Sayfalar

5 Temmuz 2018 Perşembe

Risâlet'ün Nushiyye IV - Dâstân-ı Boşu yâni Gazeb

(mefâîlûn mefâîlûn feûlûn)


Gel imdî aydayın boşu haberin
Birin - birin sana gönülde varın

Benim ileyime kim katlanısar
Ki hışmından deniz oda yanısar

Nereye kim varam başlar kesilir
Kime boşar isem olukdem ölür

Kim ola bencileyin câna kıyar
Meğer kim ben olam merdâne kıyar

Yaradılmış bana karşı duramaz
Benimle bir nefes hemden alamaz

Hünerime benim kim birikiser
Yahud acel evîne kim giriser

Felek benim işim başaramaya
Melek benim yolumu varamaya

Gözüme yüz bin er zerre görünmez
Hezâr arslan bana berre görünmez

Boşu derler bana key bahadurım
Düzenlik bozmağa her (dem) kadirım

Nereye kim varam ot bitmez onda
Çü nakd oldu kime derd yetmez anda

İşidenler benim kaçar sözümden
Ki ben de korkarım uş kend’ özümden

Sakın bâna uyup sen gaafil olma
Benim sözüm tutup imansız ölme

Dek ayruğa değil benim kılıncım
Beni dahı tutar benim kuluncum

Boşu kimdeyise îmânı gider
İman gerek ise vârını gider

Boşu gelincegiz îman ne olur
Oda düşer yanar yâ can ne olur

Boşu işi heman küfr ü dalâldır
Neûzû billâh ol ayrıksı hâldir

Sakıngıl boşudan ki gizlidir ol
Nerede sezmesen anda vurur yol

Göresin bir kişi sâkin surette
Ne bilir kimse ânı ne sıfatta

Boynunda taylasan eline âsa
Çöpü depretmeye yer şöyle bâsa

Göresin ansızın yol çıkagelir
Üzüp tesbih imâme yıkagelir

Uşattı asayı koptu dırâka
Yüzü kalmâdı hiç kimseye bâka

Suâl ettim sûfî bû nice hâldir
Senin gibi kişîden bû muhâldir

Özür gösterdi kim ben bir kişîyim
Fâlan derler banâ fülan eşîyim

Bilirim ânı iyü âdı yoktur
Ki şerde hiç ahin irşâdı yoktur

Benim gibi kişiye izzet etmez
Cevap verir banâ öğüt işitmez

Asâna urdum (u) yakamı duttu
Banâ karşu durur Hakk’ı unuttu

N’ideyim boşu tutup almış ânı
Ki mahkûm eylemiş boşu divânı

Özünû izlemez ayrığı sınar
Ki doğru kim varısa anı kınar

Sakın hâzırdurur dâim boşûdan
Ki dost esrik idik boşu unûdan

Kişi kim ma’şukaya esrimeye
Dalâlet almış ânı ne demeye

Arı dirlik gerek dost ileyinde
Buguz boşu n’olur ma’şuk yolunda

Kaçan dost gele deyi hâzır olgıl
Sarâyını düzetgil hâzır olgıl

Olup hod-bin oturma döşeğinde
Mûdamî kaaim olgıl eşiğinde

Gafil olma evûne oğrı gele
Katı uyur isen dıvârı dele

Ev ıssı uykuda oğrı kıvanur
Tutar ta’cil işin ûyâna sanur

Nice geldi ise uyanmadı ol
Bilür bellü ki kolayıncadır yol

Ki her kim geldise bildüğün işler
Kimi yıylar u kimi anda kışlar

Ev ısız olıcak oğrı kekince
Girer çıkar bakınmaz kolayınca

Evini kandayidin oğrı aldı
Yer içer oturur ev onun oldı

Olursun daşra sen ol îçerü hoş
Yakındır iş ucu uş göresin uş

Bu ne hâldir sana zulmet içinde
Niçe uyuyasın gaflet içinde

Geçirdin ömrünü sen boşu ile
Heman zulmetdesin işbu huy ile

Eğer senden boşu gitmeye kala
Azrâil ol damardan cânın ala

Nidiverir sanâ elün yuduğun
Senî unutturur mı okuduğun

Sanır mısın öğüdümü dak içün
Nasîhattır sana cümle Hak içûn

Dışın seccâde vu tesbîh u destâr
İçin murdâr u can belinde zûnnâr

Bu vech ile nicesi olısar hâl
Ki hiç eyü amal yok doludur kaal

Geçirmez seni daşrağı taâtın
Arı olmaz ise gizli sıfâtın

Çü bâtın evlerini oğrı aldı
Zahirdeki amel daşrada kaldı

Kamûsından sana ol ola yiğrek
Ki dosta tâatın gizlîsi yiğrek

Nicesi olısar bû iş müyesser
Çü sultan sözü sındı oldu ebter

Ki sultanın önünde öd ölümdür
Eğer zerre ise suçtur delimdür

Gele bir iki tanışık edelim
Ki halvet kandasa âna gidelim

Eyâ uslû kişi sen bir haber ver
Nerede var bize gizlenecek yer

Ki gezdim yeri göğü bulamâdım
Ne var zerre isem dolunamâdım

Niçün bigânesin sen îki baştan
Gerekse sâğışın et îki beşten

Ne böyle cünbiş ile ola dirlik
Ne böyle dirlik ile ola birlik

Ömür geçti hicâbı yırtamâdın
Çü kullûğa edeble yortamâdın

Söz ayrıksı gerek sultan katında
Kim ona lâyık oldur hidmetinde

Kaçan şol bir sipâhî ma’zûl olur
Ki sultan kulluğunda ol kul olur

Nasîhat ne diyeyin gayrı bundan
Kulum deyemeye kulluk unudan

Eğer kul olasın sermâye yeter
Zihî rif’at yedi kat gökten üter

Tamâm olsa işin yer gök senindir
Ne kim dîler isen dîlek senindir

Ki âlem cismine sen can olâsın
Yer ü gök cimaya sensiz dolâsın

Ger öyle olmadın pes kanı ol iş
Gümân ü vehm ile geçti yaz u kış

Nice devran ki anda rıhli urdun
Okuyup aşr u âyet yolda durdun

Niçe ilm ü amel sen bu tapûda
Niçe yıldan beri sen bu kapûda

Sözüm kend’ özümdedir nükte değil
Bilin can birliğ’ îkilikte değil

Hayıf ol kîşiye kala bu yoldan
Edinsin çâre kurtulsun bu halden

Gafillıktır bizî bû yolda koyan
Nite gaafil olur ma’şûku duyan

Süpürmedin sarâyı gele bize
Ne ferraş isteriz kim gele düze

Niçün geçmez aceb yol bû arâdan
Boşu aldı yolu bil her yanâdan

Boşu hayli zamandır yolu almış
Kimesne’ izlemeyip gizlenikalmış

Akıl câsuslara söyler divanda
Yürün bûlun düzenlik safı kanda

Dedi câsus düzenlik hâlin âna
Boşudan dağılıptır değme yana

Çü câsus bu sözü akla irûrdi
Niçe kim vâr idi haber değûrdi

Çü hiç söz kalmadı ulaştı akla
Boşuyu dutmağa iş düstü akla

Akıl fikreyleyip söyledi haber
Buyurdu çâvuşa cem oldu leşker

Divanda söylenür ne buncadır gün
Şikâyet boşudandur sözde her gün

Sabır hani boşu kekince olmuş
Düzeng ile safâ andak bozulmuş

Ayıdın sabra kim tez tutsun anı
Harâb etti il û şehri diyârı

Çıkageldi sabır âna oluk–dem
Sanâsın boşuyu İbrâhim Edhem

Görülmez oldu ol îzi belirmez
Nice îzi ki hiç tozu belirmez

Bu kez gördüm düzenlik ü safâ hoş
Oturup ayş ederler nûş ola nûş

Şunun kim dünyede sabr ola yârı
Safa vu zevk olur her lahza kârı

Fidâ cânım sanâ ey sabr iyesi
Ki sabr oldu benim cânım gıdası

Kaçan kim olasın bû sabr ile sen
Acebdür(ür) olâsın sonra pişman

Kime sabr olsa dünyâda müyesser
Ana Hak veriserdir mülk-i dîger

*

Sabır ahvâlini dinle diyeyin
Sabır al ver kamu bu dünye mâlin

Anunçün sabrdur atayî devlet
Ki sabr eyler kamu müfsidleri mat

Sabır kandayısa iylikdir işi
Mûdâm âzâd ider yâd u bilisi

Sabırlu devleti dâim olısar
Nasîbi sabr olanlar uluyısar

İşittin Yûsuf’ı ol çâh içinde
Dururdu sabr ile ol mâh içinde

Bilinmezdi ne denlidir uzûnu
Çığırsa daşra çıkmaz Yûsuf ünü

Yukarı bakar ol çah ağzı ırak
Aşağada makaamı taş u toprak

Niçe çağırdısa ün daşra çıkmaz
Kodu çağırmağı ayruk çağırmaz

İlâhî ben kulun sûçu var ola
Ki bu iş ben kulun ile yar ola

Çü toprak bendese kanda varam ben
Sabır kılmaz isem ne başaram ben

Der öyle gözleri yukarı bakar
Yenilmez gözyaşı sel gibi akar

O sâatte gerü ökünü derdi
Deşirdi kendüyi vü sabrı gördi

İrürdi devlete ol sabr-ı âlî
Ki sabr ile hoş oldu cümle hâli

Yapıştı koğaya tarttılar ânı
Dedi erişti uş devlet nişânı

Çü çektiler koğayı çıktı daşra
Zıhî devletli kim sabrı başâra

Göre sabrıla Yûsuf neye erdi
Ki sabrın âcısı helvâya erdi

Sabır ıssı bilir ol ne idüğün
Saâdetlü tutar sabrın dediğin

Sabır kimdeyise ol arşa sunar
Ki sabr içre bulunur dürlü hüner

Çü her hâl(e) sana sabır gerek hoş
Sabır ider bu cümle aguyı nûş

Sabır gerek sana her hâl içinde
Sabırsızlar kalıflar kaal içinde

Ki her kimde olursa sabr hâli
Olısar hayr ile ânın meâli

Bırak cümle işi kıl sabr tedbîr
Eren gönlünde olur sabr ile yîr

Nebîdir ger velî yol sabra uğrar
Eğer sen de varırsan sabr ile var

Gözet sabrı ki tâ sen kân bulâsın
Sabır bekler isen mercan bulasın

Sabırsız kişilerin dirliği hâm
Ki sabr ile iyi olur ser–encâm

Öğüt gerek ise sabr ile iş et
Uzâyın derisen sabır ile bit

Ne sarp iş olsa sabr onu bitirir
Kamu yerde saâdetler getirir

Emânet el-emânet koma sabrı
Bulâsın sabr ile Mi’râc u Tûr’u

Sabırla vardı ol Mi’râc’a varan
Dirî iken ölür sabrı başaran

Yunus sen sâdık isen gîr sabra
Katı sâbır gerek sabr ile dura

Sabırda dûranın boşusu kalmaz
Çû sâbır oldu yâvuz hûsu kalmaz

Saâdet istesen sabrı güzin göl
Ki “Vallâhu muîn’us – sâbirin” gör

İşittin sabr hâlin tâ nihâyet
Tutânın cânına olsun beşâret

Uzan olma niçeme yol emindir
Harâmî çok bu yolda der kemindir

*

Eğer dinler isen diyem nasîhat
Hasedle hıkddan sâkın be gayet

Kadimden bû ikîdir mir-i leşker
Yürüyüp her biri bildiğin işler

Hasud bir kişidir dâim o rencûr
Vücûdu sağ iken renc ile makhûr

Mazarrattan niçeme kim o kaçar
Eved tohmunu bitmez yere saçar

Ne iş kim işleye kendüye ziyan
Kim ola kend’üzüne öyle kıyan

Şeker yer ise dadı-dalı yokdur
Ki tatlu dirliği ile hâli yokdur

Hasud eli onunçün ermez işe
Kime kim kuyu kazsa kendû düşe

Diyem sânâ bahıllık neyidüğin
Sakınur kendüden kendü yedügin

Kazancın kendünün kendüye vermez
Eli bağlı durur hayr îşe ermez

Bu ne hâldür sanâ ey faydasız can
Ki yokdur gayretin ey kaydasız can

Göre ne hâldedür cânın u cismin
Ne kimsesin sen ü yâ nedir ismin

Bu ne kûteh-nazar yâ ne firâset
Ki bir dem olmadın kendinle halvet

Muhâldür âkıl olmaklık bahıldan
Ne kimse alkış eder âna dilden

Ko sevme dünyeyi kim kala senden
Dilersen dilemezsen âna senden

Süleyman’dan ilerü olmayasın
Hakıykattir cihanda kalmayasın

Bahîl olmak seni Hak’tan ayırdı
Kanı gayret hamiyyet kanda vardı

Hasseden kişi ne fâide görür
Neye kim lâyık isen Tanğrı verir

Neyî neye gerek ol bîle gerek
O kaadirdir verir kîme ne gerek

Nasîbine senin sen nazar eyle
Anâ göre yarak kıl hazer eyle

Zektâsız hayvan (u) sadakasız mâl
Ne berhurdâr ola bunun gibi hâl

İnanmazsan bana sen kendin özle
Benim dediğimi kendinde gözle

Ne hâcet ben demek çok çıkdı fi’lin
Nişânı oldurur bağlanmış elin

Suçu yok kîşinin bağlanmaz eli
Dolaşır kendiye hem kendi fi’li

Çû suçun bilmez isen bildireyin
Tutup oğrıyı eline vereyin

Çün oğrı yoldaşı başını verir
Hasudluk bil seni yavlak düşürür

Şu kim yoldâşına hıyânet eyler
Kime yoldâş olursa la’net eyler

Sanâ yoldâş olânı sen bilirsen
Seni kurtarasın doğru gelirsen

Doğurluk besleyene bahl ermez
Hased hod kibrdir hiç onu görmez

Hasûdun kanda(sa) belli bazarı
Anın gitmez olur hiç gönlü dârı

Anın çûn dirliği n’îdem içinde
Olur bin kez helâk bir dem içinde

Bil on îki ay anın şadlığı yok
Yese ger yemese kaygu ile tok

Ne söz söyler ise havsalası dar
Ne dense darlığından bin dahı var

Hased odu onun çün yaktı ânı
Yürürken sağ-esen döküldü kanı

Hasudluktan hasûda fâide ne
Gönülden daşra düştü ne ide ne

Hasûd ile bahil sağışda değil
Red oldular bular hiç işde değil

Bulârın birliğe ıkrârı yokdur
Bulâra her ne olsa ârı yokdur

Buların şâhdan korkusu yokdur
Kimesne beğenesi hûsu yokdur

Nerede olsa halk ürker sözünden
Kimesne assı eylemez özünden

Bahîlin gözlerinde ibret olmaz
Kimesneye bulardan himmet olmaz

Ganîdir pâdişeh olânı görmez
Çeker buhl elini nesneye ermez

Yenir ni’metleri şâhın bayâğı
Hiç eksilmez durur dâne darâğı

Niçe yıldan berü ol ni’metî yer
Hak’a bir derse dâhı şirk ile der

Gelir her gün yeni nüzül yeni han
Yeni gelenlere verir yeni don

Yeni subh u yeni ahşam yeni hal
Yeni devran yeni dem yeni vısâl

Kadeh yeni yeni mey yeni meşreb
Yeni ayş u yen’ işret yeni mutrab

Nedir bir kişi belki cümle âlem
Nasîbini alır ne bîş û ne kem

Bahil kandayısa Karun’la kopar
Ki ol da ancılayın mâla tapar

Diyelim dinle Kaarûn’un zevâlin
Verip îmânını vermedi mâlin

Çü Kaar’ûn’a mal içün buyruk indi
Zekâtı vermedi vü dîni döndi

İder feryâd yere ko varâyın
Ki boynumdan vebâlin indireyin

Koyıcak yer malın öşrünü seçti
Kıyâmaz vermeğe cânına geçti

Ayıttı bunca mâlı verimeyim
Yiğ ol kim yeryüzünde yürümeyim

Ko bu mâl eksilince ben öleyim
Gözüm görür iken nîce vereyim

Zekâtın vermedî devleti döndü
Haber bû olıcak yer gene sundu

Tutup eklett’ onu beline değin
Verir kendi evet onun dileğin

Görür evren değil Kaarun sureti
Doyamaz ol azaba işi katı

Gerü feryâd eder bû kez beni kon
Bolay ki olayıdı tâli’im ön

Katı şart eyledi öşrini vire
Bi çârelik nasîbin kim gidere

Koyıcak yer anı gerü yayıldı
Vay ol kişiye kim ol darb uruldı

Peşimân olıcak yer gene tuttu
Boğazına değin Kaarûn’ı yuttu

Boğazına değin tutuldu durur
Kıyâmaz mâla can terkini urur

Katılıktan işi yavlak uzattı
Gözü bâkar iken mal yere battı

Batar kendü dahı mâlı sonunca
Gider her gün yere kendü koyunca

Kıyâmete değin yer boyu gider
Gör imdî kim kıyâmet âna n’îder

Ki oddun zencir eder(ler) malını
Kamû âlem göre anın halını

Olup zencîr mal boynûna düşer
Halâyık hâs u âm hep âna düşer

Diyeler ehl-i mahşer ol bu hâlde
Boyun zencirlü kalmıştır vebâlde

Zekâtın vermeyenin hâli bûdur
Olur boynuna zencir mâlı bûdur

Ne çâredir ki buhlı göre canı
Geçip boynuna dâr oldı cihânı

Gınâdan fâide olmaz bahîle
Geçer yohsul gibi yüz bin mal ile

Erin başlığı mâl ile değildir
Nice mallıya yohsul diyegel dur

Meğer kim gönlünü ıldırum urdu
Ki çevre yânına karanu durdu

Hudâ’dan mühr oruldu himmetine
Gelip kim dinlene onun katına

Nasîhat bin olursa biri sinmez
Küfür söyler dili hiç ağzı dinmez

Çü âciz kendü dâhı kend’ özünden
Ki şâd olan ölür gussa yüzüden

Özünün özgeye yoktur hisâbı
Meğer yok âhıretten feth-i bâbı

Nedir lâ ye belî ol hîç bilmez
Ki bunlâra yarâşır iş kılmaz

Bahıl kandâyısa Kaarun iledir
Güman tutmayısar mutlak biledir

Kişi kim Hak yolundan daşra dûra
Tutup boynuna kendü zincir ûra

Kamu buhl ehlinin işi bu ola
Kadimden kısrnetidir bû nevâle

Kimin kim buhl olduyısa hâli
Elin urmâğa mâla yok mecâli

Kimin kim kendisiyle kadri yoktur
İki gözleri kördür vârı yoktur

Bahil olmuştu ilm ü hüner ıssı
Esirgedi özün ol nazar ıssı

Diler kim buhl elinden kurtula ol
Ayân ola ona Hak’tan yâna yol

Gelip akl önüne yüz yere urdu
Eser etmişti ona buhlun odu

Çü âğaaz etti kim sözünü diye
Kulak tuttu akıl ol keleciye

Öküştür ma’siyet endîşe dâim
Dilerem buhlden ben kurtulâyım

Ömür geçti dırîgaa geç uyandım
Banâ bû dünye bâkıy kala sandım

Dilerim kim banâ feryâd iresin
Güç olmuş kişiye sen dâd iresin

Gör imdi akl âna ne deyîser
Bize gelen hasedden el yuyısar

Akıl bir kîşidir Allâh’a bâkar
Uyarsan akla uy ol buhlu yâkar

Akıl aydur gele bir gözlerin aç
Sahâvet kandayısa ol yanâ kaç

Elin âla sahâvet gide bile
Göresin Hak yolun hoş tertib ile

Denince söz sahâvet dâhı erdi
Atâya perde olânı götürdi

Oluk dem cümle mâlin yağmalattı
Du dünyâ cîfesin ardına attı

O murdar çünkim andan daşra düştü
Bahiller it gibî çep-çevr’ uluştu

Şu kişî kim bugün dünyâsı terkdir
Yakın bilgil onun îmânı berkdir

Sevemez dünyeyi merdan kişiler
Bakıy dirlik nedir onu dilerler

Bakıy âlem göründü gözlerine
Oturdu aşk tozu gözlerine

Anunçün gözleri Hakk’a açıldı
Hudâ’dan cânına rahmet saçıldı

Nesi kim vâr ise terk etti yola
Bu yol ile varan ma’şûhu bûla

Kamû ilm û amel bir berke değmez
Ki terki olmayan bir berke değmez

Velîye vü nebîye terk buyurdu
Helâldır terk ona can terkin urdu

Eğer izzet sevene terk muhâldir
N’ola sızmazsa bunda onda kaldır

Niçe perdedurur dostu görenler
Ye neye kayıka gönül verenler

Kayıkmaz nesneye hiç gönül eri
Kabûl etmeyeler terksiz bulârı

Han ü man bekleyen görmeye ânı
Komâyınca tamam fânî cihânı

Eli doyup kodu sahâvet ıssı
Çün öyle buyurur yolun ulusu

Ki yüz bin yöğrüğü cömerd er uttu
Bu meydan öndülün ol aldı gitti

Ki yüz bin da’vi kılan ona ermez
Onun îzi tozunu kimse görmez

Sahî bir kişidir uçmâğa sığmaz
Ki tâc ü hulleye hûriye akmaz

Onu dûyanlara ne cennet ü hûr
Ki terke gîrene ne hur ne kusur

Onunçün kim tecellî balkır ona
Kayıkmaz zerrece ol değme yana

Müşâhede gören neye kayıksın
Ne var ondan iyi ye neye baksın

N’ider iki cihânı dosta gîden
Işıktur sermaye gel bâzar îden

Araz sermâye olmaz dost katında
Edebdir varlığın şeh hazretinde

Sahâvet îder isen ışk alâsın
Tamam terk olıcak ışkta kalasın

Sahâvet ıvazını ışk bağışlar
Bulunur ışk içinde aceb işler

Açık olâna ne sermâye mi mâl
Dilek îki gönül bir bû ne muhâl

Guzaf yerde değil bû sen dediğin
Bulursun sen seni sen istediğin

Seninle sen danış gör kandasın sen
Senin devletine behânesin sen

Seni senden iyi kim bilebîle
Geçirdin ömrünü bû dirik île

Ne ise dirliğin oldur ölümün
Bugünkü gündürür yarınki günün

Hak’ı duyanlara bûgün yarın yok
İşin bugün bitir gözleme ayruk

Hisâbı her kimin yarına kaldı
Tut öyle kim balığı tâsa saldı

Kimin ahvâli kim yârına kaldı
Eliyle bâşına el kodu oldu

Ki zirâ pâdişâhın bunda hâzır
Ne işin var diye ferdâda âhır

Gözün görür iken gel Hak yoluna
Kamâgıl nefsini kendiliğine

Niçün korsun seni düşvar saate
Kanı aklın göyersin kıyamete

Kamû çiğ işini hep bunda pişir
Yol ûzaktır yükûnü bunda devşir

Ki bunda bitmeyen iş onda bitmez
Sağır mı kulağın niçün işitmez

Cömertler duydu bunda ol zevâli
K’olâra vâsıl oldu Hak visâli

Sehâya sen Yunus vardın ise erk
Ayıt imdî bu yolda n’eyledin terk

Vücûhun yoğısa gönüllere git
Boyun vermez damarlarını seğit

Gönül erîni önden koma elden
O kurtarır senî dürlü fiilden

Öğüt tûtar isen koma eteğin
Tac eyle bâşına âyâğı hâkin


Yunus Emre
Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri
Abdülbaki Gölpınarlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder