Sayfalar

9 Ocak 2016 Cumartesi

Haluk'un Defteri

Defter bile denmez, sekiz on parça kâğıttır;
Üstünde Halûk'un mütereddit kalemiyle
Saf saf karalanmış yazılar, şübheli hatlar;
Bir yanda vatan bayrağı, altında su cümle:
«Ölmek ve yaşatmak seni!» —Artık bunu attır!
Mümkün mü? Bu kıymetli kâğıtlar bana bir yâr.
Bir yâr-ı samimî; benim efsürde leyâlim
Onlarla hararetlenecek; onları kalben
İntaak ederim ân-ı füturumda, ve nevmîd
Pürsislerim onlardaki cevval ü mülevven
Sâfiyet-i ümmîd ile titrer... Bu ne mün'im
Bir lâhza-i nisyân u segaftır!Bunu teb'îd
İmkânını bulsaydı hayâlim ne olurdu?
Heyhat!
Ey lemha-i mükrim, ne olurdu
Teb'îdine olsaydı da imkân
Sermest-i teselli yaşasaydım...
Yok, yok, benim aksâ-yı muradım
Karşımda ne bir debdebe görmek, ne de gül-gûn
Bir hande-i pür-gamze-i ikbâl,
Ey hırs-ı zelîl, al, bütün amal,
Âmâl-i zer, âmâl-i müzehher senin olsun...
Ancak şudur aksâ-yı muradım:
Bir gölge kadar hür yaşasaydım.
Bulsaydı hayâlim buna imkân
Cidden yaşamak nimet olurdu.
Heyhat!
İnsân melek olsaydı, cihan cennet olurdu.
«Ölmek ve yaşatmak seni!» Ey pembe Halûk'un
Al sözleri... Ey Fecr-i hilâl-âvere karşı
Bir ebr-i bahârîde çakan berk-ı-serer-hîz,
Bilmem ki bu his hangi donuk hislere karşı
Kalbinde uyanmıs; bu müheyyiç kısa nutkun
Etmekte derin sadmesi tâ ruhumu tehzîz.
Ey şanlı vatan bayrağı, bir gün seni oğlum
Bir mevkib-i zî-heybet-i hürriyyet önünde .
Çekmiş görebilseydim... O pür-hande ölürken
Etmezsem eğer şevkini takdis ile secde,
Dünyada en alçak baba elbet ben olurdum.
Oğlum, onu gönlünce yaşat... Ölme fakat sen.


Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri


Günümüz Türkçe'siyle


Defter bile denmez, sekiz on parça kâğıttır,
-Üstünde Halûk'un çekingen kalemiyle
Sıra sıra karalanmış yazılar, kuşkulu satırlar;
Bir yanda yurt bayrağı, altında şu söz:
«Ölmek ve yaşatmak seni!» —Artık bunu attır!
Elimde mi? Bana bir sevgili bu değerli kâğıtlar,
İçten bir dost; benim donuk gecelerim
Onlarla harlanıp ısınacak; onları içimden
Konuştururum usandığımda, ve umutsuz
Sorularım onlardaki hareketli ve renkli
Umudun saflığıyla titrer... Bu ne besleyen
Bir unutuş ve sevgi anıdır! Bunu uzatmak
Yolunu bulsaydı hayalim ne olurdu?
Yazık!
Ey cömert parıltı, ne olurdu,
Elimde olsaydı uzatmak,
Avunup sarhoş yaşasaydım...
Yok, yok, benim son dileğim
Ne gösteriştir, ne de karşımda gül renkli,
Gamzeli bir gülüşüdür talihin.
Ey alçak tutku, al bütün istekleri,
Altın dilekler, çiçekli dilekler senin olsun...
Ancak şudur son dileğim:
Bir gölge kadar özgür yaşasaydım.
Hayalim buna olanak bulsaydı
Yaşamak gerçekten nimet olurdu.
Yazık!
İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu.
«Ölmek ve yaşatmak seni!» Ey pembe Halûk'un
Al sözleri... Ey ay'ı getiren tana karşı
Bir bahar bulutunda çakan şimşek, alevle,
Bilmem ki bu duygu hangi donuk duygulara karşı
Gönlünde uyanmış; bu coşkun kısa söylevin
Yankısı çok derinden ruhumu titretmekte.
Ey şanlı yurt bayrağı, bir gün seni, oğlum,
Görkemli bir özgürlük alayı önünde
Çekmiş görebilseydim... O gülerek ölürken
Eğer sevincini kutsayarak varmazsam secdeye,
Dünyada en alçak baba elbet ben olurdum.
Oğlum, onu gönlünce yaşat... Ama ölme sen.

1 yorum: