Şiir, Sadece: 2019-05-05

11 Mayıs 2019 Cumartesi

New Orleans Düşünceleri

Trompetin nağmelerinde,
Bir klarnet taksimini hissettim.
İnsan duygularının
Ortaklığını hissettim.
Bu şehrin kuruluş öyküsünü
Her düşündüğümde,
Yüreğimin yerinden koptuğunu hissettim.

Beyazlar zencilerin
Kaç kez ırzına geçtiler.
Dedelerini ölüme terk ettiler,
Babalarını aç bıraktılar,
Aralarına almadılar,
İşkencelerle kuruttular.

Ve şimdi;

Haykırıyorlar öfkelerini siyahlar
Zaman intikam zamanı.
Sonra kusuyorlar öfkelerini,
Kusuyorlar öfkelerini.
Öfkenin tatlı tadıyla
Yaptıklarının,
Beyazların yaptığıyla,
Aynı çirkinlikte olduğunun
Farkına varmayarak.




Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

10 Mayıs 2019 Cuma

Utangaç

Sensiz ben gezdim durdum
Park, bahçe... tüm yeşilini şehrin
Ağaçlar eflatun, beyaz, mor, pembe
Kokuları senindi, renkleri sendin.

Koyulaştı dostluk,
Kan kırmızı bir çiçekle
Açıl dedi, dök içindekileri
Söyleyemedim inanır mısın?
Bir tek sözcük bile!

Hala içimdedir,
İçimdedir, durmakta derin
Küllenmiyor, aksine artmakta
Hani, o var ya!
O, senin bana söyleyemediğin.


Kadircan Keskinbora

9 Mayıs 2019 Perşembe

Senden Sonra

Her On Kasım sabahı
Radyo ve Televizyon
Dergi ve gazeteleri,
Onlarca riyakarın
Doldurur demeçleri:
“İşte o büyük lider...”
“İşte o ışıktır
Bizlere yol gösteren....”
Saire ve saire...

Oysa ki:
Cumhuriyetçiyiz biz:
Demokrasi bir hurda
Sekizinci senede,
Gelir tamirci usta
Onuncu senemizde.
Soluklar artık rahat (!)
Sonraki tamire dek
Bir başka sekiz sene
Yeter hizipleşmeye.
“Açız” demek büyük suç (!)
Bu özgür (!) memlekette
İyilik yaramaz ki,
Kıymet bilmez (!) millete.

Devletçiliğimiz de
Ekonomiyle başlar,
Verimli fabrikalar,
En güçlü kuruluşlar
İşletmesi altında
Devletin, bilirsiniz
Hemen hemen herşeyi
Devletleştirmekteyiz;
Tek tük şeylerdir işte
İşi özel sektörün.
Devlet işlerimizin
Süratli dönüşüne,
Işık hızı erişmez
Kattığı toz – dumana
Teşrif etsin yeter ki,
Dost ülkenin tüccarı
Hizmetindedir polis
Ve güvenlik timleri.
Kötüleştirmez (!) , korkma
Ülke geleceğini!
Bol keseden versek de
Kapitülasyonları,

Milli onurumuzu
Zedeleyen herkesi,
Her elçi ve şakiyi
Her ülke ve konseyi
Direktiflerimize
Uygun cevaplarını
Vermek üzere koyduk
Kaplumbağa sırtına.
Biz öyle halkçıyız ki;
Göklere bile çıksa
Tıkalıdır kulaklar
Halkın feryatlarına.

İnkılapların yeri
Bundan böyle kısmeti
Gün be gün yeni kilit
Olan tozlu raflardır.
Eh! Zamanla olacak
Yorum değişikliği,
Büyüklerin elbette
Doğru bildiği vardır.

Ve laikliği biz,
İnanç doğrultusunda
Yaşamak isteğini
Engellemek biliriz.

Kadircan bak! Yaşattık
Altı temel ilkeyi
Bütün işlerimizde,
Atılımlarımızda.
İşte, Atatürkçüyüz
Biz görüldüğü gibi.
Hem de hep hatırlarız
O’nu 10 Kasımlar da.


Kadircan Keskinbora

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir Mecburi Hizmet Türküsü

İkinci ve dördüncü kutsal Cuma; her ayın
Günleridir çekilen bir karanlık “kura”nın.

Görünüşte ne kadar torpili yok ise de,
Kaç kişi bilirim ki kura çekmedi bile

Kimi sayfiyelerde, kimi de dağ köyünde,
Kimi hala varmadı tayin olduğu yere.

Kimi elektrikle suyu arıyor fellik fellik,
Kimi harcamak için bulamıyor metelik.

Ne yardımcı personel ne de var aracımız
Hizmet götürmek değil “siyaset” amacımız.

Lafları boldur bizim şu büyüklerimizin!
Yeter ki halkımıza “Doktor gönderdik” desin.

Okul masraflarımı paramla karşıladım,
Mecburiyet olmasın diye burs borçlanmadım.

Biz okula başlarken böyle adet yok idi,
Yüzdük kuyruğa geldik, gelecek yok edildi.

“Ben bu tarz çalışmaya göre eğitilmedim,
Gidemem “diyemezsin, seve seve (!) gidersin.

İster cennette bulun, ister cehennemde ol,
Gün, ay, yıl saya saya dört yılı çekeceksin.

Artık kariyer yapsam, dört yıl da bitti şükür,
Diye düşünme sakın, kadrolar hep doludur.

Neyine bilim yapmak, hem de tayin istemek
Dilekçen nasıl olsa uygun görülmeyecek.

Verilenler vaatti, yumuşatmak içindi,
Kazığı yedin artık, gittiğin mok yoludur.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri

7 Mayıs 2019 Salı

Yaz Sonu


yaz inceliyor, güz
bizse hiç büyümeyen rus bebekleri
bir düşte karşılaşmıştık, bir düşte kaybolduk
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
birbirinin karanlığına kapatılmış
birbirinin içinde tipiye tutulan
her kozaya ayrı biçilen uzun kışlardan
hadi birimiz uyandırsın artık ötekini
ilkgençliğin yazıları bitti. Şimdi bırakılmış çiftlikler
yağmurlarla boşalmış leylek yuvaları
elimizde sorular, gün yeniden dağıtıyor
kalanlar için yazılanları
yaz sonu yaz sonu yaz sonu
Biliyorum
yine haziran yine temmuz yine ağustos


Murathan Mungan
Haziran 1991, Ludwigshafen
Yaz Geçer

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Dalgın Çalgılar

...dalgın çalgılar gibi duran akşamüzerleri.
...incir kokan gece sokağı...
...sonra yüzündeki sabahın ilk ışıkları...
yağmurlara çıkamazdın
günler gölgelenirdi kendiliğinden
sonra günler üst üste
üst üste düşerdi yeniden

bütün gün güz bahçelerine uğradım

gözlerinde sarmaşık, ıtır, su zambakları
ellerine karacalar inerdi
güneş yanığı perdelerde
eteklerine kuşların konduğu sedir
pamuk akı örtüler
suyu hiç eksilmeyen sürahinin ışığı
asılı kalırdı zaman
ölümsüz sanırdık kendimizi
kızılı erken düşen ikindilerde

bir daha hiç dağılmadı karanlığım

Kalktım gittim ağarmış örtülerin altındaki zamandan
Uzakları denedim. Uzaklıkları ölçtüm kendimle
dudaklarım yakamozlar gibi şaşırırdı.
o uzak çalgıların eşliğinde
belleğin zalim uçurumları
her gittiğim haritada yerini alırdı
patlamış serin güller olurdu, ıslak badem, tuz
arasaydılar büyümemiş bir sevinci bulurlardı belki
çok yoklanmış yüreğimin bir yerinde
uzun bir yolculuk gibi yaşadıkları
kısacık sokaklardan vazgeçselerdi
ben oradayken,
Belki de hâlâ orada olurdum ben
Kendime yazdığım hayadan
ayıklamakla geçmezdi ömrümün
yaprak zamanı
bir ben söylerdim kuytu akşamlarda
dalgın çalgıların unuttuğu şarkıları

Sürgüne açık kapıların eşiğinde
çok oyalanmamalı insan
mevsimler kullanıldıkları yerde kalmalı
varlığı kendinden taşan yaz hayvanlarıydık bu bahçede
anlamıştık dağılacağımızı
perdeler artık başka güneşleri saklayamazken
Bu sefer kalan eşyalarımı da topladım
yeni yollara çıkılamazmış sanki
durup geçmiş bir kavşakla ödeşmeden
Bir tek yanıma bu çalgıyı aldım.


Murathan Mungan
Haziran, Kasım 1991, Ludwigshafen
Yaz Geçer

5 Mayıs 2019 Pazar

Sandık Odası

gün ışığıyla yıkanmış küskün bir yıldız
gibi akıp geçtin
sessizliğimizin üstünden oyalanacak bir
şey bile bırakmadın tozlanmış, dalgın
bakışlarımıza

ne zaman, nerede bir şey yitirsek
burada bulacağımızı sanırdık bu sandık
odasında
mümkünmüş gibi
balkonda unuttuğumuz nice yazlardan sonra...


Murathan Mungan
1991, Ludwigshafen - İstanbul
Yaz Geçer