Sayfalar

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Gece Gezintileri

ağzımda mavi bir ıslık.
omuz başımda yıldızlar
sırtımda kurşun yanıkları
gültepe sokaklarını adımlıyorum
derelerden caddeye uzanan
yoksul işçi sokaklarını

gözü yaşlı anaların ellerini öperim
sabah çaylarını demlerim işçilerin
genç kızlar sevda şiirleri ister
gerçi sokaklar suskun sokaklar kelepçeli
ama gece tepeleme yıldızla dolu
mavilerim çocukların düşlerini

bir ev var köşebaşında boyasız
iki canı eksik iki dalı kırık
her gece özenle iki yatak serilir
bahar serinliği anamın elinde yumuşacık.
nöbetleşe yatar bizimkiler
gece boyu şafak beklenir

parayla alınmazları satanın
yoksul sokakların çerçisiyim ben
heybem kavga nakışlı umut dolu
bütün yasakların üstünü çizerim
koşarak gelir çocuklar
tamamlanır yarım kalmış yazılar

biter elbet bu firari gezintiler
kırık kapılı evinde gültepenin
bir bebek ağlar babası yitik
ağzımda ıslık dönerim metris damına
ağlama bebeğim
türkülü sabah bıraktım kapına


Nevzat Çelik
Şafak Türküsü

25 Mayıs 2018 Cuma

Nedendir?

Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu benim geceler uyumadığım?
Çetin derler ayrılığın derdini
Ayrılık derdine doyamadığım

Dostun bahçesine yad eller dolmuş
Gülünü toplarken fidanın kırmış
Şunda bir kötünün koynuna girmiş
Şu benim sevmeye kıyamadığım

Kömür gözlüm seni sevdim sakındım
İndim has bahçeye güller sokundum
Bilmiyorum nerelerine dokundum
Bir belli haberin alamadığım

Karac'oğlan der ki yandım da öldüm
Her deliliği ben kendimde buldum
Dolanıp da kavil yerine geldim
Kavil yerlerinde bulamadığım...


Karacaoğlan

Nazlı Yardan Geldi Bana Bir Name

Nazlı yârdan geldi bana bir name
Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler ki yarini yad iller almış
Kadir Mevlam nasib eyle ölümü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun
Beni yârdan eden Allah'tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun
Terkedeyim vatanımı ilimi

Ak yâri gördükçe ağladım coştum
Al elinden dolu badeler içtim
Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi

Karac'oğlan derki konmadan göçmem
Her olur olmaza sırrımı açmam
Kötüler köprü olsa üstünden geçmem
Taşık suya uğradırım yolumu


Karacaoğlan

Yusuf ile Züleyha

şimdi nereden çıktı
zaloğlu rüstem
kan kalesi
züleyha kimin kardeşidir
yusuf düşmüş müdür hiç attan
anlatır dururdu o,
kahvelerden büyük nehirler
gibi akardı amcamın sesi

şımarık gömleğimin içinden
çıkarır yıkardım kendimi
gülmeyen babalara vermek için
bir oğulun sevgisini
geceyi unuturdum
kendimi uyuturdum
mavi örtüler sererek üstüme

güneş
ağrıların ortasında
ağlayınca her akşam
sular basardı evimizi
bizim salımız olmazdı kavaktan
korkardım

ki bir oğulun korkusudur
annesine kuma getirilmiş şahmaran.


Tuğrul Keskin
İpekler Çoğaltmaya

24 Mayıs 2018 Perşembe

Nasihat

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yad ellere açıcı olma

Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik olmaz
Sen iylik etde o zayi olmaz
Darılıpta başa kakıcı olma

El arifdir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucuolma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zay etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülere konup göçücü olma


Karacaoğlan

N'eyleyeyim Şu Dünyanın Ziynetin

N`eyleyeyim şu dünyanın ziynetin,
Akibeti ölüm olduktan geri?
İstemem bahçemde bülbüller ötsün,
Benim gonca gülüm solduktan geri.

Çöze idim düğümelerin döşünden,
Öpe idim gözlerinden, kaşından;
Güzelliğin soyha kalsın başından
Ben inli, boranlı olduktan geri.

Yalanmış dünyanın ötesi, yalan.
Felektir muradım elimden alan.
Mısr`a sultan olsam istemem kalan,
Dost ağlayıp düşman güldükten geri.

Karac`oğlan der ki: Bu, ne hal bilmem?
Gelmişim dünyaya, bir daha gelmem.
Alem bir yan`olsa, o yari vermem,
Yarin gönlü bende olduktan geri.


Karacaoğlan

Binüçyüzseksensekiz Sokak

I.

sisli fotoğraf

banka;
birgün bir oğul sorabilir atasına
ya tasarruf hiç, marksizm herşeyse baba

retina;
kaynağıdır bütün ışıkların
tülin'le süleyman'ı saklar biraz da

cafe;
ancak bu kadar anlatabilir iki sandalye
uzakta bir hiç gibi duran paris'i

çınar;
en çok yapraklarını severdim çocukluğumda
adını şair çınardan almadığı besbelli

park;
çocukları unutur nasılsa
iri arabaları saklar kucağında

kadın;
zarif, bir eli çantasında
birinin karısı olmadığı ne malum

güzellik salonu;
antikalar verip mandal alırlardı bir zaman
şimdi hüzün çizgileri yerine estetik...

berber;
bir makas üç tarak iki bira şişesi
beyan edebilir, mal beyanı sorulursa

sokak;
öksürüğü hiç dinmeyen caddelerden
tıkalı bir damardır ardakalan.


Tuğrul Keskin
İpekler Çoğaltmaya

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Menzil

Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere indin mi gönül
Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin
Karada menzilin aldın mı gönül

Yiğitliğin elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrak eli değmiş goncagül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

Hasta oldun yatağını istersin
Kadir mevlâm sağlığını göstersin
Cennet-i Aladan Bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül

Karacaoğlan der ki söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül


Karacaoğlan

Madem Dilber

Madem dilber meylin yoğudu bende
Ezelinden ikrar vermeyeydin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmeyeyidin

Siyah saçlarını eylersin perde
Beni sen uğrattın bin türlü derde
Ben sendi halımda gezdiğim yerde
Çağırıp yağdigar vermeyeyidin

Karacaoğlan der ki ey mahı mestim
Kaşla göz edersin benimi kestin
Severler güzeli darılma dostum
Darıldıysan güzel olmayayıdın


Karacaoğlan

Ölürsem

Ölürsem
bir çiçek açmak isterim
beni gömdükleri yerde

Ölürsem
karanlıktan korkarım en çok
keşke uçabilseydim gökyüzüne

Çiçekler, çiçekler arasında
Ölürsem şiirler açmak isterim
insanların yüreğinde

Ölürsem
o yasak. bahçeye gömülmek. isterim
sınırın ötesinde

Ölürsem
ölmemiş gibi yaparım
sen üzülmeyesin diye


Neşe Yaşın
Ay Aşktan Yapılmıştır

22 Mayıs 2018 Salı

Koyun Meler Kuzu Meler

Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğide yâd olmaz
İyilerde ham süt olmaz
Bin kaygı bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır cümlenin başı
Gamlanma gönül gamlanma

Yiğit yiğide yâr olur
Kötülerde ham süt olur
Kara gün ömrü az olur
Gamlanma gönül gamlanma

Nâçar Karac'oğlan nâçar
Pençe vurup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma


Karacaoğlan

Yüceden mi Geldin Sen Seher Yeli

Yüceden mi geldin sen seher yeli
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?

O ne dedi, sen ne dedin varıncak?
Oğlan aşık mısın? Dedi görüncek
El kavuşturup divanına duruncak
Daha dostum eskisinden güzel mi?

Kolda götürürüm yavrı baz gibi
Yüzerim göllerde boymul kaz gibi
Bahçandan açılan top nergiz gibi
Toplar toplar, dost zülfüne dizer mi?

Karac’oğlan, gider kendi yoluna
Çiğ ibrişim pek yakışır beline,
Divitin, kalemin almış eline;
O dost bizi defterine yazar mı?


Karacaoğlan

Ölümün Ardından

Gün ışıyor yavaş yavaş
çiçekler arasında bir yorgun gömüt
ve işte toprağın karanlığında
daha dün yaşayan güzel annemiz
sanki ellerimle tuttum ölümü
beklerken onun başucunda
o ürperişi belki unutamam, hiç unutamamam

bütün yaşadıkları onun
duydukları düşündükleri
erişti son noktasına
büyük bir korkuyla izledim bunu
ölümün başucunda duyduklarımı
kazıdı yüreğime sivri bıçaklar

anneciğim
anneciğim
dünyadaki bütün çalgılar haykırdı bunu
kimisi hüzünle, kimisi sevgiyle, özlemle kimi
çiçeklere dönüştü bütün bu sesler
ona benzeyen güzel çiçekler
çıldırmış haykırışlar gibi dalgalanarak
gömütünün üstüne uçuverdiler

saçımı okşamıştı
ve ölüm dondurdu ellerini acımasızca
fizyolojik değişimler ve kaskatılaşan an
ah nasıl da yalnızım şimdi
oysa yakın değildim yaşarken ona
ne çok ayrıydı düşüncelerim ondan
ve içimde kırgınlıklar vardı
çocukluk anılarıyla korlanıp yanan

ne acıymış
bir annenin ölmesi
örülmüş bir kazaktan
duvardaki bir tablodan
bakması yavrularına eski fotoğraflardan

içimden geçenleri anlatamam kimseye
çünkü içimden
dörtnala atlılar atlılar geçti
bilinmezliklere doğru tozlar savuran
çünkü içimden
savaşlar, yıkımlar haksızlıklar geçti
ezerek yüreğimi parçalayarak
acılar geçti içimden
yüzyıllar yüzyıllar geçti


Neşe Yaşın
Yazko Edebiyat, Eylül 1982

21 Mayıs 2018 Pazartesi

Koşma

Seherden uğradım dostun köyüne
"Hoş geldin sevdiğim, in!" dedi bana.
Domurcuk memesin verdi ağzıma,
"Yorgunsun sevdiğim, em!" dedi bana.

Benim yârim gelişinden bellidir,
Ak elleri deste deste güllüdür,
İbrişim kuşaklı ince bellidir
"İnce bellerimi sar!" dedi bana.

Benim yârim bana yalan söylemez.
Söylerse de gıybetimi eylemez.
İl yanında ikrârını söylemez
"İlleri uyut da gel!" dedi bana

Mestine de deli gönül mestine,
Âşık olan gül gönderir dostuna.
Telli mahramasın attı üstüme
"Terlersen sevdiğim, sil!" dedi bana

Karac’oğlan, sırrın kime danışır?
Siyâh zülfü mah yüzüne kıvrışır.
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
"Ağlama sevdiğim, gül!" dedi bana


Karacaoğlan

Koşma

Ala gözlü nazlı dilber
Sen de olasın benim gibi
Zülfün dökük boynun bükük
Sen de olasın benim gibi

Bahçende güller bitmesin
Dalında bülbül ötmesin
Kapından cerrah gitmesin
Sen de olasın benim gibi

Gül yerine diken bitsin
Kuşyerine baykuş ötsün
Gözün yaşı sele gitsin
Sen de olasın benim gibi

Karac'oğlan der mert gibi
Yanar yüreğim od gibi
Bir ok yemiş bozkurt gibi
Sen de olasın benim gibi


Karacaoğlan

X

X.

Anneciğim,
Bir kayığa binip
Gidelim uzaklara
Orada başka insanlara diyelim ki
"Bizim ülkemizde savaş var
O yüzden geldik
Ölü arkadaşlarımızı da getirecektik
Ama sığmadılar kayığa"


Neşe Yaşın
Savaşların Göıyaşları

20 Mayıs 2018 Pazar

IX

IX.

Neden beni severken
Ağlıyorsun anne?
Neden beni her görüşte
Kucaklıyorsun?
Bizi öldürmeye gelirlerse eğer
Onlara deriz ki

"Babamız öldü geçen savaşta
Bizi de öldürürseniz eğer
Kim bakar portakal ağaçlarına?"


Neşe Yaşın
Savaşların Gözyaşları