Şiir, Sadece: Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı - 2

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı - 2

RAHAT AYRILIKLAR İÇİN GİRİŞ

sosisli sandeviçlerin en seçmesi sizin için
hardallar ve denizaşırı bitkileri
gönlünüze göre aygın baygın ezgiler
inanmışlığınız, sevinmişliğiniz, uygunluğunuz
bir adamın bakışı size
bir kadının kalçalarını oynatması size
gök mavi oldumuydu sizin içindir
aşkolsun size
sizden utanıyorum özür dilerim
gelecek günlere başsağlığı dilerim

Artık bütün iş buluttaydı anlıyorsunuz.
Üstelik onların söyledikleri beni hiç ilgilendirmiyordu.
Ama doğrusu bulutun neler söyleyeceğini merak ediyordum.
Bir bildiği var gibiydi.
Polis ona baktı söyledi sonunda 


ÖLÜMLÜ YAŞAMAYA ÖVGÜ 

herkesin aşkının bir parça azımsandığı yerde 
ben üç kişi biliyorum
ben bir ekmekle tuz biliyorum
bir de aşk biliyorum (Dedi)

benim işim gece gündüz gökyüzünde durmaktır
meryem oğlu İsa’nın ballandıra ballandıra anlattığı yerdeyim
köhne ama güneşli sokaklara bayılıyorum
şarkıların adam öldürmek için yettiği kenar sokaklara
meymenet sokağı böyle bir sokaktır
29 Ekim bayramında gider üstünde dolanırım
14 Temmuz gecesi ne yapar yapar Van Gogh’un cümbüşüne
giderim
yıldızlı yüzler hava fişekleri dereler gibi akıp giden sevgi
ezberlediğim esenlikleri sonra bir bir anarım
ezberlediğim dudakları sonra bir bir anarım
bu bir adamın türküsüdür
bu adamın türküsü nedir bilmiyorum
bu adam da türküsünü bilmiyor
unutmamış sanırım yeniden hep yeniden yaratacak
işte siz de buradasınız ben de buradayım
gökyüzünde parça parça bir yağmur varsa
istekli parmaklarında uysal bir mermer varsa
elleriyle birlikte bir kadının yanında yatıyorsa
kan varsa ortada çizgiler kırılıyorsa
her nerede salkım saçak bir ateş yanıyorsa
her nerede vakit sabaha karşıysa
bu adam orada var

Polis ‘eh evet evet dedi.Anladığım bana yetecek sanırım.şarkılara tellim güvendim zaten. 
İnsanlar bir orda doğrusunu söylerler.
Sevildiklerini, kovulduklarını, küçüklüklerini, büyüklüklerini, ne getirdilerse dünya şarkılarıyla getirdiler.’ 
Sokak lambasını haince bir gölgesini çiziyordu polisin.
Işığın sarışınlığında kapkara bir gölge. 
Toprakta.
Bundan aydınlık gece olamazdı sanıyorum.
Dedim ki, daha bir diyeceğim var dedim.
Söyle dedi.
Söyledim.

Oturdum Her Kopuğu Düğümledim.

Çoktandır herşeyim uzakta.
Vakitli vakitsiz aynalara bakıyorum
Dönüyorum bir daha bakıyorum
Bir kadın gelse ayaklarıma kapansa ölse
Daha önce yitirdiğim bir vakit aklıma geliyor
Dönüyorum bir daha bakıyorum

Örneğin defneler parkta yahut laz kirazları
Güneş vurmuş sokaklar kat kat evler
Duvara oyulmuş kadersiz heykellerin patlak gözleri
Su kurbağaları gelip geçen bir çizgi gözlerimden ince
Bana birşeyler hatırlatmaya uğraşıyorlar
Ama hatırlar mıyım benim aklım var
Öyle birşey yok elbet hatırlamam
Laz kirazının da kırmızı balıkların da çabası boşuna
Ne varsa şurda var diyorum
Dönüyorum bir daha bakıyorum
Sanıyorum ben yanında değilken dalgınken yahut
Yahut sevişmezken yahut ölürken
Dünya kalleşçe değişiyor uzaklaşıyor
Namussuzca kaçıyor
Ya onu tutuyorum ya ardından koşuyorum telaşla
İşte ya öyle sanıyorum şaşarsınız

Sonuç İçin Giriş

Bizim ma giyimlerle güneşlendiğimiz yerlerde
Dişlerimizin arasında bir çöple güneşlendiğimiz yerlerde
Ne insan tükenir ne gökyüzü
Bir çift al beygirin çektiği bir kupa çektiğinde
Ya da yaseminler satılan bir köşebaşında akşamüzeri
Yoğun duygularla evrenle karşı karşıya
Kan çirkin değil

Sonuç

Ben insanım bu kaygılarım da geçer
Yalan söyledim geçmez değişir
Her gelen gün üşünmeden yeniler beni
Bugün vurduğum adam
Yarın boğulduğum deniz
Utanmam tek başıma sevinirim
Utanmam sevinirim


Turgut Uyar
Divan

Hiç yorum yok: