Sayfalar

20 Kasım 2017 Pazartesi

Bir Fabrikayı Ziyaretten

Bir fabrika düdüğünün sesi gelir çok uzaklardan,
bu eylül ortasında, çığlıktan çok ıslık gibi sevinçli.
Demek ki bütün düdükler susmamışlar daha.
Eski patronlar isterlerdi her şey sessiz olsun, çıt çıkmasın
açlık mahallelerinde;
toplumun suskunluğuyla övünürler şimdi.
Bu sessizlik içinde,
sabah suskunluğunun birdenbire kapladığı
bu sessizlik içinde,
yanda kalmış oyundaki bir ödevin kızgınlığı var,
gürleyip taşıverir yüreciğinde
çocukken iki ders arası duyduğun düdük sesi.
Çınlar saatlerinde bugünün
kükreyen gücü öncülerin:
Yükselir gelecek günlere susamış
atılganlıkların burçları
genç yüzyılın kalesi üstünde.
Ama bir başka ses bu,
işçilerin sesi bu,
yükseldikçe tedirginleşen
ve boğuk hoşnutsuzlukta karara karara
korkunç öfkelere bürünen bir ses.
Ey, şu anda susturulmuş ses,
aslında bölük pörçük ses,
ey, titreyen gelecekle yiten geçmiş arasında sıkışmış kalmış
iki dilli can,
ey, bir vakitler göklere ağan acı şarkı!
Ama şu, tedirgin edici, alaycı düdük yok mu
fabrika düdüğüdür o, umut dolu.
Çevrede ücret ve iş sıkıntısı içinde,
acı ve boş ortalıkta hiçbir ses yok
suskun düdüklerin cılız sesinden başka.
Ama gittikçe daha yavaş dalgalanan kısa titreyişlerde
bir karışım kokusu var,
kan ve ter kokusu.


Vittorio Sereni
Çeviren: A. Kadir - A. Tanış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder