Sayfalar

3 Nisan 2020 Cuma

Beowulf VII - Yeni Bir Saldırı

     Uykuya daldılar. Fakat Grendel'in dadanıp
geberinceye değin her gece gelerek
yaşattığı gibi altın salonda, yine
içlerinden birine pahalıya patladı uyku.
Her şey olup bitince bakıp gördüler ki
bir intikamcı varmış hala hayatta,
gününü bekliyormuş. Grendel'in annesi,
o cehennem gelini, gergefinde
kötülük dokuyormuş. Korkunç sulara sürgün
edilmişti, dondurucu derinliklere,
Kabil'in katletmesinden sonra babasının oğlunu,
öz kardeşini, elinde bir kılıçla.
Alnında katil lekesiyle sürüldü Kabil,
eşten dosttan uzak, neşeden yoksun
yaşadı yaban doğada. Ve bir alay
acayip canavarın ceddi oldu.
Bunlardan biriydi işte Grendel,
lanetli, yasaklıydı, yazgısı karaydı,
Heorot'un bekçisiyle buluşacaktı bir gün.
Yekindi, yüklendi, debelendi Grendel,
fakat Beowulf farkındaydı gücünün,
Tanrı'nın kendisine bolca bahşettiği.
Bu sebeple, bu kez de ona sığındı,
alemlerin yaratıcısına ve düşmanını yendi,
canını zor kurtardı cehennem zebanisi.
Zaviyesi yıkık, kolu kanadı kırık,
şefaatten uzak düşmüş düşmanı insanlığın,
mezarı olacak mağarayı güç bela buldu.
Ne var ki bu defa annesi düşmüştü yola,
kederli, kudurmuş, öç almaya aç.
     Soluğu Heorot'ta aldı, daldı salona.
Talihleri az sonra dönecek olan Dan
askerleri her şeyden habersiz uyuyorlardı.
Hücuma geçti Grendel'in annesi.
-Gücü oğluna göre azdı gerçi, fakat
bir Amazon'un kuvveti ne denli denk
değilse donanımlı bir erkeğinkine
o kadarcık bir farkla- İndirdi kılıcını,
keskin kenar, sivri uç, kanla ışıl ışıldı
yaban domuzunu yontup atarken
miğferin üstünden. Müteakiben,
sert kabzalı kılıçlar kapışıldı masadan,
kollar geniş kalkanlara kelepçelendi,
zırh giymek ya da miğfer takmak
o dehşet anında düşmedi akıllara.
Cehennem cadısı can havliyle dışarı
çıkıyordu gördüklerinde. Ele geçirdiği
bir savaşçıyı sıkı sıkı tutarak
pençeleri arasında, o pespaye yaratık
sınıra yürüyordu. Elindeki yiğit
en sevdiği dostuydu Hrothgar'ın, iki deniz
arasında en güvendiği. Uyurken gafil
avlanmıştı Grendel'in gözü dönmüş annesine
bu büyük asker.
     Beowulf başka bir yerdeydi.
hediyelerin takdiminden sonra Heorot'un
dışında özel bir daire tahsis edilmişti
Gotların gururu, gözbebeğine.
Gürültü ayyuka çıktı. Grendel'in kanlı elini,
ganimeti kapıp götürmüştü annesi.
Tuz biber ekti bu taze yaraya.
Bedeli çok ağırdı bu çatışmanın,
her iki taraf sevdiklerinin hayatlarıyla
ödemişlerdi. Ak saçlı savaşçı,
yaşlı kralın yüreğine od düştü
haberi duyunca: En kıdemli danışmanı,
can dostu canından olmuştu.
     Beowulf çabucak salona çağrıldı:
Dövüşlerin galibi, korkulan düşman
hızla geldi ekibiyle kralın huzuruna.
Vakur ve bilge Hrothgar onu bekliyor,
merak ediyordu makus talihini
ne dem döndürecek diye Tanrı.
Adamlarıyla beraber içeri girdi Beowulf,
her adımında gerinip gıcırdadı
döşeme tahtaları. Krala dönüp
gecenin nasıl geçtiğini sordu,
nefes nefese gelişinde bir gariplik
olmalıydı habercinin.
     Sonra Hrothgar,
"Geceyi sorma" dedi, "gözümüzü kırpmadık,
derdimiz geri döndü, eyvah Danlara!
Aeschere öldü. Yrmenlaf'ın ağabeyi,
can dostumdu benim, baş danışmanım,
sağ kolumdu kavgada çarpışırken saflar,
dövülürken miğferler art arda darbelerle
akıllı bir adamdı ve bir dostta
hayran olunacak her şeydi Aeschere,
ama işte kudurmuş katil, Heorot'a
gelip katletti onu. Kim bilir nerede
saklanıyor şimdi, şükredip sağ kaldığına,
dostumun cesedini afiyetle çiğnerken.
Dün geceye kinlendi, Grendel'i öldürdün ya,
çekip çökerttin ya o çetin kavgada,
bitmez yağmalarla yıldırmıştı bizi,
hayatıyla ödedi şükür, hepsini.
Demeye kalmadı, bir diğer canavar
şeytanın teşvikiyle tebelleş oldu,
kanı yerde kalmasın diye soydaşının.
Kalmadı gerçekten de, kederli askerlerim
böyle hissediyorlar büyük ihtimalle,
yok olup gidişine yanarken
kimseye hayır demeyen o cömert elin.
     "Salondan kimileri, ülkenin kuzeyinden
danışmanlar diyor ki, bunlara benzer
iki mahlukun gezindiğini görmüşler
bataklıklarda, bir başka alemde
iki dev yağmacı. Yine diyorlar ki,
biri kadına benziyormuş ve erkek
olsa gerekmiş öbürü, öyle görünüyormuş.
Yamru yumru bir yaratık,
normal bir faniden fazlaca uzun,
sıra dışı bir varlık, köylüler
Grendel diye bilirmiş onu eski günlerde.
Babaları yokmuş bunların, soyları ifritler,
hayaletlere dayanırmış. Herkesten uzakta,
kurtlarla tepelerde, rüzgarlı kayalar,
tekinsiz geçitlerde gezinir dururlarmış,
soğuk çaylar çağlayıp akarmış oralarda,
dağdan inip duman ve bataklığa karışırmış.
     "Buraya birkaç mil mesafede
kırağı kaplı bir koru var;
kıyısındaki düğüm düğüm ağaç kökleri
kara bir gölge düşürür dibindeki göle.
Geceleyin orada garip bir şey olur:
Su yanar. Ve şu ana kadar
dalan olmadı o gölün dibine, derinliği
bilinmiyor. Tazıların kovaladığı bir geyik
soluk soluğa buraya sığınsa da bazı,
ansızın döner, gölü geçmeyi denemektense,
peşinen razı olur peşindekilerle yüzleşmeye.
Göl o kadar korkunçtur yani.
Rüzgar esip fırtına kopar, kürüyüp
bulutları, gözyaşına boğarsa semayı,
kirli bir dalga kabarır da dipten
göğün tertemiz göğsüne değer.
Şimdi yine sana düştü işimiz.
Canavar nerededir haberin yok henüz,
gözün kesiyorsa ara, geçen defa ki gibi
başına hazineler yağdırırım yine,
sandıklarla altın, kanımızı yerde koymayıp
sağ salim dönersen aramıza."


Anonim
Eski İngilizce'den Uyarlayan: Seamus Heaney
İngilizce'den Çeviren: Nazmi Ağıl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder