Bin üç yüz ondu... Henüz dün bu köhne izbeye sen
Misafir olmuştun,
Ki hep sinirli ve hummalı hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı... Keder
Ve korku yüzleri soldurdu; evler, aileler
Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, kurada;
Bir inkisâr-ı huşu' en şerefli başlarda,
Minareler bile ser-be-zemin.
Beşer bir sadme-i mes'ûma böyle uğrar da
Biraz tenebbüh eder.
Biraz tenebbüh için bin belâ... Ne ders-i haşin!
Sen işte böyle siyah günlerin misafirisin,
Hayâtın elbette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahat olamayacak;
Lâkin
Bu tîh-i mihnette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahatin ancak
Hayâli vardır; uzak bir serâb için kosmak
Nihâyetinde yorulmak ve boş yorulmaktır;
Hayâtı dev-i hakikatle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da hasar
İster;
Koşan cihâd-ı maâlîye şanlı, lâkin ağır,
Mahûf adımlar atar,
Önünde zelzeleler, arkasında zelzeleler!
Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri
* 1310 (1895) yılında İstanbul'da büyük bir deprem olmuş, az önce de Halûk doğmuştur. Fikret şiirini
bu iki olayın etkisiyle yazmıştır. Nitekim, ilk dize bunu dile getirmektedir.
Günümüz Türkçe'siyle
Bin üç yüz ondu... Daha dün bu eski yıkıntıya sen
Konuk olmuştun,
Sanki sinirli ve ateşli hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı... Kaygı
Ve korku soldurdu yüzleri; evler, aileler
Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık;
Korkuyla boyun eğme en onurlu başlarda,
Minarelerin bile
Yerde başı.
İnsan böyle uğursuz bir vuruşla karşılaşınca
Birazcık uyanır.
Biraz uyanmak için bin belâ... Ne kaba ders!
Sen işte böyle kara günlerin konuğusun,
Yaşayışın elbette
Kolay ve sevinçli bir yolculuk olmayacak;
Ama
Bu çile çölünde
Kolay ve sevinçli bir yolculuğun ancak
Hayali vardır; uzak bir serap için koşmak
Ve sonunda yorulmak, boşuna yorulmaktır;
Hayatı gerçeğin deviyle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da yıkım
İster;
Yüceltici savaşa koşan şanlı, ama ağır,
Korkulu adımlar atar,
Önünde depremler, arkasında depremler!
Misafir olmuştun,
Ki hep sinirli ve hummalı hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı... Keder
Ve korku yüzleri soldurdu; evler, aileler
Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, kurada;
Bir inkisâr-ı huşu' en şerefli başlarda,
Minareler bile ser-be-zemin.
Beşer bir sadme-i mes'ûma böyle uğrar da
Biraz tenebbüh eder.
Biraz tenebbüh için bin belâ... Ne ders-i haşin!
Sen işte böyle siyah günlerin misafirisin,
Hayâtın elbette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahat olamayacak;
Lâkin
Bu tîh-i mihnette
Kolay ve neş'e-fezâ bir seyahatin ancak
Hayâli vardır; uzak bir serâb için kosmak
Nihâyetinde yorulmak ve boş yorulmaktır;
Hayâtı dev-i hakikatle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da hasar
İster;
Koşan cihâd-ı maâlîye şanlı, lâkin ağır,
Mahûf adımlar atar,
Önünde zelzeleler, arkasında zelzeleler!
Tevfik Fikret
Haluk'un Defteri
* 1310 (1895) yılında İstanbul'da büyük bir deprem olmuş, az önce de Halûk doğmuştur. Fikret şiirini
bu iki olayın etkisiyle yazmıştır. Nitekim, ilk dize bunu dile getirmektedir.
Günümüz Türkçe'siyle
Bin üç yüz ondu... Daha dün bu eski yıkıntıya sen
Konuk olmuştun,
Sanki sinirli ve ateşli hastalar gibi yer
Birden
İçin için ve uzun
Bir sarsıntıyla çırpındı, kırdı, yıktı... Kaygı
Ve korku soldurdu yüzleri; evler, aileler
Birer döküntü oldu; kalanlar hep ezik, yıkık;
Korkuyla boyun eğme en onurlu başlarda,
Minarelerin bile
Yerde başı.
İnsan böyle uğursuz bir vuruşla karşılaşınca
Birazcık uyanır.
Biraz uyanmak için bin belâ... Ne kaba ders!
Sen işte böyle kara günlerin konuğusun,
Yaşayışın elbette
Kolay ve sevinçli bir yolculuk olmayacak;
Ama
Bu çile çölünde
Kolay ve sevinçli bir yolculuğun ancak
Hayali vardır; uzak bir serap için koşmak
Ve sonunda yorulmak, boşuna yorulmaktır;
Hayatı gerçeğin deviyle çarpışan kazanır;
Zafer biraz da yıkım
İster;
Yüceltici savaşa koşan şanlı, ama ağır,
Korkulu adımlar atar,
Önünde depremler, arkasında depremler!
Muhtesem
YanıtlaSilMuhtesem
YanıtlaSilEmeğine sağlık
YanıtlaSiliçin için=yavaş yavaş
YanıtlaSiliçin için=yavaş yavaş
YanıtlaSil