Sayfalar

14 Kasım 2015 Cumartesi

Nerdeyse Tüm Evreni Alırsın Yatağına

Nerdeyse tüm evreni alırsın yatağına,
Ahlaksız kadın! Usanç zalimlik katar sana.
Dişlerin bu acayip oyuna uysun diye,
Her gün bir yürek ister yem gibi çiğnemeye.
Gözlerin, bayramlarda aydınlatılmış dükkân,
Porsuk dalları gibi alev alıp tutuşan,
Yapmacık güç kullanır hiç saygı duymaksızın,
Farkına varmaz kendi güzellik yasasının.

Kör ve sağır makine, gaddar, vahşi mi vahşi!
İnsanlığın kanını içen şifa aleti,
Nasıl utanmadın ve solduğunu görmedin
Aynalara bakıp da şendeki albeninin?
Bu büyük kötülüğün ustası geçinirken
Döndürmedi mi seni hiçbir zaman dehşetten,
Tasarımıyla büyük, doğa orada seni
Kullanmadı mı, kadın, ey günahlar ecesi,
- Seni, bayağı hayvan, - deha yoğursun diye?

Ey hayâsız büyüklük! Ey en büyük pespaye!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Gececil Gök Kubbeye Sanki Taparcasına

Gececil gök kubbeye sanki taparcasına,
Taparım, büyük suskun, ey hüzün kabı, sana,
Ne çok severim seni, kaçıp durdukça benden,
Gecelerimin süsü, göründüğün için sen
Kollarımı sınırsız mavilikten ayıran
O yerleri alayla biriktirdiğin zaman.

Hücum eder, tırmanır, atılırım ileri,
Kadavraya üşüşen bir kurt sürüsü gibi,
Ve taparım, ey zalim, dizginsiz hayvan sana!
Seni güzel gösteren o soğukluğuna da!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Uzak İklimlerin Kokusu

Sıcak bir güz akşamı, gözümü kapayarak,
Ne vakit o ateşli göğsünü koklasam ben,
Mutlu kıyılar geçer gözlerimin önünden
Tekdüze bir güneşle göz alıcı ve parlak;

Doğa’nın bahşettiği görülmemiş ağaçlar
Ve tatlı meyvelerle bu bir uyuşuk ada;
İnce, güçlü kuvvetli erkekler var orada,
Temiz kalpliliğiyle şaşırtıcı kadınlar.

Kokunu izleyerek hoş iklimlere doğru,
Bir liman görür gözüm yelken ve direk dolu
Denizin dalgasıyla nicedir yorgun argın,

Havada yayılarak doluyorken burnuma,
Kokusu yeşil demirhindi ağaçlarının,
Karışır ruhumdaki denizci şarkısına.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

13 Kasım 2015 Cuma

Mücevherler

Soyunmuştu tatlı yâr, gönlüme kulak verip
Bir mücevherleriyle kalmıştı, şıkırdayan,
Bu süs vermişti ona Faslı cariyelerin
Egemen havasını mutlu günlerde kalan.

Ne vakit bu ışıklı taş ve maden dünyası,
Raks ederek alaycı keskin bir ses çıkarsa
Zevkten baygın düşerim ve korkunç severim ben
Işığa ses karışan ne kadar eşya varsa.

Yatıvermişti işte, okşatarak kendini,
Hazla gülümsüyordu bir divan üzerinden
Tatlı derin aşkıma, tıpkı bir deniz gibi
Kayalara çarparak ona doğru yükselen.

Gözünü bana dikmiş, sanki uysal bir kaplan,
Değişik tavırlarla, dalmış gibi bir düşe,
Ve şehvetle birleşen o temiz yüreklilik
Bir büyü katıyordu her yeni görünüşe.

Ve koluyla bacağı, ve kalçasıyla beli,
Yağ gibi kaygandı ya, kuğu gibi dalgalı,
Geçiyordu güngörmüş gözlerimin önünden;
Karnı ve göğüsleri, benim bağımın malı.

Hepsi ilerliyordu Şeytanca sırnaşarak,
Kaçırmak için belki gönlümdeki huzuru,
Sürüp çıkarmak için o billur kayalıktan,
Sessiz ve yapayalnız üstünde oturduğu.

Yepyeni bir çizimle bütünleşmişti gördüm
Antiope’un kalçası bir oğlan gövdesinde,
Onun ince beliydi karnını belirleyen
Sürme ne kadar güzel bu vahşi esmer tende!

- Ve lamba tükenmeye boyun eğdiği vakit,
Odayı kaplıyordu bir ocağın alevi,
Ki onun ateş kusan her nefes alışında,
Kana bulanıyordu amber renkli bu deri!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

İdeal

Bir daha olmayacak o süsten güzellikler,
Kepaze bir yüzyılın çürümüş ürünleri,
Aktör pabuçlu ayak ve kastanyetli eller,
Hoş tutamaz benimki gibi bir başka kalbi.

Gavarni’ye bıraktım, kansızlık şairine,
Hastane güzelliği şakıyan kuş sesini,
Bulacak bir gücüm yok solgun güller içinde
Kızıl idealime uygun düşen çiçeği.

Uçurum gibi derin bu kalbe gerekli, siz,
Cinayete kadir ruh, leydi Macbeth, sizsiniz,
Aiskhylos’un rüzgârlar ülkesindeki düşü;

Ya Michelangelo’nun kızı, sen, büyük Gece,
Baş eğerek sunarsın acayip bir şekilde
Titan’ların ağzına o alışkın göğsünü!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Don Juan Cehennem'de

Bir yeraltı suyuna indiğinde Don Juan,
Orda Kharon’a birkaç metelik verdiğinde,
Karamsar dilenci, Antisthenes gibi yaman,
Kin dolu elleriyle yapıştı küreklere.

Açık giysili ve sarkık memeli kadınlar
Kıvranıp duruyordu kara bir gök altında,
Ve, sanki adanmış bir koskocaman sürü var,
Böğürüp sürükleniyordu onun ardında.

Sganarelle istiyordu hizmetçi aylığını,
Öte yandan Don Luis titrek parmağı ile
Apak alnını tiye alan cesur oğlanı
Gösteriyordu kıyı boyunca ölülere.

Namuslu, sıska Elvire, gam çekip ürpererek,
O kalleş kocasının yanında, bayıldığı,
Bir hakti sanki en hoş öpücüğü beklemek,
Ki orda ilk yeminin huzuru ışıldardı.

Zırhı içinde dimdik, iri, taştan bir insan,
Dümende duruyordu, keserek kara suyu;
Kılıcına eğilmiş, soğukkanlı kahraman,
Kimseye aldırmadan izliyordu rotayı.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

12 Kasım 2015 Perşembe

Çingeneler Yolculukta

Gün yola çıktı yine, gözbebeği ateşten
Kâhinler aşireti, yavruları sırtında
Ve sunarak onlara arzu duyduklarında
Sarkık memelerinin hâzinesini her an.

Erkekler yürüyorlar, onların doluştuğu
Arabalar boyunca, parlak silahları var,
Ağırlaşmış gözlerle göğü seyrediyorlar,
Var olmayan düşlerin gamlı kuruntusu bu.

Kum yuvası içinden görüp geçişlerini,
Cırcırböceği birden yükseltiyor sesini;
Çoğaltıyor yeşili, böylece dost Kybele,

Kayadan su sızdırıp çölü çiçek yaparak
Bu yolcular önünde, bir kapı açılmış bak
Gelecek zulmetlerin tanıdık ülkesine.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Kahpe İlham Perisi

Ey benim ilham perim, tutkunu sarayların,
Ocak’ta kuzey yeli esince, olacak mı,
Çilesini çekerken o karlı akşamların,
Sende ısıtacak köz, morarmış ayağını?

Canlandıracak mısın mermer omuzlarını
Pancuru delip geçen gece aydınlığında?
Ve devşirecek misin göklerin altınını,
Sarayındaymış gibi parasız kaldığında?

Her akşam ekmeğini kazanmak istiyorsan,
Koro çocuğu gibi, buhurdanla boğuşman
Ve dualar okuman gerek, inanmasan da,

Ya da, aç cambaz gibi, göstermen hünerini
Ve gizli gözyaşınla ıslak gülümsemeni,
Neşelensinler diye bayağı insanlara.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Hasta İlham Perisi

Zavallı perim, yazık! Sabah sabah neyin var?
Gecenin düşleriyle dolmuş çukur gözlerin,
Görüyorum yüzüne yansımış çılgınlıklar,
İzi var suskunluğun, soğukluk ve dehşetin.

Yeşil dişi şeytan ve pembe cin kül kabından
Üstüne serptiler mi bir aşkı ve korkuyu.
Zorba ve iflah olmaz eliyle, karabasan,
Söyle seni düşsel bir bataklıkta boğdu mu?

Dilerim, göğsün sağlık dolu kokular saçan
Güçlü düşüncelere kucak açsın her zaman,
Ve Hıristiyan kanın yayılsın dalga dalga

O eskil hecelerin sesleri gibi, orda
Art arda hüküm sürer şarkıların babası
Phoebus ile büyük Pan, hasatların tanrısı.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

11 Kasım 2015 Çarşamba

Hoşlanırım O Çıplak Çağların Anısından

Hoşlanırım o çıplak çağların anısından,
Ki Phoibos zevk alırdı heykel yaldızlamaktan.
Tadını çıkarırdı hem erkek hem de kadın
O çağda yalansız ve kaygısız bir hayatın,
Sevdalı gök okşarken onların sırtlarını
Deneyip dururlardı soylu aygıtlarını.
Yoktu ağırca bir yük çocuklarından yana
Bereket tanrıçası Kybele’nin sırtında,
Ne var ki, bu dişi kurt, şefkatle dolu kalbi,
Esmer memeleriyle emzirirdi evreni.
Gurur duyardı zarif, güzel ve güçlü erkek
Güzellerin kralı olmakla övünerek;
Sövgüden uzak kalmış ve pürüzsüz meyveler
Ki gergin ten ısırıp yemeye davet eder!

Günümüzün Şairi, bu yüce güzelliği
Kavramak isteyince, gösterir kendisini
Kadının ve erkeğin çıplaklığıyla o yer,
Kararıp üşür ruhu, bir karanlığa düşer
Bu dehşet saçan kara tablo önünde naçar.
Ey giysileri için ağlaşan canavarlar!
Gülünesi kütükler! örtülesi gövdeler!
Eğri-büğrü vücutlar, zayıf-şişko pelteler,
Ki amansız ve dingin Menfaat tanrısının
Tunç beziyle sardığı kundaklar, yığın yığın!
Ve siz, kadınlar, yazık! Solgun mum gibisiniz;
Sefahat yiyip içen, ey kızoğlankızlar, siz,
Taşıyarak anadan miras bir çirkefi ve
Doğurganlığın bütün çirkinliğini, bir de!

Gerçekte biz bu çağın bozulmuş kavimleri,
Borçluyuz eskilere meçhul güzellikleri:
Kalp yarası yüzünden kemirilmiş suratlar
Ve söylendiği gibi acı güzellik bunlar;
Fakat bu icatları gecikmiş perilerin
Engel olamayacak o hasta nesillerin
Gençliğe karşı derin saygı göstermesine,
- Sade tavırlı, kutsal, hoş alınlı gençliğe,
Ve bir akarsu kadar aydınlık, duru göze,
Kaygısızca saçarak her şeyin üzerine,
Bütün kuşlar, çiçekler, göğün mavisi gibi,
Koku ve sıcaklığı ile türkülerini!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Yükseliş

Gölcüklerin üstünde, vadilerin üstünde,
Dağların, ormanların, bulutların, denizin,
Ötesinde güneşin, ötesinde göklerin,
Yıldız kürelerinin sınırı ötesinde,

Düşüncem, kımıldayıp durursun her an böyle,
Usta yüzücü gibi, suda kendinden geçen,
Şensin sınırsızlığın sınırlarında uçan
Sevinerek, tarifsiz bir erkek şehvetiyle.

Uç ve kaç çok uzağa, ötesine leşlerin;
Göğün üst katlarında, git arındır kendini,
Yudumla, tertemiz bir tanrısal içki gibi,
O arı ateşini duru mesafelerin.

Her ağırlığı sisli bir varlığa yük olur,
Sıkıntılar ve büyük kederler arkasında
Ne mutludur o kimse, güç bulup kanadında
Arı duru göklere doğru hemen atılır.

O kimse ki her fikri, tarlakuşları gibi,
Erkenden göğe doğru özgürce havalanır,
Yere tepeden bakar ve zahmetsizce tanır
Bütün çiçeklerin ve dilsizlerin dilini!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

Güneş

Çoğu sarkık pancurlu harap evleri ile
Sefahat barındıran eski bir mahallede,
Zâlim güneşin kente, damlara, tarlalara,
Ok gibi ışınları vururken buğdaylara,
Bir tek ben düşsel kılıç talimi için varım,
Her köşede bir uyak rastlantısı koklarım,
Kaldırımdaymış gibi uyup kelimelere,
Çarparak uzun zaman düşlenmiş dizelere.

Bu kansızlık düşmanı, gıda uzmanı baba,
Uyarır dizeleri güller gibi kırlarda,
Buharlaştırıp durur gamları göğe doğru,
Ve bal ile doldurur kovanları ve usu.
Koltuk değneklileri hep odur gençleştiren
Ve genç kızlarmış gibi, onlara neşe veren,
Buyurur her ürüne artık olgunlaşmayı,
Bir de ölümsüz kalpte her dem çiçek açmayı!

Odur, bir şair gibi, kente indiği zaman,
En iğrenç olan şeyin bahtını soylu kılan,
Güneştir, kral gibi, giren hastanelere
Ve bütün saraylara, uşaksız ve sessizce.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri

10 Kasım 2015 Salı

Dev Kadın

Doğa'nın o güçlü ve yaratıcı özünden
Her gün azman çocuklar boy gösteren çağında,
Dev bir kadın yanında yaşamak isterdim ben,
Kösnük bir kedi gibi bir sultan ayağında.

İsterdim o canla tenin açtığını görmek,
Geliştiğini ürkünç oyunlarla başıboş;
Gözlerinde yüzen ıslak sislerde o yürek
Bilmek isterdim içten bir alev saklar mı, loş;

Görkemli bedeninde dolaşmak döne döne,
Dev gibi dizlerinin tırmanmak eğimine,
Ve dokunan güneşler yazın, sıcak mı sıcak,

Serdiği zaman onu kırlara yorgun argın,
Yatıp göğüslerinin gölgesinde uyumak
Erinçli bir köy gibi eteğinde bir dağın.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1843

Güzellik

Güzelim, ölümlüler! Ben taştan düş gibi,
Bu herkesin incindiği göğsüme, bana,
Düşündüreyim diye verilmiş ozana
Madde gibi dilsiz, ölümsüz bir sevgiyi.

Kurulmuşum gökte ben anlaşılmaz sfenks;
Yüreğim kuğu aklıyla kar bileşimi;
Çizgileri yerlerinden eden devimi
Sevmem de ne ağlar ne de gülerim bir kez.

Ozanlar görkemli tavırlarıma baktıkça,
Ki en yüce anıtlardan almışım demek,
Kafa yorup duracaklar yaşamlarınca;

O uysal aşıkları kendime çekecek
Saf aynalarım var, her şeyi en güzel kılan:
Gözlerim, geniş gözlerim, sonsuz ışıktan!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1857

Büyüklenmenin Sonu

O, Tanrıbilimin en doruğa varmış,
Serpilmiş olduğu bulunmaz çağlarmış,
Derler ki en ulu bilgelerden biri,
- Zorlayıp duygusuz, sağır yürekleri,
Sarsarak derin geceleri içinde,
Göksel ünlere doğru kendisinin de
Bilmediği yollardan aşıp, saf, ince
Ruhlar varabilen yerlere yetince, -
Çok yükseğe çıkıp korkan adam gibi,
Haykırmış, içinde şeytansı bir kibir:
"İsa'cık! Yükseğe çıkardım seni çok!
Ama, saldırsaydım üstünde zırhın yok
İken, utancına eş olur görkemin,
Sonunda gülünç bir dölüte dönerdin!"

O anda yitirmiş usunu böylece.
Örtmüş o parlak güneşi bir tülle gece.
Bir vakitler dirlik, düzen barınağı,
Gözler kamaştıran o som tapınağı,
O zekayı sarmış bir büyük kargaşa.
Tutmuş sessizlikle gece baştan başa
Anahtarı yitik bir zindan yerine.
Dönmüş başıboş sokak köpeklerine,
Ve, karıştırarak yazları kışlarla,
Geçti mi kırlardan bomboş bakışlarla,
Yıpranmış bir nesne gibi çirkin, murdar,
Ardından alayla gülermiş çocuklar.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1850

9 Kasım 2015 Pazartesi

İnsan ve Deniz

Özgür insan, seveceksin denizi hep sen!
Deniz aynan senin; ruhunu seyredersin
Onun sonu gelmez dalgalarında, derin
Bir uçurum senin yüreğin de gerçekten.

İçin gider kendi yansına dalarsın da;
Gözler, kollarla sararsın onu, gün günden
Eğlenir yüreğin kendi gürültüsünden
O yatışmaz, yaban yakınma arasında.

İkiniz de ağzı sıkı, karanlıksınız:
Ölçemedi, insan, derinliğini kimse,
Deniz, kimse bilemez gömüleriniyse,
Ne gizlerdir öyle kıskanç sakladığınız?

Gelgelelim işte sayısız yüzyıllar var,
Çarpışırsınız pişmanlık duymadan, çılgın,
Tutkunu oldunuz öldürmenin, kıyıncın,
Amansız kardeşler, uslanmaz savaşçılar!


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1852

Karayazgı

Kaldırmaya böyle bir ağır
Yükü, Sisyphe, inadın gerek!
Gönül işe yatkındır ya pek
Sanat uzun, Zaman kısadır.

Ünlü gömütlüklerden uzak,
Gider boş bir sinliğe elbet
Yüreğim, o boğuk trampet,
Cenaze marşları çalarak.

- Gömülü çok mücevher uyur
Karanlıkta, unutulmuştur,
Kazma ve burgulardan ayrı;

Boşa yayan çiçek var nice
Tatlı kokusunu bir gizce
Derin ıssızlıklardan ağrı.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1852

Önceki Yaşam

Çok yaşadım o geniş revaklar altında ben
Ki deniz güneşleri binbir ateşle bezer,
Ve akşamüstü bazalt mağ'ralarına benzer
Kılardı görkemli, dev sütunları hep birden.

Dalgalar, suya vurmuş göğü sürüyüp gezer,
Katardı ne gizemler, yücelikler getiren
Öyle eşsiz uyumlar zengin ezgilerinden
Gün batarken gözümü saran renklere yer yer.

Dingin hazlara verdim orada zamanımı,
Görkemlerle çevrili, denizle, gökle, yerle
Ve kokular içindeki çıplak kölelerle,

Palmiye dallarıyla serinletir alnımı
Ve büyük bir özenle derinleştirirlerdi
Beni yiyip bitiren gizli, onulmaz derdi.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri
1855