Sayfalar

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Çifte Ordular

Karakışın düzlüklerine dizboyu dalmış iki ordu
Mevzi alıyor - yenmek için yok etmek için.
Donuyor askerler, aç izinler kaldırılmış
İki orduda da - yalnız ölüler ve yaralılar,
Onlar izinli gitmiş. Yeni taburlar bekliyor
Azgın bir barışa varmak için eninde sonunda.

Herkesin cinleri başında, herkes öyle üşümüş,
Nefret ediyor herkes amacından bu savaşın
Ve mermiden çok, cepheye sürükleyen uzak laflardan.
Oğlanın biri bildik bir marş mırıldanmış eskiden,
Toy bir elceğiz selam çakmıştı bir sefer:
Ses boğuldu, yana düştü selama kalkan el,
Bileğinden vurdular ondan yana olanlar.

Bu duygusuz hasattan kaçacaklardı ama, bir kez
İçlerine işlemişti korku çelik bir okulda,
Namlu ucunda hepsini kıskıvrak tutan korku.
Ama, uykuya daldılar mı yurdun yuvanın -hayali
Biner gider kaçışın umutlu küheylanlarına,
Okunmayan bir kitle şiiri kaplar koca düzlüğü.

Nefret etmez olurlar sonunda; oysa ki nefret
Havadan fışkırır, dolu olup kamçılar yeri,
Ya da çeşmelerden yükselir, görmelere değer.
Gerçi yüzlerce can gider, ama kimler bir-tutacak
Silahların ardı arkası gelmez öfkesini
Dilsiz sabrıyla işkence edilen hayvanların?

Temiz bir sessizlik iner geceye: birkaç adımcık
Ayırır uykuya dalmış orduları. Uzak ellerin
Ördüğü çarşafları içinde uyurlar tortop olmuş.
Susunca topların tarrakası, tek nefeste aynı acı
Beyazlar havayı, bir yapıverir iki orduyu
Kucak kucağa uyuyormuş gibi kanlı düşmanlar.

Aşağı düzlüğe parlak kılavuz ay bakar yalnız,
Berrak dostu gökteki çapulcu akıncıların,
Işıl ışıl bir iskelet yaratır ay ışığı
Binlerce kemikten düşen gölgelerle yoğrulmuş.
Kehribar bulutların serpildiği ıssız vadide
Aydır seyreden ölümün ve vaktin fışkırttığı
Gazaplı sözlerle yakıp yakıcı madenleri.


Stephen Spender
Çeviren: Talat Sait Halman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder