Sayfalar

13 Ekim 2018 Cumartesi

Benim Gizim

Benim gizimle yürüyorum
Örümcekağı üstünde
Benim gizimle gizlenirim
Yıkıntılar altında ölürüm
Yüzüm ve çığlığımda kalır aşk-
Benim gizimin nesli böyle
Kalır ölümümden sonra.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

12 Ekim 2018 Cuma

Çocukluğum

Bu kışta öğrendim; şarkılarımı
Ekmeğimi, memleketimi ve dilimi-
Çocukluğumun küçük adımlarıyla
Ufku taşıdım avuçlarımda
Düş gibi resmini yaptım geleceğime.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Yârab Bu Ne Derttir Derman Bulunmaz

Yârab bu ne derttir derman bulunmaz
Ya bu ne yaradır zahmı belirmez

Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Varır aşka düşer hiç bana dönmez

Döner gönlüm bana öğüt verir çok
Âşık olan gönül aşktan usanmaz

Âşık ki cana kaldı âşık olmaz
Canın terk etmeyen ma’şûku bulmaz

Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarım canımı hiç kimse almaz

Âşık bir kişidir bu dünya malın
Âhıret korkusun bir pula saymaz

Bu dünyâ ol âhiretten içeri
Âşıkın yeri var kimesne bilmez

Âşık öldü diye selâ verirler
Ölen hayvan olur âşıklar ölmez

Beyim âşık isen var sen yoluna
Bunda başlar yiter kanlar sorulmaz

Erenler meydanı arştan uludur
Salarlar çevgânı topu belirmez

Yunus bu tevhîde gark oldu gitti
Geri gelmekliğe aklı derilmez


Yunus Emre

Seninle Dirliğim Senden Irılmaz

Seninle dirliğim senden ırılmaz
Hayat seninledir sensiz dirilmez

Benim münâcâtım senden yanadır
Sana varan yolum sensiz varılmaz

Sensin gözlerim içre bile bakan
Sen bile bakmasan yolum görülmez

Sen ayrı ben seni nerde bulayım
Sensiz bu hak nefes ömrüm sürülmez

Sefer kılsam bana yoldaş olursun
Karâr etsem gene sensiz durulmaz

Varlığım sendedir ben bir âletim
Sun’ ıssı sunmasa âlet kurulmaz

Âlet ü harekât cümlesi senden
Anın ’çin işine kimse kırılmaz

Birlikten öteye hiç şerîkin yok
Kim noksan ergöre hükmün yuyulmaz

Âlem halkı zebun emrin içinde
Kimdir ki kulluğa boynu burulmaz

Bu benim dediğim eğer ben isem
Niçin bu benliğe elim urulmaz

Yârenler salâdır kapı açıktır
Bu kapıya gelen mahrum sürülmez

Yunus bu tevhide gark oldu kaldı
Geri gelmekliğe aklı derilmez


Yunus Emre

11 Ekim 2018 Perşembe

Tek Gözlü

-"Sen kimsin, seni nerden anımsıyorum ey
Mihyar
nerde savaştık, Allah veya ateşin kimliğiyle
giden kimliğin veya gelen
acaba nerden anımsıyorum seni”

-”Ne Allahı anımsarım ne de yangını
hepsi, işte bu duvar
hepsi, işte gözlerimin gördüğü- bir kişi,
başka bir ben’e bürünse
o kişiyi kim tanır ikisi de bir..."


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

N’idem Ben Gönül ile Benimle Bile Bir Dem Durmaz

N’idem ben gönül ile benimle bile bir dem durmaz
Mâ’şuk yüzün gördü meğer öğütleyip ökün dermez

Tanğrı için ey uslular gönlüm bana buluverin
Vardı dost ile buluştu bana geri boyun vermez

Bunun gibi gönül ile nice dirlik iltebilem
Bıraktı yabana beni bir dem gelip hâlim sormaz

Gönül bana yoldaş iken zühd ü tâat kılar idim
Yıkıldı bu tertiplerim gönülsüzüm elim ermez

Gönül içeri dost ile ben kapıda feryâd ü zar
Bin yıl zârî kılar isem işbu nedir diye sormaz

Aydır isem eyâ gönül hani farîza yâ sünnet
Aydır yok teşvişi koya bu seviye amel sığmaz

Eğerleyin aydır isem gör boynumda borç kalmasın
Kakır boşar söver bana aydır ki ey Hakk’ı görmez

Ağız ağızdan kutludur ola ki sözünüz tuta
Ben yüz bin yıl söyler isem sözüm kulağına girmez

Gönlüm dahı canım dahı el bir etti şol ikisi
Yüz bin Yunus’tan ferâgat dost yüzünden gözün ırmaz


Yunus Emre

Canım Ben Andan Ezelî Aşık Geldim

Canım ben andan (bunda) ezelî âşık geldim
Aşkı kılavuz tutup ol yola düşüp geldim

Değilim kaal ü kıylden ye yetmiş iki dilden
Yad yok bana bu ilde anda bilişip geldim

Geçtim hod-bin ilinden el çektim dügeliden
Ol ikilik bâbından birliğe bitip geldim

Dört kişidir yoldaşım cefâdar-u razdaşım
Üç ile hoştur başım birine boşup geldim

Ol dördün birisi can biri dîn biri îman
Biri nefsimdir düşman yolda savaşıp geldim

Bir kılı kırk yardılar birin yol gösterdiler
Bu mülke gönderdiler ol yola düşüp geldim

Aşk şarabından içtim on sekiz ırmak geçtim
Denizler bendin deştim ummandan taşıp geldim

Ben andan geldim bunda geri varırım anda
Ben anda varasımı anda danışıp geldim

Azrâil ne kişidir kasdedesi canıma
Ben emanet ıssıyla anda bitrişip geldim

İmdi Yunus’a ne gam âşık melâmet bed-nâm
Küfrüm îmana şol dem anda değişip geldim


Yunus Emre

10 Ekim 2018 Çarşamba

Taş

Taparım bu taşın vedasına
Kesildiğini görürüm yüzümün
Onda görürüm kayıp şiirimi.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Dost Bakalı Yüzüme Ben Seni Görüp Geldim

Dost bakalı yüzüme ben seni görüp geldim
Ol yüce yücesine bî güman erip geldim

Esrikliğime bakma adım deliye takma
Esrikliğim ezelden sohbeti süre geldim

Ezelden bile idim Elest’te belâ dedim
Ol kadîmî denizden sel olup geri geldim

İşretine ermişim sâlâ deyip durmuşum
Ol kadîmî denizden sel olup geri geldim

Aşk bana İsî oldu erenler duâ kıldı
Bir iki kez topraktan ben ölüp durugeldim

Mansur aydır Ene’l Hak der sûretin oda yak
Deyniz dâra gelsinler ben dârı kurageldim

Sorman Yunus’tan haber dost nerdeyse orda var
Haberin gören verir ben tenhâ göregeldim


Yunus Emre

Beni Bunda Veribiyen Bilir Ben Ne İşe Geldim

Beni bunda veribiyen bilir ben ne işe geldim
Kararım yok bu dünyâda giderim yumuşa geldim

Dünyâya çok gelip gittim erenler eteğin tuttum
Kudret ürünü işittim kaynayıban cuşa geldim

Sert söz ile gönül yıktım od oldum canları yaktım
Sırrımı bu halka çaktım âleme temâşâ geldim

Ben oldum İdrîs’ı terzî Şît oldum dokudum bezi
Dâvûd’un görklü âvâzı ah edip nâlişe geldim

Âşık oldum şu ay yüze nisâr oldum bal ağıza
Nazar kıldım kara göze siyah olup kaşa geldim

Müsî oldum Tur’a vardım koç oldum kurbana geldim
Alî olup kılıç saldım meydana güreşe geldim

Deniz kenarında ova kuyuda işleyen kova
İsâ’nın ağzında duâ oldum bile işe geldim

Ay oldum âleme doğdum bulut oldum göğe ağdım
Yağmur olup yere yağdım nûr oldum güneşe geldim

Kaal ü kıylden geçenlere yolda gözün açanlara
Anlayıban seçenlere vak’a oldum düşe geldim

Benim al dertli dermân benim ol ma’rifet kânı
Benim Mûsî-i İmrânî Tur dağından aşageldim

Yolum sana oldu durak sabahın söyleyendir Hak
Yunus Emre dilinde Hak olup dile düşegeldim


Yunus Emre

9 Ekim 2018 Salı

Gözlerinde Taşır

gözlerinden alır
gelincikleri, bu songünün rüzgarından
aktı, ellerinden aldı
yağmurların adasından
dağlardan yaratığı sabahı
tadıyorum-gözlerinde taşır
denizin tohumunu
tarih adlandırdı beni ve şiirler
mekanı yıkayıp,
tanıyorum- beni adlandıran tufanı.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Tehî Görmen Siz Beni Dost Yüzün Görüp Geldim

Tehî görmen siz beni dost yüzün görüp geldim
Bâki devr-i rüzigâr dost ile sürüp geldim

Oldur söyleyen dilde varlık dostundur kulda
Varlığım hep ol ilde ben bunda garib geldim

Bezirgânın matâım çok dest-gîrim üstâdım Hak
Ziyanım âssıya cümle anda değişip geldim

Yer ü gök yaratıldı aşk ile bünyâd oldu
Toprağa nazar kıldı aksırı dürüp geldim

Gördüm yedi tamusun anda sekiz uçmağın
Korkudan günahımı anda sızırıp geldim

İsî oldum kudretten behâne bir avretten
İnâyet oldu Hak’tan ölü dirgörüp geldim

Âdem olup durmadan nefsin boynun burmadan
Yanıldım buğday yedim uçmaktan sürlüp geldim

Mûsî’yle Tûr’a çıktım bin bir kelime kıldım
Bu halk bizi ne bilsin anda bilinip geldim

Nuh oldum tûfân için çok duruştum dîn için
Duymayanın tagadan suya boğdurup geldim

Yalan değildir sözüm bak yüzüme aç gözün
Dah’ örtülmedi izim uş yoldan erip geldim

Cercis olup basıldım Mansur oldum asıldım
Hallaç pamuğu gibi bunda atılıp geldim

Eyyub oldum tenime cefa kıldım canıma
Çığırdım Sübhân’ıma kurtlar dürüyüp geldim

Zekerya oldum kaçtım erdim ağaca geçtim
Kanım dört yana saçıp tepem deldirip geldim

Yalınız Sübhân idi peygamberler canıydı
Yunûs hod pinhân idi suret değşirip geldim


Yunus Emre

Ey Yârenler Ey Kardeşler Sorun Bana Kanda İdim

Ey yârenler ey kardeşler sorun bana kanda idim
Aşk denizine dalıban deryâ-yı ummanda idim

Ol ki beni bekler idi her kandaysam saklar idi
Aşk urganı ucundaki kandildeki canda idim

Yere bünyâd urulmadan yer gök halâyık dolmadan
Levh u kalem çalınmadan mülkü yaratanda idim

Yüz yetmiş bin feriştehler saf bağlayıp durucağız
Cebrail’i gördüm (anda) ol ulu dîvanda idim

Dört kitabı okumadan ayırıp seçmek olmadan
Ben okudum sabakımı Kur’an’da hânende idim

Kaygu eli bana ermez gussa hergiz beni görmez
Endişe şerrinden daşra bir ulu makamda idim

Doksan bin Hak kelâmını eyleyince Habib ile
Otuz bini sır olunca ol vakit ben anda idim

Benim gibi miskin kulu yüz bin gelirse az ola
Benim gelişim şimdidir uçmakta Rıdvan’da idim

Yıldız idim nice zaman gökte malâik arzuman
Cebbâr-ı âlem hükmeder ben ol zaman anda idim

Ben bu sûretten ileri adım Yunus değil iken
Ben ol idim ol ben idim bu aşkı sunanda idim


Yunus Emre

8 Ekim 2018 Pazartesi

Son Gökyüzü

Gözlerini kapatır düşünde
Böyle görür bir şehrin itirafını
Havada dans eder düşünde böyle
Düşünde böyle habersiz kalır bütün şeylerden
Günden güne yaratılan şeylerden,
Düşünde böyle birikir böyle akar
İşte deniz- böyle telaşlı bir giz
Böyle uzaklaşır gökyüzü son gökyüzünden.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı

Bu Cihâna Gelmeden Mâ’şuk ile Bir İdim

Bu cihâna gelmeden mâ’şuk ile bir idim
“Kul huvallah” sıfatlı bir bî nişan nûr idim

Ol dem ki birlik idi nitesi dirlik idi
Ol pâyansız kudrette ne Mûsî ne Tûr idim

Bile idim hazrette ol bî kıyas kudrette
Ne serîkim var idi ne kimseyle yâr idim

Yer gök yaratılmadan Kaalu belâ denmeden
Levh kalem çalınmadan mi’raçta kadir idim

Nice kez geldim gittim delim sûret yarattım
Bu şimdiki sûrette Yunus olup dûr idim


Yunus Emre

Bu Cihana Gelmeden Sultân-ı Cihanda İdim

(Ben) bu cihana gelmeden sultân-ı cihanda idim
Sözü gerçek hükmü revan ol hükm-i sultanda idim

Halâyık bunda gelmeden gökler melâik dolmadan
Bu mülke bünyâd olmadan mülkü yaratanda idim

Yüz bin yirmi dört bin hası dört yüz kırk dört tabakası
Devlet makamında ol gün ulu hânedanda idim

Gussa beni görmez idi kaygu eli ermez idi
Endişe şehirden daşra bir yüce mekânda idim

Yunus bu cümle varlığın dost katında zerre değil
Guft ile kelâmda idim hem bunda hem onda idim


Yunus Emre

7 Ekim 2018 Pazar

Tuhaf Kaside

Nedir yazdığım soruyorum:
Tuhaf karım-küçük aşkın
Yaprağı eğer yeşillenirse, adaya doğru
Uçar kumru kanatları
Soluk soluğa
Nedir yazdığım, soruyorum?
Tuhaf,
Duvarın merdivenleri olur kirpikleri
Sonuç tuhaf, ruhumdan başkasını sever
Son sığınağa çağırıp boynu bükük
Bebekleri ürkütüp kaçırarak
Attığı adımı geri alır gibi bir körün, sonunda
Onunla açılır gözleri
Tuhaf, sonunda değişti bütün keskin kokusu
Sümbülün
Yandı sonunda
İşte geldiğim yol.

Biliyorum şüphesiz düşün uzunluğunu
Biliyorum şüphesiz şiirin uzunluğunu
Biliyorum şüphesiz gizin uzunluğunu
Biliyorum...
Üzülür toprak iki adıma
Üzülür evren iki kırıntıya
Biliyorum şüphesiz görünen evi
Uykusuz
Şüphesiz içtenliğini deniyorum
Baktım, bugün, yarın
Aşk böyle bakir şüphesiz
Ve uykusuz.
Nedir söylediğim soruyorum
Karım, bir vaha yarattı aşk ona benzer
Nedir söylediğim soruyorum:
Geri dönen boyun eğdi
Şiirin cahilliği gibi mevsimlerde ince ve kaba
Böyle görüyorsa görmesin, böyle
Nasıl parlıyor üzgün sabah
Nesneler nasıl parlıyor
Nedir söylediğim soruyorum:
karımın öfkesi mendilinde
Dönen boyun eğdi
Şiirlerin cahilliği gibi mevsimlerde.

Bunlar, onlar pencerelere tıkar kitapları,
mezarlığın eskimiş resmi gibi
Ufukta gökkuşağı
Sevinçle
Görünür
Ve uykusuz
Gibi, görünen evleri gibi
Uykusuz.


Adonis
Çeviren: Metin Fındıkçı
Beyrut 4.12.1956