jardins de la France
Semblables aux missels des siècles disparus
Ni le trouble des soirs l’énigme du silence
Les roses tout le long du chemin parcouru
Le démenti des fleurs au vent de la panique
Aux soldats qui passaient sur l’aile de la peur
Aux vélos délirants aux canons ironiques
Au pitoyable accoutrement des faux campeurs

Mais je ne sais pourquoi ce tourbillon d’images
Me ramène toujours au même point d’arrêt
A Sainte-Marthe Un général De noirs ramages
Une villa normande au bord de la forêt
Tout se tait L’ennemi dans l’ombre se repose
On nous a dit ce soir que Paris s’est rendu
Je n’oublierai jamais les lilas ni les roses
Et ni les deux amours que nous avons perdus

Bouquets du premier jour lilas lilas des Flandres
Douceur de l’ombre dont la mort farde les joues
Et vous bouquets de la retraite roses tendres
Couleur de l’incendie au loin roses d’Anjou


Louis Aragon
Le Crève-coeur
1941

C

Geçtim C köprülerinden
Her şey orada başladı birden

Bir şarkı o eski günlerden
Söz eder yaralı şövalyeden

Yolun üstündeki bir gülden
Açık bir kadın gömleğinden

Şatosundan çılgın bir dük'ün
Kuğuların yüzdüğü hendeklerden

Sonsuza dek nişanlı bir kızın
Dans etmeye geldiği çimenlikten

Ve buzlu bir süt gibi içtim
Yalancı şöhretlerin uzun şiirinden

Loire nehridir devrilmiş arabalarla
Düşüncelerimi alıp götüren

Ve kapsülü çıkarılmış silahları
Ve gözyaşlarını iyi silinmeyen

Fransa'm benim ey kimsesizim
Geçtim C köprülerinden


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Yalnız Adam

Yalnız adam bir merdiven
Bir yere götürmez insanları
Ve sarayların bütün kapıları
Farksızdır ona bir zulümden

Yalnız adamın eğiktir kolları
Nefesi çizgi çizgi gözü bir tane
Yastığı başka yerde
Uykusu sokak kadını

Yalnız adamın parmakları rüzgâr
Kül olur ona ne verilirse
Hiçbir şey alamaz hattâ zevk bile
Tozdan başka onu bulsa da tekrar

Yüzü yok yalnız adamın
O ancak yağmur için pencere
Ve gördüğün ağlayışlar onun üstünde
Âdeta parçası manzaranın

O kayıp bir mektuptur ancak
Yanlış adres mi vardı yoksa üzerinde
Sevgiler diyordu ama kime
Hangi eller onu yırtmış olacak


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Kalbim

Kalbim senin sesinde çırpınıyordu bir yelken gibi
Sen olan bir akşamdı kapılar örtüldüğünde
Ve bir giysinin dinlenişi gibi sandalye üzerinde
Görülen şeylerin bütün çıplak ve uzun geçmişi

Akşamdı bütün varolmamış akşamları andıran
Dünya kendiliğinden hatırladığında hemen her şeyi
Gazete okumak için vakit çok geç değil mi
Ancak kendi nabzının atışını duyuyor insan

Bir bahçenin hıçkırığı kanıyor bir yerlerde
Belki de bir tedirginlik köpeğiydi bu
Kulak uzun uzun inceler suskunluğu
Dinlerim dirseğime dayanarak ve birdenbire

Düş görmektesin işte


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Yarım Kalmış Şiir

Yalnız kuş bile susmadı
Soykırımın ortasında
Şarkı söylemiş savaşmış olacağız
Sevgilim güzelim nerelerdesin
Hayvan ve testi hamalları
İşte geliyorlar tatlı ve dikkafalı
Yeşilliklerle dolu Mayıs tarlaları
Tıpkı kilisedeymiş gibi azizlerin
Hayvan taşıyıcı hacıların yontuları
Baştanbaşa erdemlerle boyalı

Gelecek renklerin mevsimi
Henüz gücü yok gün ağarırken
Solgun yaralı tan'ın birleştirdiği
Hangi düş gökte geçer üstünden
Bitmek istemeyen gecenin
Eskisi gibi titremektesin yine
Ayrı düşmüş kalplerimiz düzgün gidiyor işte
Bir bahar bahara benzer
Sensizlik bu sadece, bir anı
Raharımız birliktelikten geçer

Zayıf düşmüş şaşkın güneş
Satılık bir otel kadar kederli
Yanmak istemeyen bir ateş sanki
Sanki geri verilmeyen bir öpücük
Bu sabah kapalı perdeler
İşte yine Flandres'ın sisi
Baharımız bekletecek bizi
Gökyüzünü anlamak kolay
Biz ayrı düştüğümüz zaman
Havanın tatlı olması gerekir mi

Mutluluk nedir Ürperiş olarak
Sadece zehirdi içtikleri
Verona'daki sevgililerin
Fakat sana bu maviyle dolu kadeh
Bu garip ses titreşimi benim şarkım
Tankların ve silahların arasından
Yükseliyor Yeteri kadar saftır
Üzerinden geçmek için duvarların
Ve tanıdığımız insanların
Ey sevgilim ey içimde kanayan yara


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur
10 mayıs 1940, sabah erken

Yitik Şarkılar II

Ölmek hoştur orda
Tatlı süresi aşkın
Erdi sona

Acı çektik
Yeter sen ne dersin
Kışın otlar üzerinde
Birlikteliği ikimizin

Onca yıl sonra
İçinde gözlerimin
Tüm güzelliği
Solmuş güllerin

Bir büyük kara güneş
Yanıyor önümüzde
O garip anılar
Geçmişte kalan işte

İki varlık yapıyor
Sabahların göğüne
Rengi uçmuş bir resim
Derin gökler üstüne

Sadece bir omuz
Bu aydınlık saatte
Dallardan söğüt
Yaprakları düşmekte

Yumuşak bir adım
Köşesinde sokağın
Kolunda bir bulut
Yitik rüzgârın

Biraz fazlası düş'ün
Mırıldanmanın azı
Gölge ve duvarın
Efsanesi yalanı

Ne olabilirdi insan
İzlenmiş başkalarınca
Sonra geriye kalan
Yaşamım ve yaşamınsa

Hele bir sabah olsun
Bizim yokluğumuzla
Ve yarınlar düşlesin
Anlam vermeyi ona


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur
1957

26 Mayıs 2015 Salı

Yitik Şarkılar I

Bir yavru köpeğin koşmasını
Kuşların gökyüzüne imzalar atmasını
Rüzgârın mavi çamaşırhaneyi sarsmasını
Çocukların gün boyu oynadığını görmek

Akşamın serinliğini duymak
İşitmek gıcırtısını bir kapının
Gölgede leylakları koklamak
Dolaşmak sokaklarında ilkbaharın
Yavaş yavaş zamanı öldürmek
Çıplak bir kol izlemek ışıkta
Girmek çıkmak uyumak sevmek
Avare dolaşmak ağaçların altında
İsmi konmamış binbir tatlı şey
Farkedilmekten çok yapılagelen
Binbir çeşit ayrıntı insancıl olmak için
Yarısı düşten ve yarısı sevinçten
Hiç ten de daha az bir hiç oysa hayat
Yine de güçlü işte kıvransa mutluluktan
Ve şarkılar takılır dilinizin ucuna
Şarkı söylediğine şaşar insan
Hiç'ten de daha az bir hiç Nefes alınır sade
Bu bir nefes bir gölge yoksa bir haz mıdır
Yürüyebilirim oturabilirim
Serindir taş else ılıktır
Ekmek su ve meyvelerin rengi
Öyle güzel şeyler var ki el değdirilen
Oradadır halka halka dumanlar
Geçen ve uzaklarda çığlık atan bir tren
Her şey nekadar da tatlı ve dingin
Barış sonsuz ve kesintisiz olduğu zaman
Neden söz ediyor bu geçen insanlar
Evlerine dönmeleri bekleniyor bu akşam
Hiç kuşkusuz çatlaklar oluşturuyor
Bu cam parçasının görünüşünü
Ama şarap topraktan alır
Kokusunu değil de ölülerin düşünü
Sarhoş olmak isteyen varsa olsun
Bu kötülükten ve zehirden
Ama senin yüzündeki güneş
Daha da güçlüdür yarattığı gölgeden
Hava kadar saf olan bu mutlulukta
Ne diye arayayım kafiyeleri
Bir tek gülücük anlatmaya yeter
İnsan olmanın müziğini


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur
1956

Dünkerk Gecesi

Ayaklarımızın altında yıpranmış bir kumaştı Fransa
Nedense karşı çıktı ağıraksak adımlarımıza

Öyle bir denizde ki yosunlarla karışmış ölüler
Piskopos başlıkları gibi batırılmış gemiler

Geçici karakol göğün ve suyun kıyısında yüz mil ötede
Malo kumsalı uzanır gider gökyüzünde

O atların çürüdüğü gecede yükselmektedir
Göçmen hayvanların tepinmesi gibidir

Geçit kaldırır çizgili kollarıyla ellerini
Yeniden buluruz içimizde eksik kalplerimizi

Jean-sans-terre'in yüreğinde atan yüzbin sevda
Hep yüzbin kez susacak mı acaba

Ey aziz Sebastian'lar yaşam ok attığında
Ne çok benzersiniz bana ne çok benzersiniz bana

Elbetteki beni dinleyecekler
Kalbi yerine hep yarasını seçenler

Ama ben söylediğim bu aşkı duyuracağım haykırarak
Geceleyin yangın çiçekleri daha iyi görünüyor bak

Bağıracağım bağıracağım yanıp tutuşan kentte
Damlardaki uyurgezerlerin dengesini altüst edercesine

Aşkımı bağırarak duyuracağım sabah erken
Bıleycinin Bileyci Bileyci diye bağırması geçip giderken.

Bağıracağım bağıracağım Sevdiğim gözler nerde
Siniz Tarla kuşum martım benim nerelerde

Bağıracağım bağıracağım toplardan daha yüksek bir sesle
Yaralılardan ve sarhoşlardan yüksek hem de

Bağıracağım bağıracağım senin dudağındır bardaklar
Benim o uzun aşkı içtiğim kırmızı şarap kadar

Kollarının sarmaşığı beni bu dünyaya bağlar
Ölemem ben Ölenler unuturlar

Gemiye binenlerin hatırlarım gözlerini
Dünkerk'te kim unutabilir ki sevdiğini

Atılan toplar yüzünden uyuyamam ben
Kim unutabilir alkolü o baş döndüren

İnsan boyu çukur kazdı her asker
Ve sanki mezarların gölgesini denemekteler

Taştan yüzler Delilerin hali tavrı
Hep bir önseziye benzer uykuları

Kumlar âşinâ değil bahar kokularına
İşte ölüyor Mayıs Kuzey'in kumullarında


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Gözyaşları Birbirine Benzer

Külrengi gökte fayans melekler
Külrengi gökte o boğuk hıçkırıklar
Hatırlamaktayım Mainz günlerini
Kara Ren'de ağlıyordu peri-kızlar

Daracık sokaklarda tek bıçak darbesiyle
Öldürülmüş bir asker buluyorlardı bazen
Bazen de bu zalim acımasız barışı
Yamaçlardaki taze beyaz şaraba rağmen

İçtim kirazların o saydam alkolünü
Alçak sesle edilen o yeminleri içtim
Ne kadar da güzeldi saraylar kiliseler
Yirmi yaşındaydım Anlamıyordum niçin

Ne biliyordum ki yenilgi konusunda
Yasak bir aşk olunca sana kendi ülken
Ve sesi gerekince sahte-peygamberlerin
Kaybedilmiş umudu bulmak için yeniden

Hatırlıyorum beni saran o şarkıları
O işaretleri tebeşirle çizilen
Sabahleyin duvarlarda bulduğumuz
Gizleri bir türlü çözülemeyen

Kim söyleyebilir bellek nerede başlar
Kim diyebilir nerde biter şimdiki zaman
Geçmiş zaman romans'la nerde buluşacak
Mutluluk nerde farksız sararmış bir kâğıttan

Düşlerinde sürüklenen çocuklar gibi
Rahatsız eder mavi bakışları yenilenlerin
Ve erlerin ayak sesleridir nöbet değişiminde
Sessizliğini bozan Ren bölgesinin


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Mayıs Gecesi

Hayaletler geçmiyordu geçtiğim yoldan
Ama tarlalardaki sis nefeslerinin izi
Ovada gecelerin yaşandı en hafifi
La Bassee surlarını terkettiğimiz zaman

Bir çiftlik ateşi var bu çölün tam dibinde
Hendeklerdeki otlar sessizliğe yatıyor
Bir havacı duasını edip de fırlatıyor
Bir füzeyi Ablain Saint-Nazaire'in üzerine

Hayaletler izlerini alt üst ederler şaşkın
Yüz kere tekrarlanan adımlar yorar aklı
Ufukta yükseliyor bak korku sorguçları
Evleri üzerinde tank kurbanı Arras'ın

İki dünya savaşının iç içe geçişini
Sizi görüyorum işte mezarlık ve işte tepe
Öksüz geceye burda eklenmektedir gece
Ve eski gölgelere bugünün gölgeleri

Bizimdi taçsız otta en güzeli düşlerin
Toprak ve bir çukur tarih isim burda yatan yazılmayan
Tekrar doğmak mı gerek mit'lerinize her an
Zırıltısı yok artık turist rehberlerinin

Ey Vımy'nin mavi hayaletleri yirmi yıl sonra
Yarı ölü Ben bir pervane gibi dikilitaş çevresinde
Şafak yoluyum ve korkusuzca gidiyorum dolandığınız yere
İyi uyumayanlar henüz iyi gömülmemiş toprağa

Anıların panoraması Acı çektik enikonu
Ah bitti İstirahat Hanginiz Hayır dedi topun
Tekrar gürleyişine Gerçek çile yolunun
Beyaz haçlı yeşil halılı Trianon'u

Titrerken ne çok benzer yaşayanlarla ölüler
Yaşayanlar ölülerdir yataklarında uyuyan
Yaşayanlar çıkarılmış bu gece mezarından
Ve uyanan ölüler titrer onlara benzer

Gece oldu mu hiç böyle kusursuz gece
Musset nereye gitti ilham perin korkuların
Havaya yayılıyor kokusu salkımların
Bindokuzyüzkırkdayız ve Mayıs gecesinde


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur

Elsa Sevdası VII - Sürekli Randevu

Daha büyük bir rüzgâra karşı yazıyorum ve kızmasınlar
Sadece şişirilmiş yelken olanlar
Bu rüzgâr daha güçlü eser ve daha kırmızıdır kor

Tarih ve aşkım hep aynı adımlarla yol alıyor
Daha büyük bir rüzgâra karşı yazıyorum hem ne gerek bana
Okumayanlardan buğdayların kumrallığında

Geleceğin ekmeğini ve bana ne gülenlerden benim için her kapı
Senin geçitin olsun ve her-gök senin gözlerin
Giden bir tramvay hep bir şeyler götürür senden

Daha büyük bir rüzgâra karşı bulutlu bir havada
İstediğim gibi yazıyorum hem ne yapılabilir sağırlara
Kötü bir oyunda hile gibiyse şarkı söylemek onlar için

Hiçbir aşk yok bizim aşkımız gibi olsun
Bana yol göstermekte adımlarının izi
Güneş değil sensin ısıtan beni

Ellerinin renginden anlıyorum güneşi
Aşksız güneş rastlantısal bir ömür
Aşksız güneş bu yarın'sız bir dün'dür

Ayrılıklar varsa çekip giden hep sensin
Hep bizim aşkımız var ağlayan her bir gözde
Hep bizim aşkımızdır yolu şaşırılmış sokak

Bu bizim aşkımızdır yol kapanınca sensin
Sensin sızlayan yürek hareket edince tren
Sensin tek eldivene eş olacak eldiven

İnsanı solduran her bir düşünce sensin
Uzun uzun sallanan mendiller de sen
Sensin gemilerin güvertesinde giden

Susan hıçkırıklar sen agucuklar sen
Ve akşam eşikteki sessiz itiraflar sen
Ağızdan kaçan fısıltı Uykuda söylenen sözler

Yakalanmış bir gülücük uçuşan perde
Bir okul avlusunda uzaktan yankılanışı seslerin
Bir iki üç diye sayan çocuklar ebe sırası kimde

Geceleyin damlar üzerinde güvercinlerin sesi
Hapishanelerin iniltisi dalgıçların incisi
Şarkı söyleten ve susturan her şey sensin

Ve söylediğim şarkı da sen o büyük rüzgâr İLE


Louis Aragon
Elsa Sevdası
Mutlu Aşk Yoktur
1947

Elsa Sevdası VI - Boğulanlar

Kalbimin şekli kentin şekline benzer
Orda yönü belirsiz bir rüzgâr eser
Ey adaların okşadığı sularda boğulanlar
İniyordunuz bilinmeyen uzun bir düş boyunca
O vaadedilmiş dinginliğine doğru uzak Aliscan'ların
Kahramanlar uyur orda ölülerin kendi hanları vardır
Oraya bir akşam varılır varılır da ne zaman
Yolunuzu şaşırtır çeşit çeşit öyküleriniz
Yıldızlı göğe doğru gözleri körmüşcesine
Köprünün altından geçiyorsunuz başlar arkaya kaykılmış
Nehrin dokunduğu beyaz sarayları görmeden
Madem ki Arles kenti sizi bekliyor gidin geç bile kaldınız
İsimsiz taşlar altında başka bir yerde ağlarsınız
Burda ancak bir gitar ezgisidir bütün bir gece
Ordaysa aşkım sınırsız bir Avignon görünümünde


Louis Aragon
Elsa Sevdası
Mutlu Aşk Yoktur