Şiir, Sadece: 2019-05-12

18 Mayıs 2019 Cumartesi

Talep


Buraları karanlık,
Soğuk ve çamur.
Gelirken yanında güneş de getir,
Ne olur!


Kadircan Keskinbora

17 Mayıs 2019 Cuma

O Felaket Saniyelerinde

“En güzel gece yolculuğu, en güzel sabaha çıkandır” diyerek yattığımız o sıcacık yataklarımızdan nasıl kaldırıldığımızı hatırlamak, acıların en büyüğüydü. Ölenlerle, yaralananlarla, sakat kalanlar ve yetim düşenlerle...

Gözlerimiz giden bebeklerin ardından dolu,

Gözlerimizi hep anneyi, babayı, eşi, çocuğu, kardeşi, akrabayı, dostu aramaktan yorgun ve umutsuz,

Ya belli belirsiz bir sesle ya da tıkırtıyla “Hayattayım” çığlığını duyurmaya çalışan “O Kadın”, “O baba”?...

Ya “Semih”?... Önce bir umuttu, kendi kurtulabilirdi, bitirmedi umudunu çünkü sevgili “Eşi” onun için tutkuydu. Elini uzattı ama apartmanın yarı yükünü taşıyan kiriş artık daha fazla dayanamadı ve perdesini bir “tükeniş” sahnesiyle kapatıp, O’nları da arasına aldı.

Ve

Bir anne
Koluna yatırmış,
Uyuturken yavrusunu,
Bir anne,
Kendisi de uyuyormuş
Diğer koluyla öylece
Yavrusunu sarmış.
Annecik yavrusuna
Sevgisini, vaktini
Bedenini vermiş
Annecik yavruyu kurtarmak istermiş
Ama,
Dünyadaki ömürleri bu kadarmış
Kimleri sayayım ki;
Hülya’yı mı, Semih’i mi,
Yıllar sonra
Annesini ziyaretlerinde
Birlikte ölen Ahmet’i mi?...
Ölüme yattıklarını bilmeden,
Semih’ler, Hülya’lar, Ahmet’ler ve niceleri...

Öyle bir acı yasadık ki; yüzleri değişmiş ama ruhları yine de “yaşam ümidiyle” dolu insanlarla beraber. Hepsi bulundukları yerlerde hep kaybettikleri şeyleri arama savaşında olan insanlar ve sona doğru umutsuz bir yoluculuk.... Bir bardak su, bir somun ekmek ve bir tas çorbayla. Nereye kadar? , nasıl? ...
Sizler, acılı insanlar, sakatlar, yaralılar, dostlar, akrabalar. Bilin ki; yalnız değilsiniz ağlarken. Bizlerin de gözyaşından derelerimiz var, bizim de yüreklerimiz yıkık sizlerin evleri ve umutları kadar.

Bu bölüm deprem şehitleri anısına...


Kadircan Keskinbora

16 Mayıs 2019 Perşembe

Abbara

Sokaklar geniş de olabilir, dar da,
Ama güney – kuzey yönünde
Başka bir sokakla
Keşişmeli mutlaka,
Havadar olmazdı yoksa.
Abbara!
Molasının yeridir,
Uzun yürüyüşlerin.
Abbaraların işlevi:
Üstte;
İki evin birleştirilmesi,
Birleşmeden alan elde etmeyi
Altta;
Sokakta gölgeyi,
Sıcakta serinliği,
Yağmurdan kaçmayı
Sert rüzgarlarda
Bir parça soluklanmayı.

Bir deee! ..
Abbaralarda,
Sosyal olaylar olur.
İzninizle onları,
Başka bir sohbette anlatayım.


Kadircan Keskinbora


Abbara: Mardin mimarisinde bir yapı tarzı. Bazı sokaklarda, bir evin, sokağın iki yanındaki kısımlarını sokağın üzerini, tünel oluşturur gibi örterek birleştiren kemerli yapı.

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Mardin'den Bir Kesit

Aynı güzel manzara,
Gözünün önüne serilen.
Farketmez,
Zengin veya fakir olman.
Farketmez,
Hangi mahallesinde oturduğun.
Sonsuz ufuk, sonsuz gökyüzü,
Sonsuz ova
Aynı güzel manzara.

Mimarideki güzellik
Mücadele etmeli.
Yazın sıcağı, kışın soğuğu
Senin damın,
Üst komşunun avlusu,
Alt komşunun damı
Senin avlun.
İzolasyonu sağlayan
Kalın duvarlar,
Büyük odalar,
Kemerler
Kubbe tavan
Taş işçiliği.
Bu bilgi;
Birkaç yılda değil,
Birkaç bin yılda birikti.
Vardır "Mardin"li ustanın bildiği,
Hem de bir değil, birkaç bildiği.


Kadircan Keskinbora

14 Mayıs 2019 Salı

Mardin Düşünceleri II

Her taşı tarih kokan bir şehir...
Bir dağın yamacında tüm haşmetiyle ve kartal yuvasını andıran görüntüsü ile,
Yukarı Mezopotamya'nın ilk yerleşim yerlerinden biri Mardin...
Neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri, 6500 - 7000 yıllık bir insanlık mirası Mardin...

Yaşlı kentin yüzyıllardır süregelen tarihi dokusu renkli, canlı, zengin ve karmaşık...

İçinde değişik din, dil, ırk ve renkten insanın kapı komşu yaşadığı, tarih boyunca hep önemli bir şehir Mardin...
Sünni'nin, Kameri'nin, Musevi'nin, Ermeni'nin, Süryâni'nin, Katoliğin, Yezidi'nin, Alevi'nin hoşgörü ve kardeşlik duygusuyla dolu, hiçbir baskı altında kalmadan halen de içice yaşadığı eşsiz şehir Mardin...
Ve yerleşik hayatın yanı sıra göçebe hayatın da topraklarına yüz sürüp, dostluk ve kardeşliğe adım attığı şehir Mardin...

Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı dar sokaklarda birçok tarihi yapının mağrur ve ihtişamlı kapıları açılır.
Ulu Camii, Deyr'ül Zaferan Manastırı, Arap Camii, Artukoğlu Camii, Mar Yakup Manastırı, Mardin Kalesi...
Önem ve değerinin asla unutulmayacağını bilerek, bunları bir sonraki kuşağa gururla devretmek...

Mardin'i tanımak, görmek ve anlatmak bu kenti, insanlarını, doğasını, ihtişamını tanımlamaya ne yazık ki yetmiyor...
Bir Mardin'i! olarak, Mardin'i anlatmak ancak "O'nu" konuşturarak olur diyebilirim.
Tek bir şey söylemese bile, hemen yanından "Dicle" akar tüm heybetiyle, onu konuşturun,
Mardin'e kardeştir...
Her damla suyunda efsane gizli "Dicle"...

Ve Mardin insanları...
Nusaybin Çarşısında bir esnaf, bakırcı dede, çaylarını yudumlayan iki kalaycı,
Mar Yakup Manastırı'nm rahibi...
Hepsi birbirine kardeş, hepsi sanki bir bedende tek...
Kimse kimsenin suyunu kesmez, kimse kimsenin güneşini engellemez, diline, dinine, rengine karışmaz...
Yüzyıllardır süregelen bu kural, güzel duygular, sevgi ve saygı çerçevesinde hep altın yaldızla kazılıdır...

O güzel yamaçtan yıldızlara merhaba demeye başladığım günden beri, her sabah uyandığımda bir deniz gibi sınırsızca daha fazla bağlandım bu şehre ve o zaman anladım ki;
"Mardin" sevgidir, dostluktur, kardeşliktir, insanlıktır, hoşgörüdür ve ihtişamdır...

Gururluyum, çünkü ben " Mardin"liyim.

Bitmez o şehrin bekleyişi, bir çift âşığın mehtabı seyretmesi için hep hazırdır o yamaçta...
Sevgi, saygı, hoşgörü ve insanlık dolu güzel duygularla...
Güneş doğarken ve batarken, yıldızlar ışığıyla binbir çeşit yakamoz bırakır "Mardin" semalarında...

Ve her mevsim bir başka seyre lâyıktır Mardin'de..


Kadircan Keskinbora

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Mardin Düşünceleri

Ben,
Enginleri tanımlama yetkisi
Görüyorum kendimde.
Çünkü ben,
Gözlerimi açtığım günden beri
Ve her gün
Göre göre büyüdüm
Göğün ve yerin sonsuzluğunu.
Sindire sindire içime,
Seyrederim
Ovamızın ufkunu.

Yıldızlar,
Benim en samimi arkadaşlarım.
Yaz mevsimleri boyunca
Ve hatta baharlarda
Onlarla uyur, onlarla uyanırım.
Gündüzüm gökyüzüyle,
Gecem gökyüzüyle geçer.
Enginlerde yüzer,
Enginlerde yaşarım.

Yapabileceğime inanıyorum,
'İnsanı sevmek' tanımını da.
Çünkü ben,
Farklı görüş, farklı tutum
Farklı din ve farklı kültürleri
Saygının ve sevginin
Potasında eritmiş
Bir şehrin çocuğuyum.

Ben iliklerine dek
Hissederek
Büyüdüm hoşgörüyü
Şanslı olduğumu bilirim
Öğrendiğim için bu büyüyü.
Çünkü ben 'Mardin'liyim.


Kadircan Keskinbora

12 Mayıs 2019 Pazar

New Orleans Düşünceleri II

Amerika içlerine nehir gemileri vasıtası ile mal sevkiyatını kolaylaştırmak için kurulan liman; özellikle Afrika'dan zorla alınan "malları"...
Onların yerine bağırmak istedim.
Yine bir öğleden sonra bunları düşündüm, yalnızdım bu şehirde... insanlığın ortak ve evrensel dili olması gereken sevgi, yaşam ve yaşama hakkı ne kadar yavaş büyümekte?...

Onların yerine bağırmak istedim!...
Yaşamak istiyorum, yaşamak istiyorum kardeşçesine...
Şehrin her yerinde, her noktasında dilediğim yerde, dilediğim zaman...
Din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmadan...

Çünkü, ben böyle büyüdüm...

Kan emmeye doymamış bir vampirin bütün insanlığı, insanlık değerlerini azar azar yok ettiğini gördüm bu şehirde...
Atalardan, dedelerden gelen öç alma duygusuyla kapıları ardı arkasına kapamak.

Aslında herkeste, her kesimde üstün olma çabası var. iyi olmak, kötü olmak falan değil...
Yetişen nesile aynı duygu ve düşünceleri aşılamak, onlara çiçeksiz bir bahçe hediye etmek...
Bir doğuş farkıyla insanlığı alt etmek, hatta yıkmak...

Buralarda insan zümrelerinin kolu, kanadı kırık, insanlık değerlerinden uzak, ümitler ve düşler zulme uğramış...
Beklentiler ve yarınlar yok...
Ruhlar rehin alınmış, insanlık yok...

Şehrin kuruluş öyküsü, kriminal raporları ve gözlemlerim bana bu hisleri verdi.


Kadircan Keskinbora
Mardin Düşünceleri