bize yapılanları gördüm, hepsini
bin ejder kuvvetinde kötüydüler
bir kuşak yok edilirse belki, çok yılın
öcünü alacaklardı; kimbilir haklıydılar
hepsini gördüm; dağılan beyinler
ucuz bir klişe kadar hakikiydi
dağılan hayatlar tevazu ile romansız
aşklar hep yarına ertelenmiş ve gizli
sırtlanlar ısrarlı sır taciriydi
annem de korkuyordu onlardan
kimdi onlar çün hazır ve nazır
onlar içimizde ve zahiriydi
bize yapılanları gördüm, hepsini
kimliksiz bir ülkenin sadık bekçileri
yarınsız memurları dünden ari günün
ve Aryan rü'yaların yanlış Batılıları
harita üzerinde oda ararken
hepsini gördüm; bir el bombası
ellerinde patlayarak yok ediyordu
buydangay buygay bir coğrafyayı
sadakat hep bugüne gönderilmiş ve açık
ebemler ısrarlı yol muhaciriydi
gönlüm de korkuyordu onlardan
onlar ki toprakta mayın suda kolera
havada ihanet kadar çoktu
onlar hem Yeşil hem Hareket bir ordu
bize yapılanları gördüm, hepsini
an benimle geçerken zamansız
ve hep bir ukte kadar karanlık
günler hayli sevimsiz hatıra haliyle
isimler ölüm hükmündeydi
kusmuğundan tanıyorduk artık insanı
hırçın ve hükmedici bir hal sinmişti her yere
hata! erken büyüyor burada
Feryat da korkuyordu onlardan
eksik arzu, kayıp çocuk, masum örümcek
onlar boşlukta karşılıksız bir soruydu
bize yapılanları gördüm, hepsini
yanlış tariflerle uzatılmış bir yol gibiydik
bizden mütevelli heyeti ve icracı avukat
kötü gün yabancısı ve yatakta hoyrat
sözsüzlüğe tutsak bir aile, sınav çocukları
bizden bir aşağılanmanın hazır özneleri
münasip suçortakları... ve suskunluk hücresi için
bir adım ileri! istendi. yıldırımlar yaratmak
memleketi yarısına kadar demir ağlarla donatmak
memleketin yarısını unutmak beklendi bizden
bir bok vardı gibi sundukları hayatta
vazgeçemezdik sanki güzel ve yetenekli olmaktan
kudretle aptaldılar, hiç bırakmadılar korkuyu
memleket bile korktu onlardan
güzel ölüm, iyi abla, sine qua non hayat
arsenik ve çaydılar, rü'yasız uyku
bize yapılanları gördüm, hepsini
açlık gözümüze sokulmak için bekletiliyor
vicdan derin çarpışmaların gazisi
ibne! arkadaşımın müstear ismiydi
havlamamızı istediler, uluyabileceğimizi kestirmeden
onlar: define avcıları; zihnimize kartal salanlar
haklıydılar, postumuza göz dikerken
bedevi yol açacak, nizamcı oturacaktı daima
argonotun yolu vardı ve uzakta
meşkederdi yoksul tanrılar
Adam bile korktu onlardan
yaratılışı yaraladılar sır fabrikalarında
bereketsiz süt ve inançsız başaktılar
bize yapılanlan gördüm, hepsini
benliği gölgeleyen iktidar ardımızdan ağladı
ve hep ikizini terketti hevesle kutsanan
hayat! merakın sağrısında çok yol alındı
kan tarif etti kendi göbeğinden ayrılanı,
kırılan göğün altında kamaşan gözlerimizle
az gittik uz gittik dere tepe biz gittik
iklimden iklime değiştik, evet
zamanın suyu vardı, bir de bunu bildik
ve onlardan azade korkuyu
bize yapılanları gördüm, hepsini
kır hayvanını okşayıp isteğe uzandık
kırk yıl ayrı koydular kadın ile erkeği
bize bir harf öğreteni kırk yıl hayattan kovdular
öğüt, tütsü ve fal tutuşturdular elimize
cinayetimizi çaldı onlar nesebi gayrı sahih
sevgiyle. oysa ne güzel yenilmiştik
öğrenmekteydik tam acının kudretiyle
: sabit kalemlerle silinir kan
insan yok etmeye yazgılıdır ve varlık
bu şiddetle sınanır. işte şöyle
: ormanımızı yakarlar, hayvanımız yaralanır
kalbimiz kınlır soludukça çok yıllık ölümü
ırmağımızı ateşe salar semender tıynetan-ı aşk
gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır
bize yapılanları gördüm, hepsini
gül yanlış kokarsa tuz yakaya takılır
Orhan Alkaya
Tuz Günleri
bin ejder kuvvetinde kötüydüler
bir kuşak yok edilirse belki, çok yılın
öcünü alacaklardı; kimbilir haklıydılar
hepsini gördüm; dağılan beyinler
ucuz bir klişe kadar hakikiydi
dağılan hayatlar tevazu ile romansız
aşklar hep yarına ertelenmiş ve gizli
sırtlanlar ısrarlı sır taciriydi
annem de korkuyordu onlardan
kimdi onlar çün hazır ve nazır
onlar içimizde ve zahiriydi
bize yapılanları gördüm, hepsini
kimliksiz bir ülkenin sadık bekçileri
yarınsız memurları dünden ari günün
ve Aryan rü'yaların yanlış Batılıları
harita üzerinde oda ararken
hepsini gördüm; bir el bombası
ellerinde patlayarak yok ediyordu
buydangay buygay bir coğrafyayı
sadakat hep bugüne gönderilmiş ve açık
ebemler ısrarlı yol muhaciriydi
gönlüm de korkuyordu onlardan
onlar ki toprakta mayın suda kolera
havada ihanet kadar çoktu
onlar hem Yeşil hem Hareket bir ordu
bize yapılanları gördüm, hepsini
an benimle geçerken zamansız
ve hep bir ukte kadar karanlık
günler hayli sevimsiz hatıra haliyle
isimler ölüm hükmündeydi
kusmuğundan tanıyorduk artık insanı
hırçın ve hükmedici bir hal sinmişti her yere
hata! erken büyüyor burada
Feryat da korkuyordu onlardan
eksik arzu, kayıp çocuk, masum örümcek
onlar boşlukta karşılıksız bir soruydu
bize yapılanları gördüm, hepsini
yanlış tariflerle uzatılmış bir yol gibiydik
bizden mütevelli heyeti ve icracı avukat
kötü gün yabancısı ve yatakta hoyrat
sözsüzlüğe tutsak bir aile, sınav çocukları
bizden bir aşağılanmanın hazır özneleri
münasip suçortakları... ve suskunluk hücresi için
bir adım ileri! istendi. yıldırımlar yaratmak
memleketi yarısına kadar demir ağlarla donatmak
memleketin yarısını unutmak beklendi bizden
bir bok vardı gibi sundukları hayatta
vazgeçemezdik sanki güzel ve yetenekli olmaktan
kudretle aptaldılar, hiç bırakmadılar korkuyu
memleket bile korktu onlardan
güzel ölüm, iyi abla, sine qua non hayat
arsenik ve çaydılar, rü'yasız uyku
bize yapılanları gördüm, hepsini
açlık gözümüze sokulmak için bekletiliyor
vicdan derin çarpışmaların gazisi
ibne! arkadaşımın müstear ismiydi
havlamamızı istediler, uluyabileceğimizi kestirmeden
onlar: define avcıları; zihnimize kartal salanlar
haklıydılar, postumuza göz dikerken
bedevi yol açacak, nizamcı oturacaktı daima
argonotun yolu vardı ve uzakta
meşkederdi yoksul tanrılar
Adam bile korktu onlardan
yaratılışı yaraladılar sır fabrikalarında
bereketsiz süt ve inançsız başaktılar
bize yapılanlan gördüm, hepsini
benliği gölgeleyen iktidar ardımızdan ağladı
ve hep ikizini terketti hevesle kutsanan
hayat! merakın sağrısında çok yol alındı
kan tarif etti kendi göbeğinden ayrılanı,
kırılan göğün altında kamaşan gözlerimizle
az gittik uz gittik dere tepe biz gittik
iklimden iklime değiştik, evet
zamanın suyu vardı, bir de bunu bildik
ve onlardan azade korkuyu
bize yapılanları gördüm, hepsini
kır hayvanını okşayıp isteğe uzandık
kırk yıl ayrı koydular kadın ile erkeği
bize bir harf öğreteni kırk yıl hayattan kovdular
öğüt, tütsü ve fal tutuşturdular elimize
cinayetimizi çaldı onlar nesebi gayrı sahih
sevgiyle. oysa ne güzel yenilmiştik
öğrenmekteydik tam acının kudretiyle
: sabit kalemlerle silinir kan
insan yok etmeye yazgılıdır ve varlık
bu şiddetle sınanır. işte şöyle
: ormanımızı yakarlar, hayvanımız yaralanır
kalbimiz kınlır soludukça çok yıllık ölümü
ırmağımızı ateşe salar semender tıynetan-ı aşk
gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır
bize yapılanları gördüm, hepsini
gül yanlış kokarsa tuz yakaya takılır
Orhan Alkaya
Tuz Günleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder