ben en uzun ağıt ve destan
geçip gideceğim uykularınızdan
zılgıtlarla!..
susun, ışıkları söndürün
beton koruganlar size mezar olsun!
şarkılar getirdim size
ezgisi unutulmuş türküler
ve eteklerimde ateş yüzlü çocuklar
yangınlar ülkesi, o uzak Media
ve etimde fitillenen meşaleler
misket bombaları, napalm ve gaz maskeleri
benim şarkılarım hicran
vurgundur türkülerim
ben her rüzgara sürgünüm
her rüzgar iklimine götürür
ardı sıra göçeri turnaların
sesimi sulara bıraksam
serin ırmaklara
ürperir fırtına kuşları
derin denizlerin tayfun uykularında
eriştir sesimi dotman
beni ıssız bırakma
giderler
terkilerinde çatal dilli tınaz yangınları
ve kefensiz çocuk ölüleri
giderler, ören bırakıp ülkemi
bu kıyametimdir Nuh tan önce ve sonra
miladımdır bu talan ve şivan kasırgası
varıp söyle
çalasın Fırat
çalsın sesimi granit kayalara
urular basmış yüreşimi
kınından çekip bedenimi
eşkıya bırakır beni son çağın ortasında
artık durmam buralarda
duramam
Dicle kıyısında mülteci katarları
yorgun, aç, üşümüş
ve pusulanmış ince uzun patikalar
bu yol dara gider
bu yol bin açmaza
Zozanda kar
ve kıl çadırlarda göçebe kadınlar
bel verip toprağa ve aşka
asi çocuklar doğururlar
anaç sabrıyla Penolepe'nin
kundak ve kefen bezi dokurlar
uzaklarda ölü bir asker
vurur Basra kıyılarına
güneş her sabah kan izleri bırakır
Doğu da, doğduğu yere
alıcı kuşlar avlağını şaşırır
sonra Ay ufkuna döner
gün öte yüzüne
verir yüzümü doruklara beklerim
uykularım bölünmüş
gecenin eteklerinde tekinsiz bir şafak uğuldar
devriyeler yürür sokaınızdan
kimliksiz sokaınızda korku tellalları
ve kuzgun alayları
tenimde çırılçıplak bir namlu sonra
ve şakırtısı mekanizmaların
tetik düşürür
çı gibi düşerim
kentinize
çığ
lık
lar
la!
çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm şenlikleriyle
katarlar, konvoylar geçer
nenni düşlerimden, sirenler, panzerler
çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm kampanalarıyla
susar vardiyalar, şarteller
kapanır kent kapıları, kepenkler
santrallar, dekovil hatları ve işlikler
ardım sıra canavar düdükleri ve çakalcalar
çığlıklarla geliyorum kentinize
güneşin karartıldığı günlerden geliyorum
orada güneşin rengi hardal
bomba-i kimya göğün alacasında
aynasında siyanür sarnıçların
ve denizinin arayan nehir boylarında
kirletilmiş, yüzüstü bir corafya
yekinir küllerinden
destanlara sınanır
pusatsız, acemi, cenkbaz
ve düşer yollara delori, lori
verir de yankısını koyaklara derin
sesinde büyür sesi mitralyözlerin
Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi
geçip gideceğim uykularınızdan
zılgıtlarla!..
susun, ışıkları söndürün
beton koruganlar size mezar olsun!
şarkılar getirdim size
ezgisi unutulmuş türküler
ve eteklerimde ateş yüzlü çocuklar
yangınlar ülkesi, o uzak Media
ve etimde fitillenen meşaleler
misket bombaları, napalm ve gaz maskeleri
benim şarkılarım hicran
vurgundur türkülerim
ben her rüzgara sürgünüm
her rüzgar iklimine götürür
ardı sıra göçeri turnaların
sesimi sulara bıraksam
serin ırmaklara
ürperir fırtına kuşları
derin denizlerin tayfun uykularında
eriştir sesimi dotman
beni ıssız bırakma
giderler
terkilerinde çatal dilli tınaz yangınları
ve kefensiz çocuk ölüleri
giderler, ören bırakıp ülkemi
bu kıyametimdir Nuh tan önce ve sonra
miladımdır bu talan ve şivan kasırgası
varıp söyle
çalasın Fırat
çalsın sesimi granit kayalara
urular basmış yüreşimi
kınından çekip bedenimi
eşkıya bırakır beni son çağın ortasında
artık durmam buralarda
duramam
Dicle kıyısında mülteci katarları
yorgun, aç, üşümüş
ve pusulanmış ince uzun patikalar
bu yol dara gider
bu yol bin açmaza
Zozanda kar
ve kıl çadırlarda göçebe kadınlar
bel verip toprağa ve aşka
asi çocuklar doğururlar
anaç sabrıyla Penolepe'nin
kundak ve kefen bezi dokurlar
uzaklarda ölü bir asker
vurur Basra kıyılarına
güneş her sabah kan izleri bırakır
Doğu da, doğduğu yere
alıcı kuşlar avlağını şaşırır
sonra Ay ufkuna döner
gün öte yüzüne
verir yüzümü doruklara beklerim
uykularım bölünmüş
gecenin eteklerinde tekinsiz bir şafak uğuldar
devriyeler yürür sokaınızdan
kimliksiz sokaınızda korku tellalları
ve kuzgun alayları
tenimde çırılçıplak bir namlu sonra
ve şakırtısı mekanizmaların
tetik düşürür
çı gibi düşerim
kentinize
çığ
lık
lar
la!
çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm şenlikleriyle
katarlar, konvoylar geçer
nenni düşlerimden, sirenler, panzerler
çığlıklarla geliyorum kentinize
ölüm kampanalarıyla
susar vardiyalar, şarteller
kapanır kent kapıları, kepenkler
santrallar, dekovil hatları ve işlikler
ardım sıra canavar düdükleri ve çakalcalar
çığlıklarla geliyorum kentinize
güneşin karartıldığı günlerden geliyorum
orada güneşin rengi hardal
bomba-i kimya göğün alacasında
aynasında siyanür sarnıçların
ve denizinin arayan nehir boylarında
kirletilmiş, yüzüstü bir corafya
yekinir küllerinden
destanlara sınanır
pusatsız, acemi, cenkbaz
ve düşer yollara delori, lori
verir de yankısını koyaklara derin
sesinde büyür sesi mitralyözlerin
Emirali Yağan
Şarkılar Ülkesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder