Sayfalar

24 Aralık 2016 Cumartesi

Yazıyorum

Yazıyorum: kararsızdır geçmiş,
gelecek, kör.

Göz altında tutulan apansız: canlı imgeler
her dakika donuyorlar biraz daha.

Ovada denizde akan aşk fırtınasının
altında ırmaklar.

Yitirdim kendimi ormanda mutluluk ya da delilik için
Uyuyorum ve uyanıyorum bir sessizlik gibi acı

Birbirimizi tamamladığımız tekrarladığımız kentlerde
Birbirimizi terk ettiğimiz izlediğimiz yitirdiğimiz ve bulduğumuz

Her ilkyazda soğuğu sarsan dağlar
Ve şimdi yakalıyor soğuk beni sonbaharda

Öğüt vermiyorum kimseye yol göstermiyorum
Binlerce iz buluşup kesişiyorlar

Gövde siliyor kendini daha iyi gülüşten
Su kutsaldır çölden sonra.


Gerrit Kouwenaar
Çeviren: Özdemir İnce

Gün

Buradayım bugün: yediyi gösteriyor saatler
Balkonda komşularımız barıştan söz ediyorlar
Yangınlar üzerine makalesini yazıyor babam
Annem mutlu mu mutlu bir oğlu var diye

Pastayı kesiyor amcalar bekliyorum aldırmadan
Hemen yanıtlıyor dünya: spor gösterileri
Arabadan geçilmiyor sokaklar, taraftar kalabalığı
Kaynak su taşıyarak sessizce gidiyor halalar

Bisikletli gazete dağıtıcısı selamlıyor doktoru
Kentin gözleri açık duruyor rüzgarın önünde
Çünkü oradayım ben bir asfalt teknesinin içinde
Çünkü oradayım org hafifçe çalıyor uzaktan

Geceleyin eve dönüyor babam yangın kokuyor paltosu
Çıkıp iniyor lastik çizmeleriyle
Balkonda yaprak sigara tüttürüyor
İçki içiyor ve düşünüyor uçmayı biliyorum.


Gerrit Kouwenaar
Çeviren: Özdemir İnce

Özet

Acılıdır bir çamaşır
ipi araştırmak çorapların
bir tekiyle
Hava rutubetli olunca bazen
oraya asarlar onları
gün boyu


Louis Th. Lehmann
Türkçesi: Muzaffer Uyguner

Bombalar

Kent sakin.
Sokaklar
geniş.
Pancur aralıklıklarından bakıyor kangurular.
Bir kadın geçiyor.
Hızla topluyor yankı adımlarını.

Kent sakin.
Bir kedi düşüyor birdenbire pencere pervazından.
Bir külçe gibi yer değiştiriyor ışık.
Sessizce dört bomba düşüyor alana.
Ve üç dört ev sanki bir şey olmamış gibi tasasız
çekiyor kara bayraklarını.


Paul Rodenko
Çeviren: Özdemir İnce

23 Aralık 2016 Cuma

Şubat Güneşi

Yeniden açılıyor dünya bir genç kız odası gibi
Uzak beyazların peçesiyle geliyor kısa gazete haberleri.
Şap elleriyle çalışıyor işçiler
merdivenler, piyanolar, penceresiz evler yapıyorlar.

Öğrenci selamıyla salınıyor kavaklar
kuşlarla yüklü bir balon
ve çok yukarlarda görünmez bir uçak
masmavi çiçekler boyuyor masmavi ipeğin üzerine.

Ayak ucumda oynuyor güneş bir uslu çocuk gibi.
İlkbaharın ilk rüzgarının
tüylü maskesini taşıyorum yüzümde.


Paul Rodenko
Çeviren: Özdemir İnce

İstemek

Karımı alıyorum. Gezmeye çıkıyorum.
Dört açmışım gözlerimi.
Esmerleştiriyorum göğsümü bir düğün davetiyesi gibi.
Işıkla vurmak isterdim
içimde dikilen telgraf direğini:
ışıktan bir bıçak ağzı
budamak için parmak uçlarımdan günleri.
Kırmızı bir totem yontmak isterdim.
Hareketleniyor tutkum bir erden asma gibi
Her gün için bir imge.
Nerede yaşar parmaklar.
Öğrenmeliyim.

Bir insan yaratmak isterdim
kin ve dikenden.
Bir kış adam, yüzü dirseklerden.
O geçerken büzülürdü ağaçlar
Ve bir dakika olsun yaşardı
Kızarırdı yüzü, kızarırdı çocukların gözyaşlarından.
Kırmızı.

Toparlanıyorum gene: her zamanki gibi.
Suya bakıyorum. Aç midemi alıyorum.
Gezmeye çıkıyorum. Bir aşevi görüyorum
yirminci sınıf: duvarları yeterli.
Ama pencereleri eksik.

Dinleyin şunu. Size söylemek isterim.
Zencileri karaya boyuyorlar Florida'da.
Ayıklıyorlar zencileri Florida'da.
Kan kokuyor İspanya.
Kemerden yukarı kendim olmak isterdim.
Bir tohumun bayrağının filizlendiğini görmek isterdim.
Göreceğim fılizlenişti.


Jan G. Elburg
Çeviren: Özdemir İnce

Bir Şiir

bak
neler biliyorum ben
ben hiç ölmemiş olan?

şimdi ölüsün sen
ve ne görüyorsun
benim görmediğim bir şey?

madem ki gözler kapanıyor
ve yöneliyor içe
neredeyim ben
neredesin sen
neredeyiz biz?

bak
seni görüyorum orada
önümdesin
çıkardığım zaman isveç tirbuşonunu
beyazkayın ağacından
açmak için
şarap şişesini

bunu yapan sensin
gözlerin
ellerin
bardak

bak
orada hala
ve aynı güneş
tepelerin üzerinde bir kırmızı balon
güneşte bir leke

her şey senin gibi
sende gördüğüm
her şey


Bert Schierbeek
Çeviren: Özdemir İnce

22 Aralık 2016 Perşembe

Kahvaltıdan Sonra

Bu sabah kahvaltıdan sonra
el yordamıyla aranırken açımladım
tenceremin kapağını
(4 oz net; orta boy)

tam oturmuş, küçük bir Heinz sandviç ezme şişesi
elbette önce denedim
sandviç ezmesinin kapağını
kapamayı tencereye
ve oldu evet oldu


Cees Buddigh
Çeviren: Muzaffer Uyguner

Bilinmez Bir Kadına

Tiz bir kuğurtu çıkardın
sanki şenlik başlıyormuş gibi az sonra
Bir horoz-genç kız büyülenmiş bir akbaba
şaşkın bir Afrika antilopu
şu ya da bu, yabanıl bir şey ama

Raks etmeye başladın bir yabanıl gibi
coşmuş bir derviş gibi bir şaman ya da

Tepeden tırnağa iğne ve titremeler içinde
dört bir yana salladın kalçalarım
ama özellikle bana

Ve gözlerinde unutulmayanın anlamı
ama gene de de atılmadın
kollarıma
Çünkü demedim
Gel aşkım yanıma


Jan Hanlo
Çeviren: Özdemir İnce

Sabah

Saat dört buçuk bir nisan sabahı
yürüyorum ve Saint-Louis-Blues çalıyorum ıslıkla
Kendi bildiğimce çalıyorum ezgiyi
ve çalarken ıslık kendi kendime düşünüyorum:
benziyor mu acaba ıslığım
tombul ardıç kuşunun şarkısına
gerçekten de biraz sonra
benim Saint-Louis-Blues benziyor
tombul ardıç kuşunun şarkısına:
turdus viscivorus


Jan Hanlo
Çeviren: Özdemir İnce

21 Aralık 2016 Çarşamba

En Yakın Akraba

I.

Çizgili elbise giymiş uzun adam.
Yanıyor gözleri yağmurda.
Bir çuvala sokuyor başını.

Açıyor kollarını iki dal gibi
Ve ağaç bir kuş konuyor üzerine.
Düşerken duyuyorum ağaç çatırdısını.


II.

Her gün duman
çıkar bacadan
uzun dalgalar halinde;
Greco figürleri gibi
parmaklar gibi.
Kıvrılır ve dönerler,
yalpalanır, bükülürler,
ölüme doğru.


III.

En yalan akrabasıyım,
yaşayan ölümün,
ayda havlayan köpeğin

Sürünüyorum altında masanın,
avuçlarımın arasında başım,
burnum kanla dolu.


Ed. Hoornik
Çeviren: Muzaffer Uyguner

Yine

Birkaç adım ilerliyorum,
Yine çanak çömlek, kırık dökük, küller.
Pamuk örneği uçuşuyor bez parçalar,
Taşın üstündeki yazılar silinip gitmiş,
Çığlığı kesilmemiş yine de.
Ağaçların yaprakları üzerinde bildik yağmuru
görüyor
Yağmurdan sonra nasılsa öyle yeşil ve kırmızı,
Avluda toprağın düzensiz oyunu,
Avludan sokağa doğru

Alabildiğine açılmış kapı, ağlayışlarda ses, duman,
Taşın çığlığını bastıran kör dilenci.
Birkaç adım ilerliyorum,
Yine ışıltı var cam sandıkta.
Yerde yatan evcil karanlık,
İç ışığında
Yırtıcı ve yaralayıcı bir açılış şenliği,
Utkunun yaman coşkusu,
Bitmez tükenmez kımıltı,
Yorgunluk
Ve dakikaları bölen
Camın tınısı:
"işte aşk buna denir."


Arun Mitra
Çeviren: Eray Canberk

Bahçede

Gönlümü çeldiniz birden
Elimi tuttuğunuzda
Türkü çağırabilirdim sevinçten
Korkabilirdim bir felaketten ya da

Size bir yolculuk gözüküyor
Dedi küçük fala
Ey mutluluk ... Söyledim ben de bunu
Yaysın diye her yere meltem rüzgarı

Hiçbir yere gidemedim ama
Ve zaman geçti bütün çalımıyla
Kanar yüreğim, bırakılmış bir kızım
Elimi tutmuş muydunuz diye soruyorum kendi
kendime
Bahçede


Sapti Şattopadhvay
Çeviren: Eray Canberk

20 Aralık 2016 Salı

Gazel

Bilmem neler olur
karşılamaya geldiğinde beni
duygularımla
yoksa bir serap mıydı gelişin
diyorum kendi kendime

Utandırırsın beni niye
çiçekler sunarak
deliyim
taşla beni
gördüğümden beri seni

Tutuklarsın beni neden
bu kentte
cilveyle bağlarsın
vurgunum Leyla
evim barkım sahralar

Gizle şu alevli dudakları
koyu perdesiyle saçının
öldürecek haşaratı
aydınlık tebessümünden
dağılan
Garson, aşk şerbeti verme
böyle bol bol
korkarım
kırılacak bardak
hararetten


Mahmud Cemal
Çeviren: Tavus Hüsameddin

Çocuğun Dünyası

Bir gizli bakış
bu dünyaya
35 yıl geriye
dönmeliyim
şimdi yıkık
o evlere
şimdi yılanlarla çıyanların
oturduğu
o ırmak evine
o yoksulluğa
bizi birbirimize bağlayan
o bolluk günlerine
bizi paramparça etmiş olan.

Çocuğun dünyası bu
tasasız
-yalnızca çiçekler, güneş, ay
ve peri masalları.


Ganga Prasad Vimal
Çeviren: Özdemir İnce

Çaresiz

Rüzgarlara soruyorum:
Daha önce olup da şimdi olmayan ne?

Gök mü genişledi,
Deniz mi çekti yoksa?

Günün Ademi gülüyor kahkahayla
çıplaklığına
hısım akrabasının
Çalılara soruyorum
ama, yanıt vermiyor onlar
yapraklı dallarını salıveriyorlar
o kadar

Daha önce olan
yok şimdi...
gören gözün yalımı sönmüş
ve ben bir taş engelim
orada, üzerinde
değillemeler tümseğinin.


Ganga Prasad Vimal
Çeviren: Özdemir İnce

19 Aralık 2016 Pazartesi

Arawali Ormanlarının Eşiğinde

Yolculuk
donuk bir anı gibi.
Orada pusuya yatan
o korkunç göz değil,
yalnızca zaman
sessizliğe asılı,
bir bulut parçası
gökyüzüne bakan.

Hele bir kapı açılmasın
hemen büyü yapılmıştır.
Saçılmıştır doğanın
zenginliği, rasgele
yitirilen bir türkü gibi.
Nasıl da güçtür
dürüp katlamak bir anıyı,
nasıl da olanaksızdır
onu anımsayıp durmak.
Arawali ormanlarının eşliğinde
uzak bir atlı
duruyor
bir yontu gibi.


Ganga Prasad Vimal
Çeviren: Özdemir İnce

Son Çığlık

Küçücük odamda bekliyorum, sıkıntılıyım
gazetelere bakıyor bozuluyorum haberlere

sevdamı haykırmak istiyorum
sana olan sevdamı
anadilim
senin bu mutsuz iç çekmelerin
nasıl dönüşecek lava
nasıl baş edeceksin düşmanlarınla

Baktığım her yerde
şiirin boy attığı bitek topraklar
kitapçılarla dolu çarşılar buluyorum
kendi devimleri
kendi şarkıları var
eski
yeni
her dilin
fakat sen
hüzünlü dilim
ne kadar var olacaksın böyle
bu loş ışıklı sokaklarda bu harap evlerde
ancak fısıltıyla söyleyerek gerçekliğini
layık olduğun özeni

Sen yüreğimizin çarpıntısı
kanımızın sıcaklığısın sen bizim
biricik varlığımızsın
gibi sözler
biliyorum
artık anlamsız
bugün
hani var mı her şeyini ortaya atan
senin için
zayıf kolların taşıyor mu bir flama
var mı kendini savunabileceğin
bir karışçık yerin

Yok edildin
tüketildin sen

Nereye gömecekler seni bilmiyorum
bir ağıt mı yazacağım yasını mı tutacağımı
kavga marşı mı söyleyeceğimi
bilmiyorum

Antolsun ki
kan ağlayan bu ses ölümün eşiğindeki
yükselecektir yeniden
duymak için son çığlığını
beklerken herkes


Mehdi Bakır
Çeviren: Şaban Özdemir

İşim

İstiyorum ki sözcüklerim
Durabilsinler kendi ayakları üstünde.
Görmek istiyorum
Her gölgenin görecek gözleri olduğunu.
Yürümesine yardım etmek istiyorum her durağan resmin.

İstemiyorum
Ozan desinler bana.
Omuz omuza
Son nefesimi verinceye dek
İnsanlarla yan yana yürümek dileğim.

İstiyorum ki uzatabileyim kalemimi
Traktörlerin yanı başına
Ve şöyle diyebileyim-
Bayramım şimdi benim
Kardeşim, ateşinden ver bana.


Subhas Mukarci
Çeviren: Yurdanur Salman