Tina'ya
İki adam kıyıda sigara içiyor. Yüzen kadın
-suyu yarmadan- kendi kısa ufkunun yeşilinden
başka bir şey görmüyor. Gökle ağaçlar arasında
bu su uzanıyor ve akıp gidiyor kadın içinde,
gövdesiz. Bulutlar gökte dinleniyor, kımıldamıyor
sanki. Duman havada asılı, duruyor.
Buz gibi suyun altında otlar var. Kadın
üstlerinden geçiyor; ama biz ediyoruz otları,
yeşil otları gövdemizle. Su boyunca yok
başka ağırlık. Toprağı yalnız biz duyuyoruz.
Uzanan gövdesi kadının, suyun içinde,
açgözlü soğuğun emdiğini duyuyor belki
gevşekliğini güneş alan yerlerinin ve bıraktığını onu
capcanlı, devinimsiz yeşile. Başı kımıldamıyor.
Otların ezik olduğu surda uzanmıştı o da.
Koluna dayamış yan görünen yüzünü,
otlara bakıyordu. Kimse konuşmuyordu.
Hala asılı havada o ilk hışırtı,
onu suya alan. Bizim üstümüzde, duman,
Şimdi kıyıya vardı, bizimle konuşuyor, ışıl ışıl
kapkara, kütüklerin arasından çıkan gövdesi.
Sesi, suyun üstünde işitilen tek ses
-boğuk ve genç, o önceki ses.
Kıyıda uzanmış,
en koyu, en taze yeşili düşünüyoruz, içine
bıraktığı gövdesini. Sonra, içimizden biri birden
suya atlıyor ve batıp çıkarak omuzları,
köpüklü kulaçlarla, devinimsiz yeşili geçiyor
-suyu yarmadan- kendi kısa ufkunun yeşilinden
başka bir şey görmüyor. Gökle ağaçlar arasında
bu su uzanıyor ve akıp gidiyor kadın içinde,
gövdesiz. Bulutlar gökte dinleniyor, kımıldamıyor
sanki. Duman havada asılı, duruyor.
Buz gibi suyun altında otlar var. Kadın
üstlerinden geçiyor; ama biz ediyoruz otları,
yeşil otları gövdemizle. Su boyunca yok
başka ağırlık. Toprağı yalnız biz duyuyoruz.
Uzanan gövdesi kadının, suyun içinde,
açgözlü soğuğun emdiğini duyuyor belki
gevşekliğini güneş alan yerlerinin ve bıraktığını onu
capcanlı, devinimsiz yeşile. Başı kımıldamıyor.
Otların ezik olduğu surda uzanmıştı o da.
Koluna dayamış yan görünen yüzünü,
otlara bakıyordu. Kimse konuşmuyordu.
Hala asılı havada o ilk hışırtı,
onu suya alan. Bizim üstümüzde, duman,
Şimdi kıyıya vardı, bizimle konuşuyor, ışıl ışıl
kapkara, kütüklerin arasından çıkan gövdesi.
Sesi, suyun üstünde işitilen tek ses
-boğuk ve genç, o önceki ses.
Kıyıda uzanmış,
en koyu, en taze yeşili düşünüyoruz, içine
bıraktığı gövdesini. Sonra, içimizden biri birden
suya atlıyor ve batıp çıkarak omuzları,
köpüklü kulaçlarla, devinimsiz yeşili geçiyor
Cesare Pavese
Çeviren: Egemen Berköz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder