Uçsuz bucaksız fundalıkta
İşte Kasımı duyuran yel
O sonsuz fundalıkta,
İşte yel
Yırtınan, parçalanan,
Güçlü soluklarıyla köylere çarpan
İşte o esinti,
Yabanıl Kasım yeli.
Çiftlik kuyularında
Demir kovalar, çıkrıklar
Gıcırdıyor.
Çiftlik sarnıçlarında
Kovalar, çıkrıklar
Gıcırdıyor, haykırıyor,
Ölüm yası içinde.
Sürüklüyor yel sular boyunca
Koparıp yeşil yaprakları
Yabanıl Kasım yeli;
Dişliyor dallar içindeki
Kuş yuvalarını;
Törpülüyor demirleri,
Geçen kıştan kalma uzaktaki
Çığları tırmıklıyor kudurmuş gibi
Kudurmuş gibi yel,
Yabanıl Kasım yeli.
İçleracısı ahırda,
Sallanıyor çatı pencereleri
Kağıttan camlar,
Yamalı bezler, çullar.
-Yabanıl Kasım yeli.-
Boz çimenli bayırda,
Kara değirmen,
Alttan havaya savurarak,
Üstten şimşek gibi vurarak,
Yaman biçiyor o yeli.
O yel
Yabanıl Kasım yeli.
Çömelmiş eski kulübeler,
Kilise çanları çevresinde
Dikilir dayanıp değneklerine;
Eski kulübeler ve saçakları,
Çatırdar bu yelden
Yabanıl Kasım yelinden.
Küçük mezarlıktaki putlar,
Ölülerin kollarıdır onlar,
Kuş sürüsü gibi düşerler yere,
Kırılırlar kara toprak üstünde.
Yabanıl Kasım yeli
O yel.
Rasladınız mı siz ona,
Üçyüz yolun kavşağında,
Rasladınız mı ona o yele,
Korku, bozgun yaratan o esintiye?
Gördünüz mü onu o gece,
Aya saldırıp sererken yere?
Gördünüz mü dermanı kesilen
O viran köyleri
Acı acı haykırırken
O fırtına içinde?
Sonsuz fundalık üstünde,
İşte o uluyan yel
Kasımı herkese duyuran yel
İşte Kasımı duyuran yel
O sonsuz fundalıkta,
İşte yel
Yırtınan, parçalanan,
Güçlü soluklarıyla köylere çarpan
İşte o esinti,
Yabanıl Kasım yeli.
Çiftlik kuyularında
Demir kovalar, çıkrıklar
Gıcırdıyor.
Çiftlik sarnıçlarında
Kovalar, çıkrıklar
Gıcırdıyor, haykırıyor,
Ölüm yası içinde.
Sürüklüyor yel sular boyunca
Koparıp yeşil yaprakları
Yabanıl Kasım yeli;
Dişliyor dallar içindeki
Kuş yuvalarını;
Törpülüyor demirleri,
Geçen kıştan kalma uzaktaki
Çığları tırmıklıyor kudurmuş gibi
Kudurmuş gibi yel,
Yabanıl Kasım yeli.
İçleracısı ahırda,
Sallanıyor çatı pencereleri
Kağıttan camlar,
Yamalı bezler, çullar.
-Yabanıl Kasım yeli.-
Boz çimenli bayırda,
Kara değirmen,
Alttan havaya savurarak,
Üstten şimşek gibi vurarak,
Yaman biçiyor o yeli.
O yel
Yabanıl Kasım yeli.
Çömelmiş eski kulübeler,
Kilise çanları çevresinde
Dikilir dayanıp değneklerine;
Eski kulübeler ve saçakları,
Çatırdar bu yelden
Yabanıl Kasım yelinden.
Küçük mezarlıktaki putlar,
Ölülerin kollarıdır onlar,
Kuş sürüsü gibi düşerler yere,
Kırılırlar kara toprak üstünde.
Yabanıl Kasım yeli
O yel.
Rasladınız mı siz ona,
Üçyüz yolun kavşağında,
Rasladınız mı ona o yele,
Korku, bozgun yaratan o esintiye?
Gördünüz mü onu o gece,
Aya saldırıp sererken yere?
Gördünüz mü dermanı kesilen
O viran köyleri
Acı acı haykırırken
O fırtına içinde?
Sonsuz fundalık üstünde,
İşte o uluyan yel
Kasımı herkese duyuran yel
Emile Verhaeren
Çeviren: Nuri Can
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder