Bir mumla ayırdık geceden kendimizi,
Kurduk bir mumla bu çadırı bahçemize
Kıpkırmızı. Unuttuk bir bostan kuyusu
Gibi korkulu gökyüzünü. Arkamızda
Kaldı yol yol reçinalar sızan, budaklı
Ve kalın kabuklu ağaçlarıyla orman.
Bu yaprak ve ot kokusu ordan geliyor.
Şu duyduğum bir masal kuşu değil puhu.
Sansardan, tarla faresinden ve böcekten
Yalnız pervanelerdir bize dek sokulan.
İn usulca ürküntünün merdiveninden!
Karanlıkta kalan yüzünü çevir bana!
Konuş! Biç, bir solukta diz boyu büyüyen,
Yabanıl otlarını sessizliğin! Gece
Islak ve güzel, ama ışıktaki yüzün,
Yüzün ışıktan ve geceden daha güzel!
Kurduk bir mumla bu çadırı bahçemize
Kıpkırmızı. Unuttuk bir bostan kuyusu
Gibi korkulu gökyüzünü. Arkamızda
Kaldı yol yol reçinalar sızan, budaklı
Ve kalın kabuklu ağaçlarıyla orman.
Bu yaprak ve ot kokusu ordan geliyor.
Şu duyduğum bir masal kuşu değil puhu.
Sansardan, tarla faresinden ve böcekten
Yalnız pervanelerdir bize dek sokulan.
İn usulca ürküntünün merdiveninden!
Karanlıkta kalan yüzünü çevir bana!
Konuş! Biç, bir solukta diz boyu büyüyen,
Yabanıl otlarını sessizliğin! Gece
Islak ve güzel, ama ışıktaki yüzün,
Yüzün ışıktan ve geceden daha güzel!
Oktay Rifat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder