Şiir, Sadece: Bir Yitişten Sonra II

26 Mart 2016 Cumartesi

Bir Yitişten Sonra II

Geçmişin zonklamasıdır yüzümü suya tuttuğumda
Etimi geren mozaik
Sayısız miller katettim orada bulununcaya
Ve su duruldu birden. Balık yumurtaları, nektonlar
Çekildi herbiri bir yana
Yükseldi o derinliğin çarpıcı sesi
Dedi ki bana, insan
Bir bilgin de olabilir, ceketi omzunda
Bir ruh da.

Ve dal yonta yonta büyütülür. Bir tükeniştir inmek anılara da
Geçmişin balkımasıdır su
Yaşamın giz geçirmez örtüsüdür toprak
Ve sen istersen şapkası yana kaykılmış
Bir ozan da olabilirsin, bir altın arayıcısı da
Hele bir üveyik ölsün içinde, bir tarla kuşu havalansın
Saburluk, o yaman bitki çiçeğini adasın
Altın
Cömertçe gösterecektir yüreğini sana
Şiir
O da.

Ey Güney’in büyük ozanı, taşları çizen ayaklarından öğrendim
O büyük dünya sıkıntısını
Bir deniz fenerinin dibinde
Sorma bana, nereden geldim, neyim diye
Anlaştık işte seninle, konuşmasak da
Sevgiler tutkular devrimidir benim tarihim de.

Çünkü mızrak çürür ergeç, kan rengini yitirir
Kaleler yıkılır bir bir, bayraklar solar
Vuruşmak eskir
Ama aşk
O durur, aşk her yüzen geminin su kesimidir.

Çok denedim, karanfilin sapı suya deyince
İçimde biri vurulur sanki
Yeşime oyulmuş bir diriliş olur bir de
Çalınır her sabah kapımın zili
Açarım: ben haziranım
Yaşamak, süresiz yaşamak eğilimi belki.

Ey bir kelebek, ey bir damla çiyin karışık rengi
Ey Güney’in büyük ozanı, sen
Ey bütün okyanusların ölümsüz dili.


Edip Cansever
Kirli Ağustos
Yerçekimli Karanfil

Hiç yorum yok: