Sayfalar

5 Kasım 2019 Salı

Pantolonlu Bulut III

Ama neden bu
ve nereden-
yeniyor bu ak sevinç
kirli dev yumrukları!
Tımarhane korkusu aldı beni
ve çektim perdesini kuşkunun
beynimdeki.

Ve
uzanınca ileri
boğucu kasınmalardan
batan savaş gemisinin karnında-
sürüklendi bölük pörçük
acılı gözüyle Burlyuk.

Kan dolmuş gözlerle ağlaya ağlaya
kalktı ayağa
başladı yürümeye
ye dedi
yağlı kişiden beklenmeyen sevecenlikle
"İyi!"
 
İyi, sarı gömlek engelleyince
görüşü ruhun ateşindeki
İyi
"van Houten çikolatası içiniz!"
diye bağrılınca giyotinde.

Ve bu an
bengalce
bağırışa
değişmek istemiyorum
bir şeyi dünyada...

Ama sigara dumanında,
likör bardağı gibi gözkırptı
Severyani'nin sarhoş ve çirkin yüzü.

Nasıl göze alıyorsunuz ozan denmeyi, gakguk etmeyi
gri evcil kuşlar gibi tümünün en grisi!
 
Bugün
çatlaması gerek
dünyanın kafatası
ve kesilmesi boks alanı için!
Ancak bir düşünce kuşkulandırır sizi-
"Cazip dans etmiyor muyum?"
Ama eğleniyorum
başka biçimde gördüğünüz gibi-
pezevenkler ve oyun serserileri gibi!

Siz
aşkları delik deşik eden, altüst eden
yorgunum ben
bitmez seliyle gözyaşlarının
ve bırakıyorum sizi
güneşle tekgözlük gibi yapışmış
dört açılan gözümde.

Görülmemiş giysilerle
yürüyüp gideceğim güneşler altında
tutuşturacağım bedenimi herkesin sevdiği
ve tıpış tıpış yürüyecek tasmayla önümde Napolyon
fino köpeği gibi.

Açılıp saçılacak toprak bir kadın gibi önümde,
uçan bir kuşkuyla titreyip etine kadar.

Nesneler yaşama kavuşur-
kımıldar dudaktan
ve çene çalan
"Fötnof, fötnof, fötnof".

Birden
karardı hava
ve fırtına bulutları
bütün gök sallandı durdu.
Beyaz işçi yığınlarına benziyordu onlar
öfkeli bir grev ilan eden bütün göğe.

Korkunç bir gürültü koptu buluttan
ve sümkürdüler kocaman burunlarıyla yeğin
ve değişti göğün yüzü birkaç saniyede
yüz ekşitmesiyle Demir Bismark'ın.

Ve biri
takılıp kaldı bulutun kanadına
uzattı elini bir kahveye-
özdeş anda
sevecen bir, kadın yüreği
ve kıyıcı ateşle yakma gibi.

İnanıyor musunuz
kahveyi okşadığına güneşin
bu akşam?
Değil, general Galiifet'i
kurşuna dizen başkaldıranları!

Eller yukarı bütün üşengenler
alın bıçakları, taşları, tabancaları
ve siz bütün kolsuz sakatlar
dövülürsünüz Danimarka kafataslarıyla!

Buyurun bütün açlar
terleyenler
kuşkulananlar
kalbura dönenler yoksulluk içinde

Buyurun!
Bütün pazartesileri, salıları
kanlı bayram günlerine boyayacağız sizi!
Bıçaklar toprağa bulanacak anılmak için
kim hayvanlaştırmak isterdi onu!
Toprak
besiye çekilen bir sevgili gibi
Rothschild gibi bilmek istemeyen daha çok!

Bırakın dalgalansın bayraklar kurşun ateşinde
bütün bayram günler dalgalanan-
as domuz kasaplarının kanlı iskeletini
taa tepeye, sokak lambaları direğine.

Yemin ettim
kapanıp dizlerine
kestim bıçakla
sürükledim ardından
beni ısırsın diye
 
Kızıl, La Marseillaise gibi gökleri sarstı
ölüm savaşında günbatımı.

Delilik şimdiden.

Hiç bir şey olmayacak.
Gece düşecek ve oburca
çiğneyip yutacak
karanlık pisboğazlıkta.

Bak
gök yeniden buz kesiliverdi
bir avuç gümüş yıldızla ihanete batmış.

Geldi o.
Gurul gurul içiyor Mamay gibi her şeyi
oturuyor ağırca arkaüstü kente
Gözlerimiz delik açamaz bu gece
daha kara Azef'ten!

Yığılır kalırım bir meyhane köşesinde
ben ruha, boğulur şaraba örtü
ve görürüm
o kadının değirmi gözlerini masada
Yedi kendini yüreğimde Madonna'nın bakışı.
 
Neden bağışlıyorsun meyhanecilere, mum utkundan
örneğe göre boyanan?
Görüyor musun,
yineleniyor burda özdeş tarih:
Barabbas yeğleniyor
Golgatalı oğluna.
 
Belki taşıyorum bilerek insan yığınında
bir yüz, değil daha yeni başkalarınkinden
Belki
bu en güzeli
bütün oğullarının
ben bu.

Ver
çabuk ölümünü zamanın
kendi sevincinde küflenmeye başlayanlara
büyümeye başlasın çocuklar burda yanyana
oğlanlar baba olsun
ve kızlar gebe.

Ve yeni doğanlar ülkemizde
büyüyüp ak saçlı bilgeler olsunlar.
Ad olarak verecekler bir gün onlar
doğan çocuklarına
başlıklarını şiirlerimin.

Belki benim İngiliz imparatorluğu
ve hiç paslanmayan makineler üstüne yazan
en güncelinde bütün İncillerin
on üçüncü havari.

Ve bağırdığım zaman
yüzsüzce, bütün gücümle-
her saat başı
ve sabahtan akşama-
İsa belki duyacak nasıl güzel koktuğunu
Unutma Beni çiçeğinin ruhumda.


Mayakovski
Çeviri ve inceleme: Abdullah Rıza Ergüven

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder