karanlık geceleri sevemem
bir zından örtülür sanki üstüme
ne güllerin açılısını görürüm
ne çocukların gözlerindeki mavi gülüşü
ıslak kıyıya dizilse bile yıldızlar ora ya doğru yürüyemem
gece başladı mı bir yerde
yarım kalır dudaklarımda türküm
karanlıkta güzel değildir gülüm
saçları başak kokan köylü kızının yürüyüşü
sabahın ilk ışıkları nerde
bursa'nın şeftali bahçesi gibi girer
açık penceremizden kapımızdan içeri
hani gürleyen dalgalar bazen bizi sürükler
ak köpükler içinde götürür engine
sonra tekrar getirir geri
işte öyle ilk aydınlıkta
uçurmalı rüzgar uykumuzu
doğa bir sergi uzatır
başlar cümbüşü yeşil ile mavinin
doyamazsın her birinin rengine
akmaya başlar belim kalınlıkta
yaprakları sürükleyen bir su
alır gözlerimizden saçlarımızdan
altın çocukluğumuzu
devam eder hayat
devam eder bir okul bahçesinde
bulutlara sürtünüp geçen
meleklerin uykusu
bir park kanepesinde otururum
orda takıp iki kanat
süzülürüm uzaklara
fakir bir ev bulurum
açanın bütün pencerelerini
alıp çocukları kanadımın altına
kocaman gün ışığını yayıp parklara
anlatı bindirip atlı karıncalara
çimenlerin üzerinden seyre dururum
gece başladı mı bir yerde
ağır kurşun bulutlar iner üzerime
açıp penceremi soranın
açlıkla yoksulluk kolkola durakta mı
kaygılı bir gölge düşer gözlerime
gün ışığının kapısında oturup
fırat suyunu anlatır bana karım
orada dağlarda rüzgarı durdurup
büyük asi ırmaktan geçer
renk renk ışıklarım
getirip onlardan arşın arşın
bütün okullara dağıtırım
bir zından örtülür sanki üstüme
ne güllerin açılısını görürüm
ne çocukların gözlerindeki mavi gülüşü
ıslak kıyıya dizilse bile yıldızlar ora ya doğru yürüyemem
gece başladı mı bir yerde
yarım kalır dudaklarımda türküm
karanlıkta güzel değildir gülüm
saçları başak kokan köylü kızının yürüyüşü
sabahın ilk ışıkları nerde
bursa'nın şeftali bahçesi gibi girer
açık penceremizden kapımızdan içeri
hani gürleyen dalgalar bazen bizi sürükler
ak köpükler içinde götürür engine
sonra tekrar getirir geri
işte öyle ilk aydınlıkta
uçurmalı rüzgar uykumuzu
doğa bir sergi uzatır
başlar cümbüşü yeşil ile mavinin
doyamazsın her birinin rengine
akmaya başlar belim kalınlıkta
yaprakları sürükleyen bir su
alır gözlerimizden saçlarımızdan
altın çocukluğumuzu
devam eder hayat
devam eder bir okul bahçesinde
bulutlara sürtünüp geçen
meleklerin uykusu
bir park kanepesinde otururum
orda takıp iki kanat
süzülürüm uzaklara
fakir bir ev bulurum
açanın bütün pencerelerini
alıp çocukları kanadımın altına
kocaman gün ışığını yayıp parklara
anlatı bindirip atlı karıncalara
çimenlerin üzerinden seyre dururum
gece başladı mı bir yerde
ağır kurşun bulutlar iner üzerime
açıp penceremi soranın
açlıkla yoksulluk kolkola durakta mı
kaygılı bir gölge düşer gözlerime
gün ışığının kapısında oturup
fırat suyunu anlatır bana karım
orada dağlarda rüzgarı durdurup
büyük asi ırmaktan geçer
renk renk ışıklarım
getirip onlardan arşın arşın
bütün okullara dağıtırım
Ömer Faruk Toprak
Ay Işığı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder